Behlüldane, Abbasi halifelerinden, Harun Reşit döneminde yaşamış, doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Kendisi Küfe’lidir. Fakat Bağdat’ta yaşamış ve 805 tarihinde vefat etmiştir.

Behlül’ün tahsili olmamasına rağmen, Halife Harun Reşit’in çok önem verdiği, onun nasihatine saygı duyduğu ve hikmetli sözleri ile tanınan bir zattır. Behlüldane kendisinden sonra gelen birçok âlimin kitaplarına konu olmuştur.

Bir gün Harun Reşit ona;
- Seninle çoktandır görüşmek istedim ama bir türlü senin nasihatinden yararlanamadım, deyince Behlül;
- Ben size böyle bir arzu duymadım, siz benden ne nasihati istiyorsunuz? Önce şu saltanatınıza, şu sarayınıza bakınız, sonrada dönüp kabirleri temaşa ediniz. Bunlardan ibret almayan hükümdara kar eder mi? Bunu düşünmeyenlerin hali nice olur? Siz bir gün ilahi huzurda, kıyamet günü büyük ya da küçük yaptığınız hatalardan dolayı hesap vereceksiniz. O zaman haliniz nice olur? Deyince kafasını iki elinin arasına alır, düşünür ve Behlül’ü haklı bulur ve ondan özür diler.

Behlül’ün uyarılarından, söylediği sözlerden rahatsız olanlar Harun Reşit’e gelip onu şikâyet ettiler;

- Sultanım! Bizim hatalarımız onu ne ilgilendiriyor? O adam bizimle uğraşmasın. Bizi bize bıraksın, sonra (Her koyun kendi bacağından asılır) bunun üzerine, halife Behlül-i Dane’yi çağırıp halkın dediklerini ona bildirir. Behlül olanlara çok üzülür ve halifenin huzurunda sessiz sedasız cevap vermeden gider. Daha sonra birkaç koyun satın alıp keser, bunları her mahallenin köşe başlarına ayaklarından asar. Bu olayı gören halk Behlül için;
“Bu bir delidir, ne yaparsa yeridir” diye onunla alay ederler. Aradan birkaç gün geçtiğinde asılan koyunların pis kokusu etrafa yayılınca, bundan bütün mahalle rahatsız olur. Öyle bir dayanılmaz hal alınca Halifeye Behlül’ü şikâyete giderler. Olanları bir bir anlatırlar. Harun Reşit Behlül’ü çok sevdiği ve saydığı için, onu üzmemek niyetindedir. Haber yollar ve Behlül’ü huzuruna davet eder. Behlül çağırılacağını bildiği için bu konuda hazırlıklıdır. Behlül Halifenin huzuruna geldiğinde, Harun Reşit ona;

- Yahu Behlül, neden mahalleyi rahatsız ettin. Herkes sizden dertli deyince, Behlül cevaben;
- Ey Halife, bir kötünün herkese zararlı olduğunu zannederim anlamış olmalılar. Ben bir şey yapmadım. (Her koyunun kendi bacağından asılacağını onlara gösterdim) diye cevap verince, herkes hatasını anladı ve olay tatlıya bağlandı.

Bu gün, devlete vergi vermek, askerlik görevini yerine getirmek, seçimlerde dürüst insanları seçmek, sistem içerisinde doğru ve dürüst olmak, kişi haklarına saygı göstermek, her insanın kutsal ibadet niteliğindeki görevleri arasındadır.

Sistemin bozulduğu dönemlerde, bu pis kokular sürekli toplumumuzu rahatsız etmiştir. Herkesin devletine karşı sorumluluğu vardır. Bu konuda (bana ne) denemez. Yoksa bu sorumsuzluğun bedelini herkes çeker. Bugün Türkiye’de yaşanan sıkıntıların sebebi de, “bu pis kokulara, zamanında önlem alınmayışından gelmiştir.”

Bana değmeyen yılan bin yaşasın” demek, sorumluluktan kaçmak, birilerinin yanlışlığına göz yummak, yapılan haksızlıklara çanak tutmak, devlete ihanet edenleri masum göstermek, ilgisiz kalmak aynı şeyler değil midir? Geminin alt kattakiler denizden su almak için gemiyi deliyor, su almaya çalışıyor da üst kattakiler bize ne, bu onların sorunudur diye bu olaya engel olmazlarsa, su alan gemi batar üst kattakiler de alt kattakilerde bunun bedelini ağır öderler.

Devlet gemisine sırf siyasi rant uğruna, zarar vermeyelim. Doğuda 35 vatandaşın ölümü elbette ki hoş değildir. Yasak olan kaçakçılığı hem de PKK nın cirit attığı, operasyonların yapıldığı bir bölgede cereyan etmesi sizce normal midir?  Bunun altında PKK parmağı vardır diye düşünüyorum. Burada güvenlik güçlerini zaafa uğratma planları yatmaktadır. Bunun pis kokuları yakında mutlaka çıkacaktır.