İnsanlarımız güzel bir şey gördüklerinde aman nazar değmesin maşallah derler. Nazar değmesi güzel olana ulaşılmaz olana haset duyulan şeylere karşı insanını negatif enerjisini boşaltmasıdır. Bir nevi yanan ocağa bir kucak kar atmaya benzer. Gerçekten bazı insanların bakışlarında bu negatif enerjiyi görmek mümkündür. Onlar baktıkları zaman insanların ve eşyanın üzerinde büyük bir yıkıma yol açarlar. ” Nazar deveyi kazana insanı mezara sokar “diye boşuna söylenmemiştir. Nazarın bir diğer adı da göz değmesidir. Göz değmesine karşı çeşitli önlemler alınır.

İlimizde nazara karşı alınan önlemlerden bilebildiğimiz kadarını burada aktarırken konuyla ilgili bir hatıramı paylaşmak istiyorum. Yıllar önce Çamardı’nın bir köyünde bir düğün merasimine kucağında yavrusu ile birlikte gelen bir anneye kaynanasının kızdığını gördüm. Çocuğu niye getirdin burada şu kadın var onu nazarı değer dedi. Hemen çocuğun yüzüne biraz çamur biraz kül sürdü. İlimizde az da olsa bu gelenek hala birçok köyde yaşıyor. Çocuk daha kundaktayken gözüne nazar değmesin diye sürme çekilmektedir.

Nazara karşı alınan önlemlerden biriside kurşun döktürme geleneğidir. Kurşun dökme işi, farklı yerlerde birbirine benzer şekillerde yapılmaktadır. Kurşun, bir kepçenin ya da küçük bir tavanın içine konup ateşte eritilir. Diğer taraftan hasta dizüstü oturtulur ve başına bir tülbent örtülür. Eritilen kurşun, birtakım dualar ya da çeşitli sözler eşliğinde, hastanın başının üstünde tutulan içi su dolu kaba boşaltılır. Kurşunun suyun içinde aldığı şekillere bakılarak nazarı değdirenin cinsiyeti, fiziksel özellikleri vb. hakkında yorumlarda bulunulur. Kurşunun ateşte eritilip suya dökülmesi işi, üç kez tekrarlanır. Daha sonra kaptaki suyla hastanın yüzü üç kez yıkanır ve bu su ayak basılmayan bir yere dökülür.

Bunun dışında Niğde”de üzerlik tüttürme geleneği hala devam etmektedir. Üzerlik tohumları yakılarak dumanı evin içinde dolaştırılır. Bu geleneklerin ta Orta Asya’ya uzanan bir yolu vardır. İslamiyet öncesi Türk tıbbında, bazı hastalıkların tedavisinde; cin çarpmasında hastanın yüzüne soğuk su serpilir; üzerlik veya öd ağacı ile tütsülenir; çocukları perilerden ve nazarlardan korumak amacı ile tütsü yapılır. İçine üzerlik konulan bir tava ağzı kapalı olarak ateşte tutulur. Üzerlik patlamaya başlayınca tava ocaktan indirilip kapağı açılır ve böylece çıkan dumanın nazara uğramış kişiye doğrudan yönelmesi sağlanır. Bebekler, küçük çocuklar, tütsünün üzerinden geçirilir veya tütsü kabı onların etrafında dolaştırılır. Daha sonra bu kap evin içinde gezdirilerek kalan son dumanla ev tütsülenir. Evin tütsülenmesiyle nazarın ortadan kaldırılmasının yanı sıra bir köşede saklanmış olan cinlerin de üzerlik tütsüsü sayesinde evden kaçacağına inanılır.

İlimizde kıskançlık dolu ya da kötü niyetli bir bakışın etkisini ortadan kaldırmak için yaygın olarak “nazar boncuğunun kullanıldığı da görülür. Mavi renkli olup üzerinde göz resimleri ya da çeşitli göz şekilleri bulunan bu boncuk, çocukların kundağına, omzuna, yastığına iliştirilir; büyüklerin de isteğe bağlı olarak boyunlarına, bileklerine hatta yüzük şeklinde olmak üzere parmaklarına ya da kıyafetlerinin görünecek bir yerine takılabilir

Niğde’ye geldiğinde tarlanın ortasında kurumuş bir inek kafası görenlerin şaşırmasına gerek yoktur. Çünkü Niğde’nin çoğu köyünde mahsulleri nazardan korumak için bağ-bahçe ya da tarlanın içine bir sırık üzerinde at, eşek, koyun, inek, köpek gibi hayvanlardan birinin kafatası dikilir.

Şap da kötü bakışları kendisine çeken nazarlıklardan biridir. İlimizin bazı köylerinde şap bir beze sarılarak üstte taşınır ya da evin bir köşesine asılır. Şap’ın kötü niyetli bakışlara maruz kaldıkça kendiliğinden eridiği söylenir.

Vatandaşlarımız arasında madenden yapılmış el şeklindeki süslerde nazarlık olarak kullanılmaktadır. İlimizde bazı evlerin hemen girişine, üzerine insan gözü çizilen ya da mavi göz boncuğu yapıştırılan, bakırdan yapılmış bir elin asıldığını görebiliriz.

Niğde’nin köylerinde nazarlık olarak at ve eşek nalı sıkça kullanılır. Nalın bulunmadığı durumlarda nal şeklindeki madenlerden ya da üzerine mavi boncuk yapıştırılmış plastik nallardan yararlanılır. Bunlar genellikle evlere, arabalara asılır. Asıl eşek veya at nalları da birkaç boncukla beraber hayvanların boyunlarına takılır

Halk arasında özellikle mavi gözlü ya da gök gözlü insanların nazar gücünün daha kuvvetli olduğuna inanılır ayrıca yeşil gözlü veya çakır gözlü kişilerin nazarının değdiği de söylenir.

Küçük çocukları ya da yetişkinleri nazardan korumak için alınan tedbirlerden birisi; hocaya ya da bir din adamına “nazar muskası” hazırlatmaktır. Kur’an’ın bir veya birkaç suresi yahut çeşitli duaların bir kâğıda yazıldıktan sonra bunun üçgen şekline getirilip yedi kat muşambaya sarılmasıyla yapılan muska, bir bez kılıf içerisinde omuzda, boyunda ya da koyunda taşınır.

Dinsel açıdan ise daha ziyade Felak ve Nas surelerini ve Ayetel Kürsi’yi okuyarak önlem alınmaya çalışılır. Bu konuda hurafelerin ve din dışı tedbirlerin alanı dinin önüne geçmiş durumdadır. Hatta dinde olmadığı halde din adına yapılan işler dinsel bir hava kazanmıştır.

Elemtere fiş kem gözlere şiş, kırk bir kere maşallah nazar değmez inşallah diyor ‘nazar etme ne olur, çalış seninde olur’ diyerek yazımızı nihayete erdiriyoruz. Allah işlerimizi nazardan, yollarımızı düşmandan hayatımızı nankör kullarından uzak tutsun.