CHP Niğde Milletvekili Sayın Doğan Şafak’ın, 450 Sıra Sayılı Petrol Kanunu Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde TBMM kürsüsünden konuşma yaptı. 


CHP Niğde Milletvekili Doğan Şafak'ın TBMM kürsüsünden yaptığı konuşmanın tam metni ve VİDEO GÖRÜNTÜSÜ aşağıdadır ;



 Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

 

450 Sıra Sayılı Petrol Kanunu Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

 

Burada, ben, bugün petrol ve enerji kaynaklarında tarihte dönen dalaverelerden bahsedeceğim.

 

Dünyadaki petrol rezervlerinin % 57’sinin Ortadoğu’da olması, gelecek kuşaklara ışık tutması açısından bu bölgede siyasi iktidarların nasıl dizayn edildiğini, büyük güçlerin hangi yasaları ve haksızlıkları dayattıklarını, bizim ülkemizin de onların politikalarından nasıl etkilediğini bilmemizde yarar vardır.   

 

İran’ın milliyetçi önderi Muhammed Musaddık, 1944 Aralık ayında İran Meclisi’ne yabancı ülkelerle petrol müzakerelerini yasaklayan bir kanun tasarısı sundu.

 

Uzun çaba ve mücadelelerden sonra İran Meclisi 28 Nisan 1951 yılında İran petrolünü tazminat karşılığı devletleştirmeyi kabul etti.

Bunun üzerine harekete geçen yabancı güçler 1953 Ağustos ayında Musaddık’ı alaşağı ederek Şah Rıza Pehlevi’yi getirdiler.

 

Pehlevi gelir gelmez ekonomik yaptırımları ve Musadık’ın çıkardığı yasaları iptal etti.

 

Bu süreçte 25 yıl boyunca bazı batılı ülkeler İran petrolünde tekrar imtiyaz elde ettiler.

 

1974 petrol krizinden sonra, İran Şahı nükleer enerjiye yatırım yapmaya karar verdi. Şah Pehlevi eski bir rüyayı gerçekleştirmeye yöneldi.

 

1978’e gelindiğinde, İran dünyada 4’üncü ve 3’üncü Dünya ülkeleri arasında açık farkla en geniş nükleer elektrik programına sahipti. 

 

1977’de, 19 milyar Alman mark değerinde, Alman firması ile 4 reaktör anlaşması yaptı.

 

Bundan rahatsız olan Londra ve Washington, Mayıs 1979’daki Avusturya Bilderberg toplantısında açığa çıkarılan Levis Planı’nı devreye soktu.

 

 

Plan Ortadoğu’yu kabile ve mezhep çizgileriyle parçalanmasına ön ayak olmak üzere Humeyni’nin arkasında saf tutacak radikal Müslüman kardeşler hareketine destek vermekti.

 

Britanyalı İslam uzmanı Levis, batının Kürtler, Ermeniler, Azeriler, Lübnanlı Maruniler, Etiyopya kiptileri, Şiiler, Suniler, Aleviler gibi benzeri özerklikçi grupları cesaretlendirerek, kriz yayını, bölgeye ve Sovyetlerdeki Müslüman topluluklara kadar yaymaktı.

1979 Şubatında, Humeyni şah yönetiminin yerini alacak, baskıcı din devletini kurmak için Tahrana uçuruldu.

 

1979 Mayısında fırtına koptu…  İran’ın Humeyni rejimi Almanlarla ve Fransızlarla olan nükleer enerji programını toptan iptal etti.

 

 

1974’te, Zülfikar Ali Butto, petrol şokuna daha önceden başlatılmış, küçük çaplı bir nükleer enerji programı ile karşılık verdi.

 

Fransızlarla yürüttüğü proje 1976’da sonuca ulaştı, 1976 Ağustosun da, Henry Kissinger, Pakistan nükleer silah elde etme yolunda olduğu suçlamalarında bulundu.

 

1977’de Ziya Ül Hak’ın önderlik ettiği bir darbeyle devrildi ve idam edildi. Böylece Pakistan nükleer enerji programı alaşağı edildi.  

 

Aynı bölgede 1990’da Saddam Hüseyin, Ürdün’de, Arap İş Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada, petrol konusunda Arapları güç birliğine çağırdı.

 

Hemen akabinde Amerikalılar, önce Kuveyt ve Suudilere petrol fiyatlarını düşürttüler.

 

65 milyar dolar borçlu olan Irak Kuveyt’le gerginliğe başladı.

 

Amerikalılar, ABD-Irak İş Konseyini yollayarak, Saddam’a, “Irak’ın yapılandırılması için petrolü özelleştir”

dediler. Ancak red cevabı aldılar.

Bunun üzerine petrol fiyatları varil başına önce 13 dolara, sonra da 11 dolara düşürüldü.

 

Irakla Kuveyt arasında gerginliği görüşmek üzere Irak’a gelen Amerika’nın, Irak elçisi Glaspie, “biz Araplar arasındaki bir savaşta taraf olmayız” beyanında bulunarak Saddam’ı tuzağa düşürmüştür.

 

Gelinen süreçte Büyük güçler Irak’ın petrollerini ele geçirdi.

 

Bugün; Irak, Suriye, İran, Türkiye, Afganistan hattındaki gelişmeleri bunlardan bağımsız düşünmek siyasi saflıktır.

 

Yüce meclisi saygıyla selamlıyorum.             

 

 

Editör: TE Bilişim