Bir proje gereği bir dönem bazı kadın dernekleri ile toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çalışmalarda bulundum. Bu konuyla ilgilenen sivil toplum kuruluşu mensuplarının bazılarının bölücü ve bu ülkenin temel değerlerine düşman bir kitle olduğunu burada anladım.

Kadına şiddet, cinsiyet eşitliği, barış ve çevre eylemlerini kendilerine bir perde yaparak bölücü zihniyeti yaşatmaya çalışan ve çoğunun yabancı bir istihbarat ağıyla bağlantısı olduğunu düşündüğüm bu tipler hiçbir şekilde bizim duygu ve düşünce dünyamızın çocuğu değillerdi. Eğer bu iddiaya merak edenler varsa bu tiplerin sosyal medya hesaplarına göz atabilirler.

Ellerine aldıkları çekiçle her gördüklerini çivi zannetme hastalığına tutulmuşlar milli ve manevi değerleri hiçe sayarak zihinsel kölelikten başka çıkışı olmayan yolları salık vermişlerdi. Bunların aydın kimliği altında nasılda karanlık bir cehreye sahip olduklarını görmemek mümkün değildi.

Vatan için canını hiçe sayan insanları küçük görüp yok sayan ve kendi zevkinden ve keyfinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen şeref yoksunu bir kitlenin sanat ve yazın dünyasını ellerinde tuttukları için sesleri daha çok çıkıyordu. Akademik hayatta devletten beslenip devlete düşmanlık yapmanın tezini yazıyorlardı. Kendi ülkelerini dışarı satarak birer devşirilmiş çomar olduklarını durmadan ispat ediyorlardı.

Bu insanlarını zihinsel röntgenini çekmek için uzağa gitmeye gerek yoktur. Basın ve medyayı daha eleştirel ve daha milli bir gözle takip etmemiz bunların nasıl bir oyunun peşinde olduklarını apaçık gösterecektir. At izinin it izine karıştığı kimin kimle alışveriş yaptığının belli olmadığı sisli bir ortamda vatan ve millet kriteri turnusol kâğıdı gibi kimin ne niyet içinde olduğunu ortaya çıkaracaktır.

Basında ve medyada ihanete ve teröre karşı sesini yükselten Anadolu çocuklarına hakaretin ve saldırının bin bir türlüsünü yapan bu tiplerin polise ve askere kurşun sıkan alçakları alkışladıklarını görünce nasıl bir oyunla karşı karşıya olduğumuzu anlayabiliriz.

Sivil toplum kuruluşu görüntüsü altında terörün ve ihanetin her türlüsü bunların tezgâhında biçilmektedir. Kendilerinden başka herkesi çağ dışı görüp zehirli bir oku andıran dilleriyle durmadan bu toprakların insanını suçlamaktadırlar.

Bunların bu ihanetlerinin temelinde Malazgirt’ten Viyana doğru uzanan büyük zaferler silsilesinin kini ve bilinçaltlarında saklanan tarih düşmanlığı yatmaktadır. Bunların esasta düşman oldukları bu milletin inançları ve töresidir.

Tüm bu olup bitenlerden yola çıkarsak Türk milletinin çocukları her daim uyanık olmalılar ay yıldızlı bayrağa karşı kast edip duran yarasalara karşı başlarını her daim dik tutmalıdırlar. Futbolun televizyonun ve zevk-ü sefanın peşinde koşmak yerine ülkesini elinden koparmak isteyenlere karşı tedbirler alıp maddi ve manevi fütuhat peşinde ömür sürmelidirler.