İP Niğde İl Başkanı Z.Cem Yıldırım Mısır’da yaşanan olaylara farklı bir açısı ile yaklaştı.

 

Yıldırım Mısır konusunda yaptığı yazılı basın açıklamasında şu görüşlere yer verdi. “Geçen hafta içinde Niğde Cumhuriyet Meydanında, Mısır’da yaşanan olaylarla ilgili basın açıklamaları yapıldı. Eller 4 işaretini gösterdi. Meydandaki pankartlar Mursi’ye sahip çıkarken Genelkurmay Başkanı Sisi’ye ateş püskürdü.

 

 

2012 yılının son günü yani yılbaşı akşamı Adana İncirlik üssündeki mescidi içki içtikten sonra basan, yıkıp dağıtan, postalıyla Kuran’ı Kerim’i ezen Amerikan askerlerini protesto etmeyen, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde katledilen 52 Müslüman kardeşimiz için içi  yanmayan, Irak’ta 1,5 milyon Müslüman Iraklı katledilirken ya da Libya’da Suriye’de batının Müslümanları katletmesine itiraz etmeyen vatandaşımızın Mursi’ye sarılarak Mısır’ı savunmalarını hiç de inandırıcı bulmuyoruz.

 

 

               Mısır halkı 2011’den beri bağımsızlık ve özgürlük talebiyle ayaktadır. Halk önce Amerikancı Mübarek rejimini yıktı. Birinci dalgada halk yönetimi kurulamadı. Sonra Mursi geldi. ABD ve Haçlı İrticanın yönetimi kuruldu. Mısır halkı, Şam’la diplomatik ilişkileri keserek Suriye’ye cihat ilan eden, Filistin’e yardımı kesen, İsrail’in bölgesel güvenliğinin garantisi olan Camp David anlaşmasına dokunmayan, 9 yaşındaki kız çocuklarının evlenmesinin önünü açan, ölmüş eşiyle 6 saat cinsel ilişkiye girilebileceği fetvasını veren ve anayasa taslağı hazırlanırken sadece erkekleri görevlendiren Mursi’yi tepesinde daha fazla taşımadı.

 

 

Mursi’yi deviren asıl güç ordu değil Temerrüd hareketidir, yani halktır. 30 Haziran’da milyonlarca Mısırlı alanlara çıktı ve Mursi’nin istifasını istedi. Mursi ise diyalogu bile reddedip, alanlardaki halkı ezmesi için askeri göreve çağırdı. Ortada bir iç savaş tehlikesi vardı ve asker ya Mursi’den ya da halktan yana tutum almak zorundaydı. Mısır Ordusu halktan yana tutum alarak her şeyden önemlisi bir iç savaşı önlemiş oldu.

 

 

Ancak Müslüman Kardeşler Mısır’ı germeyi sürdürdü. 4 Temmuz’dan bu yana Adeviye alanını işgal ederek 30 milyon Mısırlının iradesine ipotek koymaya çalıştı. Üstelik Adeviye ve Nahda alanlarında kamp kuran Müslüman Kardeşler militanları, açık açık kalkışma hazırlığı yaptılar. Mısır Ordusu iç savaşı ve daha büyük ölümleri engelleyebilmek için bu kalkışmayı bastırmak zorundaydı. Kalaşnikoflu Müslüman Kardeşler üyelerinin basına yansıyan fotoğrafları ve 43 polisin ölmesi, zaten ortada bir “direniş hareketi” değil, tersine silahlı ve kanlı bir kalkışma olduğunu gösteriyordu.

 


           Neticede Mısır Ordusu büyük bir risk aldı ve 235’i Müslüman Kardeşler üyesi, 43’ü polis, toplam 278 Mısır yurttaşının ölümü pahasına Mısır’ı iç savaştan kurtardı! Keşke hiç ölen olmasaydı.

 

 

Mısır’da devrimci ayağa kalkışa, milyonlarca insan katıldı. Bu bir halk devrimidir, demokratik devrimdir. Mısır halkı Mursi münafıklarının tahtını yıktı. Mısır devriminin yönü bellidir; bağımsızlık, demokrasi, laiklik, bütün din ve mezheplerden Mısır halkının eşitliği, kardeşliği ve birliği.

 

 

Güçlü olan halk dayatmış Mısır ordusu halkla buluşmuştur. Ordu halkla birleşirse devrim olur, gericilikle birleşirse darbe olur. İhvan kazanırsa sonu gelmez iç savaşlar, boğazlaşmalar, haçlı irtica diktatörlüğü, ortaçağ düzeni, Halk kazanırsa birlik, milli devlet, demokrasi ve özgürlük olur.

 

 

“Yurtta barış dünyada barış” ilkesinden uzaklaşarak, 22 Müslüman ülkenin sınırlarını değiştirmek üzere planlanıp hayata geçirilen Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında üstlenilen eşbaşkanlıktan ve etrafımızda bir tane dost ve komşu ülke bırakmayan “ stratejik derinlikli” ve “sıfır sorunlu” dış politikadan acilen vazgeçilmeli, bölgemizdeki olaylar bu gözle değerlendirilmeli, ülkemizin milli menfaatleri kapsamında sağduyulu ve serinkanlılıkla hareket edilmelidir.


Editör: TE Bilişim