Hak dostu, büyük veli Şeyh Ömer Hazretlerinin yaşadığı ve onun adını taşıyan Şeyhömerli Köyü, Ereğli kazasının 40 km doğusunda, Ulukışla kazasının: 20 km batısında kurulmuş, 200 haneli ve 863 nüfusa kayıtlı bir köydür. Eski adı SEMAVÜN yeni adı ŞEYHÖMERLİ köyünü kayıtlı tarihi yaklaşık 513 yılına kadar uzanmaktadır.
Şeyhömerli köyü Yavuz Sultan Selim’in 1512–1520 yıllarındaki padişahlığı döneminde Tahrir emirliğini yapan ve Karaman vilayetini Ereğli kazası ile birlikte yazan Kâtip Kemalpaşazade’nin Defteri Cedid (1) adı verilen yeni defterindeki 301 ile 368 sahifelerinde, Ereğli kazasına bağlı Kiliseme nahiyesinin köyleri arasında 15 sırayı ihtiva etmektedir.
Sultan IV. Murat ve Şeyh Ömer Hazretleri
IV Murad Han çok küçük yaşta padişah oldu. Bu dönemde, 1624 ve 1625 senelerinde Anadolu’ya iki sefer yapıldı. Celâli isyanları bastırıldı. İstanbul’da ve devletin her kesiminde bütün kabadayıları temizledi.
IV Murad, 1633 senesinde tütün yasağı koydu. 1634’de içkiyi yasakladı. Düzenlediği bir doğu seferinde, Bağdat’ı fethetti. Ve 1638’de Bağdat Fatihi unvanını aldı. Çok geniş bir haber alma teşkilâtı kurdu. Büyük bir bestekârdı. Devlet işlerine tam hâkimdi. Seferlerinde askerle aynı Şartlar içinde bulunur, uykusunu bile atının üzerinde geçirirdi. Tahta çıktığında devlet hazinesi bomboştu. Tahtı bıraktığında devletin hazinesinde sıkıntı kalmamıştı.  
İşte bu sultanın Bağdat seferi esnasında Ulukışla’nın Şeyh Ömer köyünde karşılaştığı Şeyh Ömer Hazretleriyle aralarında geçen olayı burada kısaca nakletmek istiyorum;
Şey Ömer Köyünde her yıl geleneksel olarak düzenlenen pilav şenliklerinin kaynağı IV. Murad, Bağdat seferine giderken bu günkü Şeyh Ömer köyünden geçmektedir. Bu köyün imamı ve aynı zamanda bilge kişisi Şeyh Ömer Hazretleri Ordunun önüne çıkıp Sultan Muradın huzuruna varır.
Derviş kıyafetiyle, Pirifâni görüntüsüyle bu ihtiyarı karşısında bulan sultan; “Hayrola efendi hazretleri, bizden nedir muradınız?” diye sordu.. İhtiyar; “Sultanım askerinizle uzun yoldan geldiniz. Hem burada birazcık mola veriniz hem de sizlere yemek ve ayran ikram edelim” deyince, Hünkâr, yüzünden nur damlayan bu zata hayır demek içinden gelmiyordu. Onun duruşundan, davranışından ve özellikle konuşmalarından etkilenmişti. Sultan Şeyhe hitaben; “Ama iyi de efendi, binlerce askere nasıl yemek yetiştireceksiniz?” diye içinden geçirirken, Şeyh Ömer Hazretleri; “Sultanım siz merak etmeyin, izin verin her şey hazır, biz gereğini yaparız,” dedi. Sultan ordu komutanlarına emir verdi otağını kurdurdu, askerlere dinlenme emrini verdi. Bu dervişin boş birisi olmadığını anladı,  onun gönlünü ve duasını almağa karar verdi.

FOTO: Köye adını veren Şeyh Ömer’in türbesi
Şeyh Ömer Hazretleri köyün girişine iki kazan kurdurmuştu. Birinde pilav, diğerinde ayran doluydu. Asker sıraya girmiş ellerindeki tabağa pilav, taslarına ayran dolduranlar bir kenara çekilip pilavlarını yediler, ayranlarını içtiler. Kazanlardan ikram edilen pilav hiç azalmıyor, ayran ise eksilmiyordu. Bu durum sultanın merakını iyice arttırdı. Pilavın lezzetine buz gibi ayranın güzelliğine doyamadılar.
Bu işte açıkça bir keramet vardı. Şeyh Ömer Hazretleri askerlerin ve sultanın gönlünü fethetmişti. Gönüller sultanı şeyhin gönlünü ve duasını alan IV. Murat Han şeyhin kendisinden bir isteğinin olup olmadığını sordu. Oda Orduyu Hümayunun muzaffer olarak dönmesi için dua edeceğini söyledikten sonra Sultan’a abdest alması için bir ibrik takdim etti.
Osmanlı ordusu Bağdat yakınlarına vardığı sırada akşam olmak üzereydi. Hünkâr, askerlerin burada dinlenmesi, sabah olunca Bağdat’a girilmesi emrini verdi. Sultan Şeyh Ömer Hazretlerinin verdiği ibriği aldı abdest almağa başladığı sırada ibriğin üzerinde “Akşamın işini sabaha bırakma” yazısını görünce şaşırdı. Ani bir kararla Bağdat’a akşam girmeğe karar verdi. Öyle de oldu. Şeyh Ömer Hazretlerinin kerameti burada tecelli etmişti.
Sultan Murat sefer dönüşünde Şeyh Ömer Hazretlerinin elini öptükten sonra, onun müritlerini askerlikten ve vergiden muaf tutulduğuna dair bir de ferman yazıp vermişti. Bu nedenle Şeyhömerli Köyünde pilav şenlikleri geleneksel olarak her yıl kutlanarak devam ede gelmektedir.