Yüce Allah (c.c) Kuran’ı Keriminde; “Ey iman edenler, oruç ibadeti, sizden öncekilerin üzerine farz kılındığı gibi sizin üzerinize de farz kılındı. Takı korunasınız[1]. Buyuruyor. İslam dini; Kelime-i şahadet, Namaz, Hac, Oruç,  Zekât olmak üzere beş esas üzerine bina edilmiştir.
Oruç ‘un asıl hikmeti Cenab-ı Hakk’a kulluk görevinin yanında insanları kötülüklerden korunma ve takvaya sahip yapmaktır. Ayet-i Kerimede; ”İnsanoğlunun bütün amel ve ibadetleri kendisine aittir.  Ancak Oruç müstesnadır Zira o benim içindir ve onun mükâfatını da ancak ben veririm “ buyurmaktadır. Ebetteki bütün ibadetler Allahın rızasını kazanmak için yapılmaktadır. Burada oruç’un farklı bir özelliği ortaya konmaktadır.
Oruç; insanların merhamet duygularını arttırır, azim ve iradeyi güçlendirir. Oruç sebebiyle Zengin ile fakir arasında eşitlik ortamı doğar.
Oruçlu kimse eğer; ” Yalan söylemeyi, gıybeti etmeyi, söz taşımayı, ikiyüzlülüğü, yalan yere yemin etmeyi ve haram olan şeylerden kaçınmazsa o kimsenin yemesini, içmesini terk etmesine Allah-u Teâlâ kıymet vermez”.
Peygamber (sav); “Sana hayır kapılarını haber vereyim mi?; Oruç Kalkandır. Sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları söndürür. Her şeyin bir zekâtı vardır. Cesedin zekâtı da oruçtur.”müjdesini vermektedir
Mübarek Ramazan, gaflet içinde yüzen birçok insanı çıkmazdan kurtarır. Tövbe ve nedamet ile günahlardan arınmayı sağlar. Oruç’un bedene,  sağlığa, iradeye ve ahlaka ait olan yararlarını da göz ardı etmemek gerekir.
Kıl beşi, kurtar başı” sözü her Müslüman’ın görevi olmalıdır. Beş vakit namazını kılmayan, zengin olup zekâtını vermeyen, Haccına gitmeyen, şahadetin ruhuna uygun orucunu tutmayanlar nasıl başlarını kurtaracaktır? Yani başını yere, sırtını yukarı çeviren adam, sanki Hakka ibadet ettiğini zanneder. Bu konu şekilden ibaret olmamalıdır.”Kıl beşi, tut kardeşi, ye helal aşı, doğru yap her işi, kurtar başı” sözünü yaşamak gerekir.
Hadis-i şerifte;” Hayra teşvik eden, hayır işlemiş gibidir.  Kıyamet günü Oruç ve Kur’an şefaatçi olurlar. Oruç; Ya Rabbi ben onu gündüzleri yemekten, zevklerden mahrum ettim. Şimdi beni ona şefaatçi kıl der. Kur’an;  Ben onu geceleri uykusundan alıkoydum der. Her ikisi de şefaatçi olurlar ” Buyrulmaktadır.
 İslamiyet, sadece cami içinde yaşanan hayat tarzı değil, her yerde yaşanması gerekmektedir.  Sözlerimi merhum Mehmet Akif’in RAMZAN şiiriyle tamamlamak istiyorum;
Ya Rab, şu muazzam ramazan hürmetine
Kaldır aradan vahdete hail ne ise;
Ya Rab, şu asırlarca süren tefrikadan
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se
Madama ki verdin bize bir ruh-u nevin
Ya Rab, daha bir nefha-i  te’yit  insin


[1] El-Bakara s.A.183-184)