Gün geçmiyor ki Atatürk ve devrimleri ile ilgili bir tartışma ortaya atılmasın!

“Medya militanları” gecelerini gündüzlerine katıp, “ne yapsak da Atatürkü, ilkelerini ya da dönemini karalama kampanyası başlatsak” diye birbirleriyle yarışır oldular…

Şimdi de bir “medya militanı” çıkmış, Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sinin okullardan ve ders kitaplarından kaldırılması gerektiğini söylemiş! 

Neymiş efendim; “Gençliğe Hitabe, Atatürk’ün kendi siyasi şartlarını yansıtan ama bugüne yol gösteremeyecek tarihsel bir metin olarak kabul edilmeli, okullardan ve ders kitaplarından kaldırılmalı” imiş!…

Vah, vah, vah!

Demek ki Atatürk’ün kendi siyasi şartları varmış ve Gençliğe Hitabe günümüz gençliğini bağlamazmış!

Kaldırın o zaman!

Ve bilmesin Türk Gençliği birinci vazifesinin;

Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini sonsuza kadar müdafaa ve muhafaza etmek olduğunu…

Mevcudiyetinin ve istikbâlinin tek ve gerçek temelinin Cumhuriyet olduğunu…

Cumhuriyetinin en kıymetli hazinesi olduğunu…

Dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de kendisini Cumhuriyetinden mahrum etmek isteyecek dâhili ve harici düşmanlarının olacağını…

Bir gün İstiklâl ve Cumhuriyetini müdafaa etmek zorunda kalabileceğini…

Bunun için, içinde bulunduğu durumu ve imkânlarını hatta imkânsızlıklarını düşünmeden, etnik ve dinî kimliğine bakmadan Cumhuriyeti ve geleceği için harekete geçmesi gerektiğini…

Bir gün İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedebilecek düşmanlarının olabileceğini, bu düşmanların dünyada emsali görülmeyecek bir galibiyete sahip olabileceklerini…

Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kalelerinin zapt edilebileceğini, tersanelerine ve tüm kurum ve kuruluşlarına girilebileceğini, bütün ordularının dağıtılabileceğini, ülkesinin her köşesinin bilfiil işgal edilmiş (sadece topla tüfekle değil, günümüzün savaş teknolojileriyle, füzelerle, füze kalkanlarıyla, ekonomik ve siyaseten v.b.) olabileceğini…


Ve tüm bu şartlar ve koşullardan daha acıklı, ağır, korkulu ve çok tehlikeli olmak üzere, iktidara sahip olanların gaflet (aymazlık) ve dalâlet (sapınç, sapkınlık, doğru yoldan ayrılma) ve hattâ hıyanet (kutsal sayılan şeylere el uzatma, kötülük etme veya karşı davranma, hainlik, ihanet) içinde olabileceklerini…

Bu iktidar sahiplerinin kişisel menfaatlerini, müstevlilerin (bir yeri istila eden, yönetimi altına alan kimse, devlet, ordu vb.) siyasi emelleriyle birleştirebileceklerini…

Bu nedenlerle de milletin, fakirlik içinde perişan ve yorgun düşebileceğini…

Bilmesin!
*
Ey Türk istikbalinin evlâdı!

Atatürk’ü unut! İstiklâl Savaşı’nı yok farz et!

Çanakkale Savaşı’nı biz değil Alman komutan kazandı!

Şehitlikler de kimse yok, içleri boş!

Cumhuriyet kanla, gözyaşıyla kurulmadı!

Senin Cumhuriyeti ve istiklâlini kurtarmak gibi bir mecburiyetin yok!

O eskidendi, geldi geçti!

Hatta ve hatta Cumhuriyeti’ de unut! Ümmet ol!

Muhtaç olduğun kudret damarlarında akan vatan sevdasında değil, cebindeki parada mevcut!

Korkacak bir şey yok!

Aklını ve bilimi kullanmana da gerek yok!

Her şey Allah’tan!

Şimdi eğlenme ve oyalanma zamanı!

Oynanan oyunu görmezden gel!

Boşver gitsin!