CHP Niğde Milletvekili, KİT Komisyon Üyesi ve CHP Emek  Büroları Genel Merkez Yürütme Kurulu Üyesi  “Ülkemizde sendikalı işçi sayısında önemli gerileme olduğunu ifade ederek  Sendikalar Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesi  ile kanunların yenilenmesini istedi. ILO şartlarında düzenlemeler yapılması gerektiğini  belirtti.

Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer şöyle dedi:“Ülkemizde sendikalaşma ile ilgili önemli daralma yaratılarak toplu iş sözleşmesi ve grev haklarında ciddi gerilemeler oluşmuştur. Uluslararası Çalışma Örgütü(ILO )normlarına uygun haklar yerine,  çelişen uygulamalara yönelinmiştir. Demokrasilerin tam uygulanabilmesinde sendikaların varlığı ve örgütlü olabilmesi önemlidir. Ülkemizde sendikalı işçi sayısı da önemli ölçüde düşmüştür. Sendikaların sorunları, örgütlenme önündeki engelleri, tüm tarafların da katılımı ile yeni bir Sendikalar Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nu da yenilemeyi getirecek bir Meclis araştırması açılmasını Anayasanın 98 , İçtüzüğün 104 ve 105’ inci maddeleri uyarınca arz ederim.” dedi.

 Niğde Milletvekili Ömer  Fethi  Gürer  gerekçede   şu görüşleri ifade etti: “Örgütlü toplumun sorunlarının konuşularak çözüm üretilmesinde önemli bir  dayanak noktası da sendikalardır. İşçilerin emekçilerin örgütlü gücü sendikalar,  emekten gelen güçlerini çalışanların lehine kullanmak için var olmuşlardır.  Çalışma yaşamına ilişkin düzenlemelerde ve uygulamalar ile sendikaların örgütlülüğü ve etkinlikleri ne yazık ki  12 Eylül süreci ile başlayan yeni dönem ile adeta yok edilmiş ve kimi sendikalar tabela sendikası durumuna gerilemiştir. Çalışma yaşamına ilişkin düzenlemeler ve uygulamalar da bu sürece uygun tanzim edilmiştir. Çalışanların örgütlenmesi, sendikalarını seçmesi, üye olması ve hak almalarının önünde bir dizi engel yaratılmış ve yasalarla bu süreç desteklenmiştir. Doğal olarak çalışanlar aleyhine bozulan dönemde, ne yazık ki ülkemizde bu alanda sorunların oluşmasından öte (bir yarar sağlamadığı gibi), demokratik bir ülkede olması gereken emekçilerin hakları görmezden gelinmiştir.

TİS kapsamında işçi sayısı 1988 yılında  1.6 milyon dolayında iken   2015  yılında  1.4 milyona  gerilemiştir. AKP iktidarı döneminde 2002-2011  yılları arasında  Türkiye’de sendikalaşma oranı  %43  oranındadır. OEDC ülkeleri arasında Türkiye sendikalaşma düzeyi en düşük ülkelerdendir. OEDC ülkelerinde sendikalaşma düzeyi % 18 iken ülkemizde % 5 düzeyindedir. Özel sektörde ise bu oran  % 3,5 düzeyindedir. Ki bu kuruluşlarda öteden beri sendikalı olan iş yerleri ağırlıklıdır. İşçi sayısında artışa orantılı olarak üye sayısı artması gereken sendikaların ise üye sayısı giderek düşmektedir. 2000 yılında  5.2 milyon olan işçi sayısı  2015  yılında 14.802.222  kişiye ulaşmıştır. Bu verilere rağmen sendikalaşma oranında düşme olması demokrasilerde işçi işveren ilişkilerindeki temsil ve hak alma mücadelesinde işçi aleyhine olumsuzluk yaratmaktadır. Sendikal mücadele nedeni ile işten çıkarılma, üyelik ve  yetki ile ilgili düzenlemeler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın denetimine bırakılan uygulamalar, işkolu düzeyinde  örgütlenme önünde engeller, toplu pazarlık hakkındaki kısıtlamalar, yetkili sendikanın saptanması, yetki sorununda yaşanan sıkıntılar, iş kollarında birleştirme ile yükseltilen gizli baraj uygulaması, bu yolla  iş kolu baraj sorunu, iş güvencesindeki işçi aleyhine uygulamalar başlı başına sorunlardır. Kamu Görevlileri Sendikalar ve Toplu Sözleşme Kanunu da özgür toplu pazarlık hakkını dahi sınırlayan örneklerle yenilenmiştir. Bazı kamu görevlilerinin sendikalaşmasının engellenmesinin yanında en fazla üyeye sahip sendika başkanını yetkilendirme Hükümetlere bağımlı sendikacılığın kapısını aralamıştır.  Uluslararası  Çalışma Örgütü (ILO) normlarında bir düzenleme ülkemiz için gerekli ve ihtiyaçtır. Rant yaratma ve yandaş sermayeyi büyütme amaçlı engellemeler,  hak ve özgürlükleri kısıtlama, çalışanları sindirmeyi ve siyasi denetim altında tutmayı da amaçlar . Ancak 15 Temmuz darbe girişimi de göstermiştir ki,  siyasi iktidarın yandaşı gibi duran sermaye  süreç içinde siyasi iktidar için bir karşı güç hareketine dönüşebilmektedir. Bu tür varlıkların da önünde en önemli güç örgütlü, sendikalı, demokratik emek gücünün varlığıdır. Kendi hesap ve çıkarlarına göre varlıklanan şirketlerin çalışanlarını susturduğu ve sendikalarını ve haklarını yok saydığı yerde sorunların oluşumu başlamaktadır.

Çağdaş ve modern bir topluma ermenin, erişmenin yolu örgütlü toplumdur. Örgütlü ve sivil toplum demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Çoğulculuk, müzakere, uzlaşı, diyalog temelleri bu yollla atılmaktadır. Hiç şüphesiz özgür ve denetim altında olmayan sendikalar bu bağlamda büyük önem taşımaktadır. Sendikalaşma önünde engellerin kaldırılması, ülkemizde ILO normlarında sendikalaşmanın önünün açılması, bu bağlamda yasal düzenlemeler dahil yeni bir sürecin başlatılması için meclis araştırması yapılmalıdır. Yeni süreçte uluslararası çalışma uygulamalarının ülkemize taşınacağı yasal uygulamalara geçilmelidir. Bu bağlamda, ülkemize, çalışanımıza ve çalışma barışının taraflarına da yakışacak yeni bir Sendikalar Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun da yolunu açacak bir Meclis araştırması açılmasını talep ediyorum.”

 
Editör: TE Bilişim