Şeker-İş Sendikası Bor Şube Başkanı Hasan Hüseyin Gümüşbaş, Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı  İsa Gök’ün, yaptığı açıklamada, Ramazan Ayı’nın yaklaşmasıyla birlikte özellikle bu ayda tatlı tüketiminin arttığını belirterek, merdiven altı tatlılara dikkat çektiğini söyledi. Gök’ün açıklamasında, “Ramazan ayında tatlı tüketiminin artmasına paralel olarak yapay tatlandırıcıların tüketimi de giderek artmaktadır. Şekerden yüzlerce kat daha tatlı olan alternatif tatlandırıcıların 20 kuruşluk miktarı, 2 TL civarındaki bir kilogram şekerin işlevini görürken insan bedeninde yaptığı tahribatın boyutlarının büyüklüğü sağlık çevreleri tarafından da sürekli olarak gündeme getirilmektedir” ifadelerine yer verdiğini dile getiren Gümüşbaş ve Gök’ün  tüketicilerin pancardan elde   edilen şekerin yerini almaya çalışan yapay ya da kimyasal tatlandırıcıların, son yıllarda gündelik hayatta kontrolsüzce yaygınlaştığı gerçeği ile karşı karşıya bulunduğunu vurguladığını söyledi.
 
 
BAKANLAR KURULU, İNSAN SAĞLIĞINI HİÇE SAYIYOR
 
Gümüşbaş, kanundaki “Şeker” tanımında yer almamasına rağmen   şekeri ikame eden ve ayrıca sağlıklı insanların fazla miktarda kullanmasının sakıncaları olduğu bilinen, 1 kilogramının tatlılık değeri 200 kilogram pancar şekerine eşdeğer olan, tamamı ithal edilen yapay tatlandırıcılardan aspartam ve sakarin market raflarındaki diyet kola, düşük kalorili yoğurt ve şekersiz sakızın yanı sıra açıktan satılan baklava, reçel, helva ve süt tatlıları gibi birçok üründe kullanılmakta olduğunu belirten Gök’ün açıklamasını şu şekilde sürdürdüğünü söyledi; “ İnsanlar ise aldığı birçok ürünün içinde kimyasal tatlandırıcı kullanıldığını bilmeden bu ürünleri tüketmeye devam etmektedirler. Fransa, Hollanda ve İngiltere, bu nedenlerle tedbir alarak Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) olarak da adlandırılan mısır şurubu üretimini sıfırlamış, en büyük üretici ABD ise üretim kotasını düşürmüştür. Türkiye’de ise Danıştay’ın kesinleşmiş kararına rağmen Bakanlar Kurulu kotayı her yıl NBŞ’ler lehinde artırmaya devam etmektedir. Kotanın artmasıyla merdiven altı olarak bilinen alkollü, gazlı, kolalı içeceklerde, baklava, bisküvi ve her türlü unlu mamul sanayiinde kullanılan NBŞ’ler başta obeziteye bağlı kanser olmak üzere karaciğerde yağlanma, yüksek tansiyon, trigliserit düzeyinin artması gibi insan sağlığını olumsuz etkileri sürekli tartışılmaktadır. Üstelik bu tatlandırıcıların yalnızca tat verici olarak değil, fermantasyon, raf ömrünü uzatma, nem dengesini koruma amacıyla da kullanıldığı iddia edilmektedir. En büyük üretici konumundaki ABD’nin Gıda ve İlaç İdaresi FDA da Nisan 2008’de ‘içeriğinde yüksek fruktoz olan NBŞ suni tatlandırıcıdır’ yönündeki açıklaması ise dikkat çekicidir. Genellikle Çin, Singapur, Tayvan, Hollanda, Amerika, Almanya gibi ülkelerden ithalat ya da bavul ticareti yoluyla gelen bu yapay tatlandırıcılar, ülkemiz ihtiyacının çok üzerinde ithal edilmektedir. Genellikle yiyecek ve içeceklerde gıda kodeksi ve üretim standartları hiçe sayılarak büyük oranda kullanılan bu tatlandırıcılar ve gıda katkı maddeleri maalesef sağlıksız nesillerin yetişmesinin de zeminini oluşturmaktadır” dedi.

 
TATLANDIRICILAR MASUM DEĞİL


            Pancarın, kamışın ve üzümün kaynatılmasıyla pekmez elde edildiğini, bu ürünlerden sağlanan sakaroz ve glikozun doğal olduğunu belirten Gök, “Çünkü bu ürünlerden elde edilen şekerler, doğada var olduğu şekliyle yani karbon bağ yapısına hiçbir müdahalede bulunulmadan soframıza gelmektedir. Oysa tatlandırıcılar hiç de masum değildir. Tatlı tüketiminin çok fazla olduğu ülkemizde özellikle Ramazan ayında sofralarımızın vazgeçilmezi olan baklava tarzı tatlılar insanların ekonomik zaafından faydalanan bazı merdiven altı imalatçılar tarafından emsallerinden düşük fiyatlarda piyasaya sürülmektedir. Bu tür imalat yapanlar ‘çok düşük maliyet, daha çok kar’ mantığıyla insan sağlığını gözetmeden hareket etmektedirler. Şeker-İş Sendikası olarak insanlarımızı sağlık üzerinde olumsuz etkileri olduğu iddia edilen bu ürünleri satın alırken dikkatli olmaya davet ediyoruz. Vatandaşlarımız mutlak surette pastanelerde pancar şekerinden üretilen kaliteli tatlıları tercih etmelidirler. Piyasada çok düşük fiyatlara satılan tatlılara rağbet ederek Ramazan sofralarının tadını kaçırmamalıdırlar. İstatistikler, her yıl ülke nüfusumuzun yaklaşık yüzde 2 arttığını göstermektedir. Buna paralel pancar şekeri üretimimizin ve tüketimimizin artması gerekirken, maalesef yanlış politikalar sonucu şeker stoklarımız her geçen yıl artmaktadır. Bu durumdan en büyük zararı sağlığını kaybetme riskiyle karşı karşıya olan toplumumuz ve her geçen gün üretim kotaları daraltılan ülkemiz çiftçisi ve sanayisi görmektedir” diye konuştu.
 
 
DEVLET, GIDA GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAKLA MÜKELLEFTİR
 
            Sonuç olarak, gelecek nesillerin sağlıklı olmasının, sağlıklı beslenme ile mümkün olacağını ifade eden Gök, “ Devlet, insanların gıda güvenliğini ve güvencesini de sağlamakla mükelleftir. Obeziteye bağlı kanser gibi hastalıklar insanlar için bir kader olmadığı gibi, her gün artan kanser vakaları ve ülkemizin her bölgesinde kanser tedavisi için yeni yeni açılan hastaneler de bir tesadüften ibaret değildir. Bu noktada vakit çok geç olmadan gerekli tedbirlerin alınması, özellikle gıda tüketiminde her şeyin doğal olanının teşvik edilmesi Devletin Anayasal görevi, vatandaşın da Anayasal bir hakkı olmalıdır. En çok kullanılan tatlandırıcılar ve E Kodları şöyledir, Aspartam (E 951), Asesülfam-K (E 950), Sakarin (E 954), Aspartam-asesülfam tuzu, Neohesperiden (E 959), Siklamat (E 952), Sukraloz (E 955), Taumatin (E 957), Kimyasal tatlandırıcıların kullanıldığı yerler, Türk Gıda Kodeksi’nin izin verdiği alanlar şunlar; aromalı içecekler, süt, meyve suyu, tatlı, çerezler, şekerlemeler, boğaz pastilleri, kakao, kuru meyve, sakız, dondurma, soslar, hardal, çorba, reçel, jöle, marmelat, meyve konservesi, balık, kahvaltılık tahıllar, pastane ve fırıncılık ürünleri, kilo verme amaçlı gıdalar, diyet gıdalar, gıda takviyeleri, biralar, elma ve armut şarabı” dedi. Yeni Yıldız Gazetesi / NİĞDE


Editör: TE Bilişim