Eğitim Emekçisi Göksel Rıza Özkan Yazdı....

Bazen yaşlılarımız, bazen anne ve babamız, bazen bir komşumuz veya iş arkadaşımız, sorumluluk, duyarlılık gerektiren konular karşısında, "kimin ne hali varsa görsün!" derler ve yaptıklarını meşrulaştırmak için de şunu derler: "bu devirde etliye sütlüye karışmayacaksın!".
         Peki "etliye sütlüye karışırsak" ne olur? Kötü bir şey mi yapmış oluruz? Onların deyimiyle "tasasız başımızı" belaya sokmuş oluruz. Olmayan huzurumuz bozulur, işten atılır, hor görünür veya zindana düşeriz. En azından, güvenlik güçlerinin "takibinde" oluruz!
         Tüm bunlar içinde, susup oturmak, haklarını kullanmamak hayli yaygın olan bir düşüncedir. "Etliye sütlüye karışmamak" günlük konuşma dilinde; "her şeyden, ülke sorunlarından uzak durmak", "hiçbir şeyle ilgilenmemek" anlamında kullanılmaktadır.
         Politika ile ülke sorunları ile ilgilenmek yerine, futbol ile müzik ile ya da kahve kültürü ile yaşamı doldurmaktan söz edilir.
        Şüphesiz, böyle düşünenlerin sayısı az değildir. Bu düşüncelerin doğru olduğu anlamına gelmez. Aslında bu düşüncelerin kaynağında, bir yandan "başım belaya girer" diyerek duyulan kaygılar vardır. Kendini korumak adına "dünya yansa" oralı olmayan, "bana ne" diyen bir bencillik vardır. Öylesine güçlü bir bencilliktir ki, olup-biten hiçbir şey ilgilendirmeyecek duruma getirir bir insanı.
        O nedenle, "etliye sütlüye karışmamak" tercih edilecek bir yaşam biçimi olmamalıdır.
Konuşmanın, düşünce belirtmenin, sendikalı olmanın, derneğe gitmenin hep "belalı" bir şey olduğu düşünülmemelidir. Böyle düşünüldüğünde yıllarca kendi kabuğunda yaşamak normal hale gelir.
        "Etliye sütlüye karışmak" gerekli ve zorunludur. İnsan olmanın bir kere bizlere yüklediği görevler nedeniyle önce gereklidir. Sonra da, bu ülke de yaşanan her şey hepimizi ilgilendirmektedir.
        Kendimiz için, çocuklar için, sokağımızdaki komşularımız için, okuldaki arkadaşlarımız için, kısaca tüm emekçiler için daha fazla etliye sütlüye karışacağız, karışmalıyız. Yaşama yaşadığımız yerden müdahil olmak insanca yaşanacak bir dünya mücadelesi içerisinde yer alarak ‘etliye sütlüye’ karışarak yaşamak iradesini göstereceğimiz alanların en başında sendikal örgütlülükler yer almaktadır.
        İş kolumuzda örgütlü büyük küçük birçok sendika olmasına rağmen üyesi olduğum Sendikam Eğitim Sen Kurulduğu ilk andan bu yana örgütlü gücün emekçiler nezlinde çekim merkezi olmuş, ‘etliye sütlüye dokunmadan’ yaşamanın dayatıldığı süreçlerde ‘Örgütlü Toplum Demokratik Türkiye’ şiarını yükselterek kamu emekçileri sendikacılığının da motor gücü olmayı başarmış bir sendikadır.
      Daha iyi, daha rahat bir yaşamı tek kendimiz için değil tüm toplum için diliyor ve istiyorsak daha fazla ‘etliye sütlüye dokunarak’ yaşamamız gerekir. Bunun birinci basamağı kendi çalışma alanında sendikam Eğitim Sen benzeri mücadeleci sendikalara derhal üye olmakla başlar. Örgütlendiğimiz sendikaların masabaşıcı mı, uzlaşmacımı ya da mücadeleci mi olduğunu anlamak araştırmak etliye sütlüye dokunmaya başlamak demektir.
      Suya sabuna,etliye sütlüye daha çok karışmanız dileğiyle.
 
Editör: TE Bilişim