Önce bir soru:  Rahmi Koç gibi Türk iş dünyasının tartışmasız duayeni olan bir ismi, afaki bir şekilde “Tayyip Erdoğan’ın bir milyar doları var” gibi bir ifadeyi kullanabilir mi?
Belli ki Rahmi Bey’de özel bilgiler var!
Diyeceksiniz ki hani kanıt?
Kanıtlanması için mekanizmaların işlemesi gerekiyordu ama Erdoğan bunu engelledi!
Nasıl mı?
Bizim neredeyse her yazımıza dava açan Tayyip Bey, her ne hikmetse Rahmi Koç gibi bir isme üstelik o beyanına rağmen dava açmadı yani “Hadi kanıtla diyerek” tazminat istemedi?
Niye acaba?
Yoksa Rahmi Koç’un o sözü benim her gün yazdığım yazılardan daha mı önemsiz?
Sebep muhtemelen şudur:
Kanıtla dendiğinde Rahmi Koç muhtemeldir ki paranın yatırıldığı  bazı bankaların isimlerini verecekti ve mahkeme de o bankalara bu iddiayı soracaktı ve bankalar da o bilgileri yargıya gönderecekti.. Tayyip Bey bundan korktuğu için olsa gerek ki uçan kuşları bile dava ederken  Rahmi Koç’a susmuştur!
İşte yaşanan bu örnekten hareketle WikiLeaks’daki Edelman belgesi önem taşıyor!
Edelman kim mi?
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi!
Başka?
ABD Dışişlerinin en parlak isimlerinden biri!
Malum, dünyada bütün elçilikler ve konsolosluklar, ülkeleri adına istihbarat yaparlar!
Tamam, diplomatların tamamı istihbaratçı değildir ama yanlarında çok sayıda istihbaratçı bulundururlar.
Buradan hareketle Ankara gibi önemli bir başkentte sefirlik yapan Edelman’ın CIA ile yakın ilişkisi tartışılamaz, dolayısı ile aktardığı bilgileri bu çerçeveden değerlendirmek gerekiyor.
Ne diyor Edelman?
Tayyip Erdoğan’ın İsviçre bankalarında 8 ayrı gizli hesabı var!
Dikkat edin; Abdullah Gül ya da başka biri için demiyor da Erdoğan için söylüyor!
Efendim bu dedikodu olamaz mı?
Büyükelçilerin dedikoduları merkezlerine rapor edip etmeyeceği ortadadır!
Keza yine WikiLeaks’den sızan belgelerde adı geçen AKP’li bakanlar hakkındaki bazı iddialar da Ankara’da gazetecilik yapan herkesin bildiği ama yazamadığı şeylerdir!
Buradan hareketle, WikiLeaks’den sızan iddiaların etkilerinin olacağı muhakkaktır!
Bize göre sızan belgeler henüz artçıdır ve asıl deprem geridedir.
Türkiye ile ilgili 7918 belgeden henüz 30’u açıklanmıştır.
Gelelim WikiLieaks sızıntısı için söylenen operasyonun tanımlanmasına?
Onu kestiremiyorum ama belgelerin gerçekliği Hillary Clinton’un özrü ile artık sabittir.
Dahası; New York Times, Guardian, Le Monde, Der Spiegel ve El Pais gibi dünya medyasının amiral gemileri emin olmasalardı böyle bir ortak yayına girişmezlerdi!
Peki bu belgeler AKP’yi nasıl mı
etkiler?
Eşyanın tabiatı gereği, son 10 yılda AKP iktidar olduğundan raporların büyük çoğunluğu, onların hakkında olacak ancak bazılarının sunduğu gibi bu raporlar AKP’nin kaleminin kırıldığı anlamına da gelmiyor zira AKP, Patrikhane’den Kıbrıs’a kadar pek çok konuda övülüyor. Keza Balyoz için de “Boş değil” değerlendirmeleri var. Aynı şekilde CHP ile alakalı eleştiriler de söz konusu!
Evet yukarıda işaret ettiğimiz gibi WikiLeaks sızıntılarında daha buzdağının mini bir boyutunu gördük, tamamını beklememiz gerekiyor!

ÇİFTE STANDART....
Yandaş medya çarpıtmaya başladı!

Besleme medya WikiLeaks’ı ya görmedi ya da çarpıtarak gördü. TSK ve Ergenekon hakkında somut bir belgeye dayanmayan en rezil iddiaları bile acımasızca manşete çekenler, dünyayı sarsan WikiLeaks’a ancak bir iki sütunu layık gördü. Bazıları ise sızan 30 belgenin 20 küsurunu görmezden gelerek MOSSAD Başkanının ifadesini manşetine taşıdı. Daha ilk günden görüldüğü gibi yandaş basın çifte standarda yelken açtı. Göreceksiniz bu tutum sürdürülmeye devam edilecek ve WikiLeaks unutturulmaya ve de etkisizleştirilmeye çalışılacak. Sadece bu olayda da görülüyor ki Türkiye’deki yanaşma medya aslında özgür basın değil, Pravda misali militan bir dezenformasyon aracıdır. WikiLeaks, yandaşların da maskesini düşürecek!
 
ARTIK BELGELİ...
WikiLeaks ve Şimşek bizi doğruladı

Bu sütunu izleyenler Aydın Doğan’ın AKP tarafından kaleminin kırıldığını birkaç kez okumuşlardır. İşte bizim o haber ya da yazımız WikiLeaks belgeleri ile artık kanıtlanmış haldedir.. Nasıl mı?WikiLeaks’dan sızanlara göre, aynı zamanda İngiltere vatandaşı olan  Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek, Londra’da bir toplantıda  yakınındaki bir çevreye, “Elinde Doğan Grubu’na ait hisse senedi olan varsa hemen satsın zira Doğan’ın kalemi kırılmıştır” mealinde sözler etmiş... Bakan Bey dün, “Hayır öyle bir şey söylemedim” dedi  ama haberin Londra mahreçli olması belli ki kesin bir bilgiye dayanıyor. WikiLeaks’le beraber aslında bilinip de kanıtlanamayan pek çok şeyin kanıtlanmasının önü açılmış olacak!
 
SORULAR HAZIR...
Başbuğ tutuklanır mı?

İlker Başbuğ, kendisinden bireysel olarak hesap sorulmasın diye olsa gerektir ki TSK’nın yatak odasını, yani Kozmik Oda’yı bile soyut bir iddia üzerine açmış ve denetime sunmuştu... Bülent Arınç’a güya yapılmak istenen suikast sonrasında verilen bu iznin ne amaç taşıdığı ve ne sonuç çıktığı hâlâ anlaşılamamıştır. Sadece o değil, Arınç suikastı hikayesi ne oldu o da belli değildir. Ortaya çıkan tablo ya da var olan iddialar, Arınç’a suikast haberlerinin, Kozmik Oda’ya girilmesi için tezgahlanması şeklindedir. İşte şimdi Kozmik Oda iznini veren ve onlarca TSK mensubunu teslim eden İlker Başbuğ gün geldi hesap verecek zira Balyoz sürecinde KKK Kurmay Başkanı kendileriydi yani komutan olarak sorumluluğu var. Dünkü habere göre Başbuğ için 45 soru hazırlanmış... Ne dersiniz İlker Paşa için üst ya da amir diye tutuklanma kararı çıkarırlar mı?