Rıza Zelyut yazdı


Hükümetin, Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) aracılığı ile 1000 kadar 'mele'yi kadroya alacağını öğrendik.

'Mele'; molla demektir.

Mollaya mele de.

Şeyhe, şeh de...

Ahmed'i de Ehmed diye yaz.

Araya da x, w, q harflerini koy.

Al sana Kürtçe...

Arapça, Farsça,Türkçe kelimeleri yerel biçimde (şive) kullanmayı Kürtçe zanneden bizim aklıevvellerle tartışmayı başka bir yazıya bırakıp şu 'mele' işine gelelim.

Mele denilen kişiler; Güneydoğu'daki kaçak medreselerde oradaki din anlayışına göre yetiştirilmiş insanlar. Bu molla ve şeyhlerin bölgedeki Nakşibendi tarikatinin adamları olduğunu; ünlü molla-şeyh takımının bir kısmının da Norşin'deki tekkede yetiştirildiği bilinmektedir. Bunların Kuran; hadis gibi konularda bazı bilgileri vardır. Lakin bu bilgi, tam 500 senedir, bölgedeki yoksul Kürtleri, oradaki ağaların ve aşiret reislerinin sömürmesi için kullanılmıştır.

Yani; meleler ve şehler, bugüne kadar derebeylerinin ideolojik silahları olarak görev yaptılar.

Halkı din adına uyutup sömürülmelerini doğal gösterdiler. Böylece zulme ve sömürüye el oldular.

İSYANLARIN DESTEK GÜCÜ

Doğu Anadolu'da devlete karşı başkaldıran isyancıların ana destek gücü işte bu mele ve şıh takımı olmuştur. 
Türkiye, Musul'u anavatana katmak için İngiltere ile savaşın eşiğine gelmiş iken bu 'mele'lerden birisi olan Şeyh Sait; din adına ve Kürtçülük adına ayaklanmış; 12 vilayeti ele geçirerek yeni kurulmuş olan devleti yıkılma tehlikesiyle baş başa bırakmıştı.

Daha sonraki isyanların örgütlü gücü olan Hoybun bile; Şeyh Sait ile aynı zihniyettedir. (Bunun ile ilgili değerlendirmeyi; DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ isimli kitabımızda ayrıntılı bilgi vardır) 
Bugün devletimizin resmiyet kazandırmaya çalıştığı mele sistemi; cumhuriyet ideolojisi ile savaşan bir yapının ürünüdür ve insanlığın bugünkü seviyesine de aykırıdır. Zaten; Devrim Yasaları ile bu tür çağdışı yapılar da yasaklanmıştır. Hükümet; bu projeyi bir de Devrim Yasaları açısından da düşünmek zorundadır.

KÜRTÇÜLÜK YAPARLAR

'Mele' veya 'şeh' sistemi; yüz yıl önce; şeriatçı çizgi ile ayrılıkçı çizgiyi birleştirmiştir. Şeyh Sait; Kürdistan Krallığı kurmak için harekete geçmiş; bunu da şeriata dayandırmış; cumhuriyet rejimini dinsizlik, ahlaksızlık, yıkılması gerekli bir sistem olarak suçlamıştır. 

Bugünkü meleler de aynı geleneğin devamıdır. Bunlar; bir yandan dinsel bilgiler verirlerken bir yandan da Şeyh Sait gibi Kürdistan propagandası yapacaklardır. Meleler; bölgede Kürtçe konuşacaklar; böylece de istedikleri biçimde propaganda yürütecekler; yasal takipten de resmi kimlikleri yüzünden kurtulacaklardır. PKK terör örgütü, bunları çok daha kolayca kullanacaktır.

KURTULUŞ MODERNLEŞMEDE

Eğer Güneydoğu'daki terörü bitirmek istiyorsak; bunun yolunun bölgeyi hem ekonomik anlamda hem de zihniyet açısından modernleştirmek olduğunu bilmeliyiz. Bölgeyi; genel ekonomiye ekleyecek altyapı yatırımlarını devlet bizzat yürütmez ise... Devlet; eğitimi o bölgede kuvvetli yatılı bölge okulları ile yaygınlaştırmaz ise... Bölgedeki kadınları eğiterek çağdaş çocuklar yetiştirecek ana projesini gündeme getirmez ise... Bir PKK biter; öbürü gelir.

Ankara merkezli siyaset; şimdiye kadar; Doğu'daki feodaliteyi kaldırmak yerine onunla işbirliğine gitti. Bundan faydalanan ağa-mele düzeni; kendi varlığını devam ettirecek gericileşmeyi sürekli yeniden üretti. Bu gerici yapının sömürdüğü alt katmanlar; zihniyet olarak köleleştirildi. Ve bunları derebeyleri devlete karşı kullandılar.

Yani tam bir kısır döngü...

İktidarı uyarıyorum: Terörle mücadele etmek adına; terörün altyapısını kuvvetlendirmek olan bu adımdan vazgeçiniz.

İlk yapılacak iş: Güneydoğu için ciddi bir eğitim seferberliği başlatmaktır. Niçin bunu düşünmüyorsunuz da böyle parça buçuk işlerden medet umuyorsunuz? 


Editör: TE Bilişim