Yaşananlardan ders çıkartmayan çapsız siyasetçilerin kendi oturdukları koltukları sağlamlaştırma gayreti yüzünden memleket yeniden savaş alanına dönüştürüldü. Dünyanın birçok ülkesinde bilindiği üzere iç savaş var. Onların içerisinde olan düne kadar, bizim kapımızdaydı. Bu gün artık savaş çapsız siyasiler yüzünden içerimizdedir.

 

      İçimize her türlü dalavereyle sokulan bu son savaş kim ne derse desin ne emperyalistlerin bir dayatması ne bölgesel iş birlikçi devletlerin bir zorlamasıdır. Düpedüz AKP oligarklarının iktidarı tek elde tutma azimlerinin sonucudur.

 

      Bu savaşın AKP hükümetinden başka kimseye faydası yok. Aslında onlara da yok. Tükenmiş, iflas etmiş, çürümüş bir iktidarın gözü dönmüş bir çılgınlıkla yaptığı son hamleler kendilerini de tarihin çöp tenekesine süpürecek hamlelerin başlangıcıdır. Her türlü aşağılık, insanlık dışı yönteme başvurarak çıkarttıkları bu savaş kendi sonlarını hızlandıran son savaşlarıdır.

 

      Bu sabah yine bir katliam haberi ile uyandık. Bu sefer polis Silopi’de halkı taramış. Ben bu satırları yazdığımda 3 kişi ölmüş, 15’in üzerinde de yaralı vardı. Katledilenlerden biri 12 yaşında bir çocuk. Tam kalbinden vurulmuş. En az 6 evin yandığı söyleniyor. Silopi’de yaşayanlar caddelerde yürümenin imkânsız hale geldiğini, polislerin evlerin damlarına çıktığı belirtiliyor. Polis yaralıları taşıyan ambulansın lastiklerini bile tarıyor. Birçok mahallede çatışma olduğu haberleri gelişyor. 

 

      Sosyal medyada bir avuç insan Silopi’de yaşananları duyurmaya çalışırken, Türkiye’de ise genel akım medyanın çoğu ve “barış yanlısı” geçinip her gün televizyonlarda boy gösteren gazetecilerimiz, yazarlarımız, akademisyenlerimiz maalesef sus pus! Akşama doğru yavaş yavaş düşerler kanallara, “kamu düzeni tesisi” gibi laflarla başlarlar cümlelerine, sonra da “terör örgütünün” n bir an önce silahlarını bırakması ile bitirirler. 

 

      Bugün Silopi’de katledilenler mi! Onlar önemli değildir, tıpkı çatışmazlık süreci başladığından beri Cizre’de, Suruç’ta, Lice’de, sınırda katledilen onlarca Kürt, ilerici, sosyalist, demokrat öldürülmesi gibi, tıpkı Roboski’de, Zergele’de katledilen sivil Kürtler gibi… 

 

      Genel akım medyada endam eyleyen bu “baylara” göre “Önemli olan süreçtir.” Kürdün kanı oluk oluk akacak tabi, bu sorun değildir! Polislere yapılan “kalleşçe”dir, ama neredeyse her gün öldürülen, toprağı bombalanan, ormanları yakılan, doğadaki her hangi bir mahlûkattan daha değersiz görülen “Kürtlere” yapılanlar kalleşçe değildir. Biri “terör”dür, ama diğeri “kamu düzeni”dir!

 

     Bin bir zorlukla, yoksulluk ve yokluklar içinde bin bir çileyle büyütüp belli bir yaşa getirdiğimiz çocuklarımızı “terör” ve  “kamu düzeni” kıskacında ölümü reva görmek dünyanın en zalimane uygulamasıdır. Hele bu zalimanelik bir avuç politikacının ikbali için Kürt halkına reva görülüyorsa savaş kapıda değil içerimizdedir artık.

 

       Bunu ancak top yekûn ortak bir barış ve akan kanın durması çağrısı yapacak milyonlar durdura bilir. Ölümlerin, akan oluk, oluk kanın kimseye bir faydası olmadığının bir kez daha altını çizerek belirtmek isterim ki; bir Yugoslavya, Ukrayna, Lübnan, Irak, Suriye, ... Olmamak için... Henüz vakit varken... BARIŞ’ı hiç olmadığı kadar canhıraş isteyelelim. İsteyelim ki yarın ölecek olan gençler bizim yeğenimiz, evladımız bir yakınımız olmasın. Unutmayalım bu güne kadar ölenler sadece bilmediğin, tanımadığın, görmediğin emekçilerin çocukları değil senin anan, baban, kardeşin, ablan, çocuğun, yeğenin, dayın, teyzen, ... Olabilirdi.

 

        Ateşin dağladığı acılı yürekler biz olabilirdik! Zaten yoksulluklar içinde büyüdüğümüz, zenginlikleri bir avuç işbirlikçi burjuvanın elinde toplanmış, emperyalistlere peşkeş çekilmiş bu topraklarda birde onların bekası için bir birimizi boğazlamayalım! Bizler işçi, emekçi, ezilen halklarız. Kaderimiz ve alın yazımız bir ve en temelde bunun için bir olmalıyız.   

 

       Yaşadığımız bu toprakların ve ülkenin efendisi bizler olmalıyız. Evet, ülkemizin içinde dağ taş ormanlar devlet ricallinin emriyle eliyle haftalardır yakılmakta, insanlar yaka paça gözaltına alınmakta, köyler boşaltılmakta, ilçe merkezleri gelişi güzel taranmakta egemenler canı kan istedikçe kan almakta, Kürtlerin sevdiklerinin cenazesine bile ulaşmasını engellemekte… ama bunlar önemli değildir! Önemli olan AKP’nin çözüm süreci boyunca göstermiş olduğu “samimiyet”tir. 

 

      Bunca yıldır öfkemi ve kederimi terbiye etmeye çalışıyorum. Ama artık vazgeçtim! Sadece savaş politikalarını dayatanlara değil, bu politikalara sessiz kalanlara, sizlere karşı da çok öfkeliyim. Devlet ricalli kadar sizleri de bağışlayabileceğimizi sanmıyorum! Elbet bir gün geriye anlatılacak hikâyelerimiz kalacak! Bu hikâyelerde sizlere de kralın soytarısı rolü ve kan çanağından beslendiğiniz payesi kalacak!