Demokrasi Çarkı
Yüzbinlerce insanın bulunduğu büyük bir meydandaydım. Yüksek bir kürsüde üzerinde tarihi bir kıyafet olan yaşlı birisiyle, on beş yaşlarında yüzü pırıl pırıl olan bir çocuk bulunuyordu. Kalabalığa rağmen öylesine etkili bir sessizlik vardı ki, gerek kuşların ötüşü gerekse ağaçların hışırtısı duyulabiliyordu. Yer yer öksürük sesleri ve hapşıranlar dalgalar halinde bu ahengi bozuyorlardı.
 
Yaşlı adam kürsünün önüne iyice yaklaştı ve kalabalığa doğru eliyle işaret ederek : « sen gel ! » diye seslendi.
 
Yüzlerce kişi ellerini göğüslerine dokunarak « ben mi ? » diye cevap vermeye çalıştılar. « Hayır… mavi gömlekli arkadaşımızı davet ediyorum. » dedi . « Olamaz…» diyordum kendi kendime. Tarif edilen kişi bendim. Zaten yanımda bulunan kişiler de beni uyararak « seni çağırıyor…» diyorlardı.
 
Kalabalığı yararak yarım saat içerisinde kürsüye ulaştım. Herkes dikkatlice bana bakıyordu. Dedim : «Burada herhalde bir tiyatro gösterisi olacak… ama bu adamcağız beni neden binlerce kişi arasından çağırdı? »
 
Önce elinden öpmek istedim, izin vermedi. Bana sarılarak yanaklarımdan öptü. Sonra kalabalığa seslenerek «size biraz tuhaf gelecek ama bugünün özetini yapabilecek, zamanı irdeleyebilecek kişilerden biri de bu arkadaşımız... Şimdi size hitap ederek hiç olmazsa gelecek için yerinde kararların alınmasına katkıda bulunacak. Ben kendisinin haberi olmasa dahi yıllardır çalışmalarını takip ediyorum. »
 
Bana mikrofonu vermişti. Konuşmaya başladım :
 
Sevgili büyüklerim, kıymetli kardeşlerim ben bu kürsüye gelerek sizlere hitap edeceğimi hiç aklımın ucundan geçirmiyordum.
 
Biliyorsunuz ki hepinizin ortak düşünceleri ve duyurmak istedikleri endişeleri var. Millet olarak ihtilallerle, haksızlıklarla ve dış mihraklı terör hadiseleriyle etkisiz hale getirildik. Seçim zamanları bizden üstün olduklarına inandığımız insanları sık sık meclise gönderdik. Tabii havamızı aldık. Hayal kırıklığı bir yana, seviye, tahsil ve tecrübe gibi meziyetlerini gözönünde bulundurmadığımız için onlar bize tepeden bakmaya çalıştılar. Söz verdiler yerine getirmediler, milletvekili seçildiler yanımıza dahi gelmediler. Onların yüzlerini seçimden seçime görebildik. Yani biz ne ektiysek onu biçtik.
 
Ben aklımdan şunları geçirdim hep... Demokrasi halkın kendi kendini idare ettiği bir yönetim şekli değil… Zenginin, hırsızın, güçlünün söz sahibi olduğu ; fakirin, güçsüzün ve samimi insanların etkisizleştirildiği hatta ezildiği bir kurnazlık rejimidir… İnsanlar kullanıldıkları ölçüde yaşama ve varolma haklarına sahiptirler. Sizin seçtiklerinizi başkalarının yokettiği veya dış güçlerin yönettiklerini gayet iyi biliyorsunuz.
 
Zamanımızda deprem oluşturan, bulutlara yön veren uzay teknolojilerinin varlığını biliyorsunuz. Bunu hadiselerin yaşandığı bölgelerden ve ülkelerden de anlayabiliyoruz. Günümüzde İstanbul gibi büyük şehirlerden insanların uzaklaştırılmaları için emperyalist güçlerin organize ettiği ya yapay planlanmış olaylar ya da depremle ilgili haberler sık sık gündeme getiriliyor. Bizim hazır olmadığımız, dış güçlerin aylarca hazırlık yaparak körüklediği olaylarla sıkıntılarımız arttıkça artıyor. Dünyanın bozulan dengesi üzerinde yapılan hesaplar sadece insanlar ve ülkeler üzerinedir. Bu sebeple akıllı ve güçlü olanlar söz sahibi oluyorlar. Her şey şimdi uzaydan takip ediliyor. Biz bir yerlerde zaman öldürürken onlar çeşitli şekillerle ülkeleri işgal ediyorlar. Ülkenizdeki herhangi bir yöneticiyi dahi etkileri altına alarak hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar. Zamanımızda paranın köleleri ve kukla insanlar çoğaldılar.
 
Seçmenlerin yüzde yirmi ikisinin oylarıyla iktidara gelenler demokrasi çarkını nasıl döndürmeye çalışıyorlar? Önce bunu irdelemeliyiz…
 
Türkiye’deki sistemin önce şiir okudu veya şunu bunu yaptı diye itham ettiği insanlar sonradan o sistemin başına getirilebiliyorlar. Yani önce mağdur sonra yetkili… İtham edildikleri anda kin duydukları insanlar yetkili oldukları sırada da onların hedeflerinde yer alabiliyorlar. Böylece ister istemez ülke sağlıksız ve etüd edilmesi gereken yönetimlere terkediliyor. Bununla beraber biz millet olarak hep mağdurların yanında yer alma alışkanlığına sahibiz. Bu sebeple yapılan basit suçlamalar sonradan mağdurları yükseklere taşıyarak ekmeklerine yağ sürmeye vasıta olmaktadır.
 
Düşünün ülkemizde karikatür sanatçıları hedef alınarak kanun çıkarılabiliyor, onlar hakkında zehir zemberek konuşmalar yapılabiliyor. Adeta sanatçılar hedef gösterilerek mahkum ettirilebiliniyor. Demokrasinin katmanları arasında ezilmek istemiyenler sanatlarını icra etmekten çekinme noktasına getiriliyorlar. Sanatçıya karşı savaş açan adamlar yetkilerini de kullanmak suretiyle yarın mahkeme kararlarıyla milyarlarca lira para cezası ödeterek güçlerine güç katacaklar, sanatın ve sanatçının erimeleriyle hatta yokolmalarıyla da gurur duyacaklardır.
 
Babam elli yıl önce gönderdiği dilekçeye cevap vermeyen Niğde Valisi’ne ikinci bir mektup yazarak « görevini neden yapmadığını, hangi yüzle vali olarak makamını işgal ettiğini » soruyor. Vali kendi eline geçmeyen ve yardımcılarının masası üzerinde bulunan dilekçeyi alarak on dört kilometrelik mesafede bulunan Bor’a geliyor. Akşam üzeri babamla evimizde görüşüyor. Özür dileyerek « hakkını helal etmesini » istiyor. Ve dilekçeye olumlu cevap vermek suretiyle babamın dileğini yerine getiriyor.
 
İnsanları kucaklayarak hizmet yapma alışkanlığı günümüzde ne yazık ki kayboldu. Emperyalist ülkelerin güdümüne girme moda haline geldi.
 
Bir başbakanın ağzından çıkan sözlerle ülke yönetiliyor. Ben şahsen :
 
İlim adamları, öğretmenler, iş adamları, kuvvet komutanları, siyasi partilerin temsilcileri, tecrübeli politikacılar, emekliler, valiler, yazarlar ve gazeteciler, sanatçılar ve serbest meslek sahipleri, halk temsilcileri ve milletvekilleriyle ortak toplantılar yapılarak milleti ilgilendiren kararların alınmasına taraftarım.
 
Karşımdaki insanların beni can kulağıyla dinlediklerinin farkındaydım. Bu konuşmalarımdan sonra alkışlanmamamı istedim. Tekrar yaşlı kişiye elini öpmek için yaklaştım. Elini çekerek öpmeme izin vermedi. Bana sarılarak yanaklarımdan öptü. Mikrofonu elimden alarak konuşmaya başladı :
 
- Kardeşimiz bizim özümüzdekilere tercümanlık yaptı. Ben Osmanlı'yım. Yanımdaki küçük kardeşimiz Türkiye... Bize biraz evvel güzel konuşmalarıyla seslenen de Türk halkıdır.
 
 
 
Oldukça heyecanlanmıştım.
 
Bu konuşmalardan sonra kalabalığa rağmen ortalığı öylesine etkili bir sessizlik kaplamıştı ki, gerek kuşların ötüşü gerekse ağaçların hışırtısı duyulabiliyordu. Yer yer öksürük sesleri ve hapşıranlar dalgalar halinde bu ahengi bozuyorlardı.
 
Uyandığım da kuş sesleri evimizin önünde akisleniyordu. Derin derin nefes aldım. Rüyada da olsa bana verilen görevi başarmıştım.
Paris, 10.08.2005
Ne dediler?
 
¤ Pazartesi, 29.08.2005 23:57
 
Konu : DEMOKRASI ÇARKI
Sayın Üzeyir Lokman ÇAYCI,
 
İletiniz için teşekkür ederim. Bundan sonraki yazılarınız için de bize aynı adresten ulaşabilirsiniz. Ayrıca sürekli olarak resminizin de bulunacağı köşe yazarlarımız arasında yazılarınıza yer vermek isteriz.
 
Saygılarımla...
Murat Türk
 
Kuvayı Milliye Editörü
¤ Çarşamba, 31.08.2005 13:08
 
Konu : Üzeyir Lokman ÇAYCI'dan "DEMOKRASI ÇARKI"
Üzeyir Bey'i tanımıyorum. Ve, ilk defa bir yazısını okudum... Yazısında ilgimi çeken bölümleri aşağıya kopyalıyorum :
"Ben aklımdan şunları geçirdim hep... Demokrasi halkın kendi kendini idare ettiği bir yönetim şekli değil... Zenginin, hırsızın, güçlünün söz sahibi olduğu ; fakirin, güçsüzün ve samimi insanların etkisizleştirildiği hatta ezildiği bir kurnazlık rejimidir... Insanlar kullanıldıkları ölçüde yaşama ve varolma haklarına sahiptirler. Sizin seçtiklerinizi başkalarının yokettiği veya dış güçlerin yönettiğini gayet iyi biliyorsunuz...Ben şahsen :Ilim adamları, öğretmenler, iş adamları, kuvvet komutanları, siyasi partilerin temsilcileri, tecrübeli politikacılar, emekliler, valiler, yazarlar ve gazeteciler, sanatçılar ve serbest meslek sahipleri, halk temsilcileri ve milletvekilleriyle ortak toplantılar yapılarak milleti ilgilendiren kararların alınmasına taraftarım."Bu görüşlerinin tartışılmasının yararlı olduğu görüşündeyim... "Yöneten Demokrasi" görüşümü geçmişte ortaya koymuştum.. Ülkemizin siyasal yapısının sağlıksız olduğunu da... Senatosuz bir siyasi yapının tek bacaklı kalacağını da... Demokrasi üzerinde konuşurken, demokraileri gruplara ayırmak gerekir görüşündeyim... 1945 öncesi demokrasiler ve sonrası demokrasiler.. İlk grupta bulunan ülkelerin demokrasi sorunları farklı.. Çünkü bu ülkeler gelişmelerini demokrasi gelişimi ile eş zamanlı sağlamışlar... Bu gelişmiş ülkelerde demokrasinin uygulanışıda evrim geçirmiş..1945 sonrası demokrasiye geçen ülkeler ise demokrasiyle kalkınmalarını sağlamak durumundalar... Ayrıca bu ülkelerde demokrasinin evrimi takip edilmeden varılan son aşamadan başlanılmak esas alınmış... Bu durumun yarattığı farklı demokrasi sorunları var... Bu sorun çözülmeden de uzun yıllar bizim ülkemizinde bocalayıp durması kaçınılmaz görüşündeyim...
 
Bu düşüncelerle, hoşcakalın...
Ertugrul Çepni
 
¤ 18.05.2006 23:59
 
Konu : DEMOKRASI ÇARKI
 
"DEMOKRASİ ÇARKI" başlıklı yazınızı sitemizin "ALEVİ FORUMU" bölümüne aktardım.
 Ben de sizin gibi Demokrasi'nin "Halkın kendi kendisini yönettiği bir yönetim şekli" olmadığını düşünüyorum. Belki "kültür toplumlarında" kısmen de olsa, halk kendi kendini yönetebilir. Ama, bizim gibi "az gelişmiş" ve "kültürlüleşememiş" toplumlardaki yönetim şekline "demokrasi" demek mümkün değil.Bizim gibi toplumlarda halk "kendisine sunulanı" onaylıyor ki; bunun adına "seçmek" denilemez. Halkın tanımadığı kişileri onaylaması ile oluşan parlamento ve hükümeti ise işin "doğası gereği" halkı yönetmiyor; "kendilerini sunanların" talimatlarını yerine getiriyor.Her seçim döneminde "sunulanlar" değişiyor.Ama, "sunanlar" hiç bir zaman değişmiyor...
 
Sevgilerimle.
Vahap Güngör
 
¤ Perşembe, 02 Şubat 2006 10:20
Konu : DEMOKRASI ÇARKI
 
Sayın Üzeyir Lokman ÇAYCI
Bize bazen yazılarınız ve şiirleriniz geliyor. Size biz mi ulaştık yoksa siz mi bize ulaştınız bilemiyorum. Bu sizin tabirinizle "rüyanız" beni çok duygulandırdı.
Büyüklerimiz "her kesin bir Hazret-i Yusuf rüyası vardır" derdi. İnşallah bu rüya gerçekleşir.Yazınızı okuduktan sonra uzun zamandır görüşmediğim çok
eski bir dostumu yeniden bulmuş gibi oldum. Teşekkür ederim.
Biz Halkın Yükselişi Partisi olarak, ülkesinin bölünmez bütünlüğünü koruyan, milletini seven, binlerce yıllık tarihine ve dinine sahip çıkan,
 
Atatürk ilke ve inkılâplarına gönülden bağlı, çalmayan, hortumlamayan, emeğe saygılı insana saygılı, dürüst kişilere, hiç bir etnik
köken, din, dil, irk, mezhep v.b. gözetmeden HYP kapısını ve gönül kapılarımızı sonuna kadar açıyoruz.
Bize Katilin! Sizinle tanışmaktan ve aramızda görmekten mutluluk duyacağız. Türkiye'yi Türkiye'den yöneteceğimiz günlerde buluşmak dileğiyle.
Sevgi saygı ve selâmlar.
 
Tülay HERGÜNLÜ
HYP Genel Başkan Yardımcısı
 
¤ Pazartesi, 02 Ekim 2006 10:51
 
Konu : DEMOKRASI ÇARKI
 
Değerli dostum,
 
"Dostum" diye hitap ediyorum, gerçek manada entellektüel bir yaklaşımla meseleleri ele alıp değerlendirmek, onları kitlelere ulaştırmaya çalışmak hele hele şu dönemde (paraya lozan da alınan hakları satanların, sevr'i diriltmeye çalışanların bizleri yönettiği) sizin gibi değerli; aydın gibi aydınların bu çabalarını takdir etmemek şahsım adına bedbahtlık olsa gerek.Sizi yürekten tebrik ediyor bu başarılarınızın devamını diliyorum.
 
Saygılarımla.
 
S. M. Mali Müşavir Salih IRMAK
¤ Cumartesi, 07.04.2007 08:10
 
Konu : DEMOKRASI ÇARKI
Sayın Üzeyir Bey,
 
Sizi tanımama vesile olan mesajınız için çok teşekkür ediyorum. Sizi tanımadaki bu gecikmişliğimin vebali elbette bana ve seçimlerime ait... Bir tuhaf dünyada yani "elektronik iletişim dünyasında" yaşıyoruz ama yine de buluşamıyoruz... Doğrudan iletişim kurmakla çok iyi ettiğinizi belirtmek isterim... Aralik.com.tr'de sadece başlıklarla tanıtımını görebileceğiniz SINIRDA adlı bir dergi yayınlıyoruz... Bu derginin bu sayısının konusu sanat ve politika... Dergimizde yer almanızı içtenlikle dilerim... Yazılarınızla, desenlerinizle, ürünlerinizle... Sanat ve politika alanında paylaştığımız çok şey var... Anlattığınız çocukluk dönemlerimiz (benimkiler de hep anlattığınız gibiydi) : Yetişme koşullarımız ve Anadolu'nun bize verdiklerinden başlayarak politik umutlarımıza dek birçok şey... Bunları bugünün okuruna, sabırla, inatla, itinayla ve bıkmadan anlatmak, anlatmak, anlatmak durumundayız... Dergiye katılmanızı diliyorum.. Bu arada,http://www.turkpartner.de/Soylesi/ULCyci.htm 'deki söyleşinizi çok sevdim... Keşke imkân olsa da , dergide yayınlasak... Desenlerinizin bir harika olduğunu belirtmeden bitirmeyeceğim.. yine de belirtmek isterim... Bu sayı için vaktimiz azaldı. 25 nisan dergiye yazı kabulünün son tarihi..
 
Sevgi, saygı ve muhabbetle.
 
Hüsamettin Çetinkaya
 
Ara-lık yayınları ve Sınırda dergisi editörü
 
¤ Pazar, 08.04.2007 13:13
 
Konu : DEMOKRASI ÇARKI
 
Merhaba Üzeyir Lokman Bey,
 
Bir rüyayı (bir gerçeği ) tüm detayıyla abartmadan anlatmışınız. Güzel bir makale okudum.
 
Metin içerik olarak doyuruc... Nice sosyal içerikli yazılarınızı okumak dileğiyle, saygılar sunarım.
 
Mustafa Toga
 
http://www.interturk.nu
¤ 30/01/2008 09:13
 
Konu : Yazınız Yayında !
 
Üzeyir Bey, yollamış olduğunuz makaleniz Politika Dergisi'nde yayınlanmıştır. Desteğiniz için teşekkürler. İyi çalışmalar, kendinize iyi bakın.Yazınıza kolayca ulaşabilmek için :
 
http://politikadergisi.blogspot.com/2008/01/demokrasi-ark.html
 
Politika Dergisi
Nerede yer aldı ?
 
http://tech.groups.yahoo.com/group/UZZK-TURK/message/2274
 
http://www.ari-magazin.com/turkce/index.php3?okur=1&anahaber=1&nr=153
http://www.turkpartner.de/Yazarlar/UCayci/DCrk.htm
 
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?TabId=569&mid=3937&ItemId=1059
 
http://politikadergisi.blogspot.com/2008/01/demokrasi-ark.html
 
Bien amicalement à vous,
Selam ve sevgilerimle.
 
Üzeyir Lokman ÇAYCI
Concepteur industriel - Architecte d'intérieur
İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı
55, rue Louise Michel
78711 Mantes la Ville
FRANCE
 
 
 
 
 
------------------------------------------------------------
 
http://www.artmajeur.com/serap/
 
 
------------------------------------------------------------
 
illustrations (Resim) : Üzeyir Lokman ÇAYCI