Alparslan Türkeş ve ülkücüler, 12 Eylül 1980 yılındaki faşist darbenin ardından 19 Ağustos 1981 günü, “MHP ve ülkücü kuruluşlar davası”nda 220 kişinin idamı istenen bir iddianame ile yargılanmaya başlandı.

12 Eylül faşist darbesinde hüküm giyenlerin pek çoğu 30 yıl içinde salıverildi. Kalanlar, 1991 yılında çıkarılan Turgut Özal affı ile tahliye edildi. Özal affında, “12 Eylül’de idam cezası alanlar, 10 yıl cezaevinde kalmaları durumunda, iyi hallerine bakılmaksızın tahliye edilir” hükmü yer alıyordu.

Ancak, sol örgütler bu madde hükmünden yararlanırken, ülkücüler için ayrı bir hesaplama yapıldı. Aldıkları her ceza için infaz kararı uygulanarak, hapis süreleri uzatıldı.

ÜLKÜCÜLER NEDEN HALA İÇERİDE?

12 Eylül askeri darbesinden önceki dönemde sağcı ve solcular aynı suçu işlemelerine rağmen darbeden sonra farklı suçlardan yargılandılar. Ülkücüler, TCK'nın 313, 314 ve 315. madelerinden, solcular ise 146'dan yargılandı. "Eşit suça eşit ceza" ilkesi ihlâl edilerek ülkücüler, işledikleri her suçtan ayrı ayrı idam cezasına çarptırıldı. Solcular ise tek suç işlemiş gibi yargılandı. 19 Eylül 1979 tarihinde Adana Sanat Okulu'nda altı ülkücü öğretmeni öldüren Dev-Yol militanları, Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi'nden TCK'nın 146. maddesine göre tek idam cezası aldı. Yine 21 Şubat 1980 tarihinde İstanbul'da Kerkenez kardeşleri öldürenlerle 19 Mart 1978'de İstanbul Ümraniye'de ülkücü işçileri kurşunlayan TİKKO militanları, tek idam cezası aldıkları için 1991 yılında çıkan İnfaz Kanunu'na binaen tahliye edildi.

BİR AVUÇ KALDILAR...

Bu arada tahliye edilen ülkücüler ise yeniden tutuklanarak cezaevine kondu. Bu isimler arasında Muhsin Kehya, Bünyamin Adanalı, Ünal Osmanağaoğlu, Kemalettin Koca, Caner Erdinç ve Mahir Kavalcı vardı.

Muhsin Kehya halen Elbistan’da, Bünyamin Adanalı Çanakkale’de, Ünal Osmanağaoğlu Bandırma’da, Kemalettin Koca  Adana-Yüreğir’de, Caner Erdinç  Eskişehir Cezaevinde, Mahir Kavalcı Silifke Kapalı Cezaevi’nde yatıyor.

28 yıldır cezaevinde olan bu ülkücüler,bugüne dek çıkarılan hiçbir aftan yararlanamadı.

12 EYLÜL'DEN HESAP SORACAKLARDI...

12 Eylül 1980 darbesi sonrasında mağdur olan kesimlerin başında gelen ülkücülere, 30 yıl sonra darbenin yıldönümünde yapılan Anayasa referandumunda “darbecilerden hesap sorma” sözü verildi…  Ülkücüler, 12 Eylül faşist darbesine sebep olanların yargılanmasını ve mağduriyetlerinin giderilmesini istiyordu. Ancak referandumun ardından işler hesaplandığı gibi gitmedi.

Referandum öncesinde özellikle “ülkücü kardeşlerine” hitap ederek “12 Eylül’den hesap soracağız” diyenler, 12 Eylül 2010 tarihinden sonra muhalefet partileri tarafından Meclis’e getirilen ve darbe mağduriyetlerinin giderilmesini amaçlayan her yasa teklifine karşı çıktılar.

SERİ KATİLLER, TECAVÜZCÜLER, KATLİAM SANIKLARI DIŞARIDA

Bu arada gündeme 31 Aralık 2010 tarihi itibariyle yürürlüğe giren ve tutukluluk sürelerini kısaltan CMK'nın 102. maddesi geldi.

1 Ocak'ta yürürlüğe giren ve tutukluluğu 3 yılla sınırlayan Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 102'nci maddesindeki değişiklik sayesinde polis ve asker katili PKK’lılar, Hizbullahçılar, seri katiller, tecavüzcüler serbest bırakıldı.

Tahliyeler kamuoyunda büyük yankı uyandırdı… Hükümet ve Yargıtay arasında söz düellosuna dönüştü. Muhalefet partileri ise adaletin yara aldığına inanıyor… Herkes bir suçlu arayışında…

12 Eylül faşist darbesinin kurduğu mahkemelerde yargılanarak mahkum edilen ve halen cezaevinde bulunan son ülkücüler ise adaletin kendilerini çoktan unuttuğunu düşünüyor.

SOLCULAR ÖRGÜTLENMEYİ BAŞARDI AMA ÜLKÜCÜLER...

Aslında darbe mağduru olanlar sadece ülkücüler değil. Solcular da aynı sıkıntıları yaşadı. Ancak onlar çok daha hızlı bir şekilde örgütlenerek yitirilmiş hakları için dernek ve vakıflar kurdu. Arkalarına aldıkları medya desteği sayesinde pek çoğu normal hayata dönmüş durumda. Ülkücüler ise yeni yeni örgütleniyor. Bugün genel merkezi Samsun’da olan Yusufiyeli Ülkücüler Teşkilatı mağdur ülkücülere ve dışarıda 30 yıldır onları bekleyen ailelerine maddi ve manevi açıdan destek olmaya çalışıyor.
Ülkücülerin ne 12 Eylül faşist darbe döneminde, ne de daha sonra “adil” yargılanmadığını söyleyen Yusufiyeli Ülkücüler  Derneği Başkanı Ahmet Yılmaz, özellikle son dönemde yaşanan tahliyelerin cezaevinde yatan ülkücüleri derinden yaraladığını vurguluyor.

SADECE ADALET İSTİYORUZ

Yılmaz’a göre, CMK 102. Maddenin getirdiği tahliye kararlarına yapılan itirazlar en geç bir ay içinde yürürlüğün durdurulması kararıyla sonuçlanacak.

Ancak Yılmaz’a göre asıl sorun, aynı suçlardan yargılandıkları halde kısa sürede cezaevinden çıkanların yanında ülkücü mahkumların gündeme getirilmemesi. “Onların mağduriyetleri, 30 yıldır devam ediyor. Emperyalist devletlerin organizasyonu, desteği ve onayı neticesinde karşı karşıya kalınan bir istila hareketine karşı, en mukavim direnme noktasını oluşturdukları için ihtilal öncesinde öldürülen, yaralanan, yurdunda-yuvasında rahat yüzü göremeyen, her riski göze alarak savunma hareketlerini gerçekleştiren ülkücüler, 12 Eylül sonrasında dolduruldukları zindanlarda adaletin tecelli edeceği günü bekliyor. Onların istediği, normal bir hukuk devletinde olması gereken “eşitlikçi” ve “ayrım gözetmeyen” adalet ilkesinin yaşama geçirilmesinden başka bir şey değil” diye konuşuyor.

Selda Öztürk KAY -

Selim GÖKEL Tam Bir Yıl Önce bu duruma değinmişti... TIKLAYIN




Editör: TE Bilişim