Yeni Yıldız Gazetesi genel yayın yönetmeni Şerife Türkeş'in geçtiğimiz hafta yazmış olduğu ve sitemize alıntı yaptığımız " Niğdelinin burnu koku almaz mı?" başlıklı yazısının ardından Yeni Yıldız Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Şerife Türkeş tekrar yeni bir yazı kaleme aldı. 


Değerli okuyucularım geçtiğimiz hafta köşemde “Kokular taa İstanbul’a kadar gitmiş...Niğdelinin burnu koku almaz mı?” Başlıklı bir yazı yazmıştım.


Bu yazım Yeni Yıldız Gazetesi’nde ve borhaber.net’te de yayınlandı. Yayının ardından sabah telefonum çaldı arayan Bor Belediye Başkanı Sıtkı Erat’tı. Başkan yazı hakkındaki düşüncelerini yanlışları doğruları medeni bir şekilde kritik etti. Ve Başkan olduğu günden beri yaptığı çalışmalar hakkında tek tek bilgi vermek istediğini söyleyerek, beni Bora davet etti. Perşembe günü için Başkan beyle sözleştik. Kapalı pazar yeri projesinden dere ıslah çalışmalarına, Sazlıca’yı Bor’a bağlayan yol yapımı ve Kaynarca Bor arasında inşası devam eden yol çalışmalarından Bor’daki Üstün Park’ın ihalesine kadar yaptıkları, yapmak istedikleri hakkında detaylı bilgi verdi.  Başkan’ı dinlersen Bor’da harikalar yaratıyor. Ama bir de bizim kulağımıza gelenler var… Elin ağzı torba değil ki büzesin… Neler, neler demiyorlar ki…
 

“Başkan Bor’a yatırım yerine ciddi anlamda kendisine seçim yatırımı yapıyor.”

“Bunu da nereden çıkarıyorsunuz?” diye sorduğunuzda da başlıyorlar saymaya:


“Fen Lisesi’nin karşısında 1500 metrekare arsayı Kuddusi Efendi Vakfı’na.. Harım Mahallesi’nde Anadolu Lisesi’nin karşısında yapılan yurdun arsasını da Gülen cemaatine..  bunlar birer ikişer bağışlanmıştır.” “Hem bunlar kültürel faaliyetler” diyecek oluyoruz. Lafı ağzımıza tıkıyorlar:


“Kültürel faaliyet yapan sadece bunlar mı? Diğer dernek ve cemaatler Allah’ın kulu değiller mi?”


Yani sizce, “Başkan cemaatlere yeşil ışık yakıp, önümüzdeki dönem Belediye Başkanlığı’nı garantiye almaya mı çalışıyor?”

İnsanın içinden “Hadi canım sizde!” diyesi geliyor!

Şimdi size sorarım: “Başkan bunu yalnız mı yaptı? Tek başına mı karar verdi?” Hayır, tabiî ki hayır… Kararı Belediye Encümeni verdi. Encümen’de çoğunluk böyle istedi, böyle oldu…

Belediye Encümeni’nde liste MHP 8, AKP 6 üyeyle sağlanıyordu. Ancak; BBP listesinden seçilen Ali Kirt, partisinden istifa edip AKP ye geçti. Sizin anlayacağınız; Encümen’deki dağılım Kirt’in bir oyuyla AKP 7, MHP 8 üye ile Encümen’de temsil edilmeye başlandı…

“Siyasette bunlar gayet normal değil mi? Hele bizim Türkiye’deki politika böyle yürümüyor mu? Falan partiden seçildin, geç filan partiye… Dengeler alt-üst olmuş kime ne? Belediye Encümeni’nde çarşı- pazar karışmış!.. Bundan Başkan’a ne? “Başkan” dediğin adı üstünde “Başka (n)” işlere bakar…

“Mesela Başkan ne gibi işlere bakar?”

Başkan inşaat işlerine bakar… Belki de Encümen’de 1 oy “fark yetmez”… Biraz daha “fark atmak” gerekir. “Fark atmak” için de bazı “fark etmez” diyen üyelere gerek duyulur…

Aman sen de… Dedik ya “Başkan ‘farklı’ işlere bakar” diye… Bazen de Başkan “farklı” işlere “bakar”ken, bazıları bunu hiç “fark etmez.”

Hem arada koalisyon da iyidir canım!.. “Farklı” partilerin, “farklı-farklı” koalisyonlarına dikkat etmek gerek. Bazıları hemen “fark” edilir de. Neyse; “Geçmiş Bor’un pazarı sür eşeğini Kent Ormanı önünden Niğde’ye” diyesim geldiydi, ancak bir türlü Bor’dan kurtulamadık. Ne de olsa biz de Borluyuz…

…     

Perşembe günü sabah bir dostum aradı.. Bor’da yayın yapan bir gazetenin köşe yazısından bahsetti. Ben de hemen bulup okudum. Son satıra geldiğimde içimden geçeni sizlerle paylaşmak istiyorum ..


Değerli meslektaşım Bor Belediye Başkanı’na ufacık bir dokunuşa tahammül edemeyip kalemine sarılmış… Aynen şu ifadeleri kullanmış: “Niğde’de medyanın önde gelen isimlerinden birinin köşe yazısını dikkatlice okudum anlamadım gözlerimi açtım dikkatlice tekrar tekrar okudum.”

Bu cümlelerden gazeteci arkadaşımda biraz algılama sorunu olabileceğini düşündüm. Serde bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak var. Kendisine yazımı birkaç kere daha okumasını tavsiye ederim. Belki bu sefer anlar. Ancak; kendisini anlamadığı yazıyı eleştirdiği için tebrik ederim!.. Büyük bir gazetecilik yapmış!.. İnşallah onun anlamadığı yazıyı eleştiren, yazısını okuyucu da anlar!.. Böylece çok büyük bir gazetecilik yapmış olur!

Haydi meslektaşımızın anlaması için biraz da ben yardımcı olayım: Benim yazdığım o yazıda; ne hakaret, ne küfür, ne aşağılama vardı… Hele hele kendisini ilgilendiren hiç birşey yoktu…

O anlamadığı yazıdan, ne algıladı ki; saygısız, ağza alınmayacak laflarla  tehdit dolu bir yazı kaleme aldı? Bakın ne diyor o yazıda: “Yandaşlık, yalakalık yapanlar ilk darbede, ilk operasyonda ilk tokadı - darbeyi yiyenler olacaktır…”

Pardon anlamadım siz kimsiniz?

Meslektaşımız; gazeteci olduğunu unuttu galiba. Hem savcı, hem yargıç, hem güvenlik gücü ve hem de bir anda “darbesever” oldu…

  
Bu ülkede devletin güvenlik güçleri var. Siz mi yapacaksınız operasyonu kendi yandaşlarınızı yanınıza alarak? Sizin yaptığınızın adı operasyon değil de sevgili meslektaşım çetecilik olur…  

Uzun lafın kısası algıda seçiçiliğe sahip olmayanlar bakmakla görmek arasındaki farkı da algılamayacaklardır. Dolayısıyla yandaş medya sıfatını da bana yakıştırmalarını çok görmüyorum.
 
Ben doğru bildiğimi yazmaya devam edeceğim… Bilmem anlatabildim mi…
… 

Bu kadar ciddiyetten sonra biraz da gülelim isterseniz. Malum hikayedir, ama ben yine anlatmadan edemeyeceğim:

Kızın biri; ağzında sakız, şaklata şaklata Nasrettin Hoca’nın yanına gelir. Ağzına yayarak; “Hocaaam, tuvalette sakız çiğnemek günah mı?” diye sorar.

Nasrettin Hoca; bir kıza, bir de ağzında şişire şişire çiğnediği sakıza bakar ve cevap verir:

“Günah olmasına günah değildir de, Kızım… Ağzında sakızla tuvaletten çıkarken görenler, içeride başka bir halt yediğini sanır” der…

Nasrettin Hoca’nın bu fıkrası da; bilip-bilmeden, duyup-duymadan, ağzına bazı şeyleri sakız yapanlara ithaf olunur… 

 
Şerife Türkeş Kanaatbilen
Yeni Yıldız Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

 ŞERİFE TÜRKEŞ'İN (Niğdelinin burnu koku almaz mı?) BAŞLIKLI ÖNCEKİ MAKALESİ...












Editör: TE Bilişim