Aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlam açısından farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerine veya sınıflara mahsus olan konuşma diline ağız denir. Her yörenin kendine mahsus bir ağzı vardır. Fakat son yıllarda medyanın ve artan iletişim imkânlarının etkisiyle ülkemizin çoğu yerinde yozlaşmış bir İstanbul ağzı konuşulmakta yöresel ağızlar ise yavaş yavaş kaybolmaktadır.

Niğde ağzı kendine has yapısı ile Türkçemizin çok eski dönemlerine ait kelimeler barındıran bir ağızdır. Niğde’nin göç yolları üzerinde olması tarihsel süreç içinde farklı etnik unsurların yaşaması şehri söz varlığı açısından zenginleştirmiştir. Niğde Anadolu ağızlarının tasnifinde Batı grubu ağızlarında yer alır. Derleme Sözlüğünde Niğde’ye ait birçok söz vardır.

Bu yazımızda Niğde ağzından örnekler verip yöremize ait kelimelerden bir demet sunacağız.

Niğde’mizde, Hayret ve telaş ifadesi olarak "Abaru", Alay ederek yüksek sesle gülmek anlamında "Hangırdamak" , Boş boş bakınmak anlamında "Ağzını Sanırtmak" , Oyun amacıyla güreş tutmak, yıkışmak, şakalaşmak anlamında "Hardalaşmak" kelimeleri kullanılır.

Kovaya "Helki" ,Büyük yayvan kazana "Hereni", Mıymıntıya " Ayran geven" denir. Şimdiki zamanı belirtmek için "Hincik", bak bir kere anlamında "Bahale", Yarenlik etmek, dostça bir arada gelmek manasında "Hoşaf soğutmak" kelimeleri kullanılır.

Korkunca "Baruu" ,El ne der anlamında " İlaşı" , Yaranıp yağ çekmeye "Hoşkişi geçmek" , Somun ekmeğine "Bazar ekmeği" , Halı tezgâhına "ıstar" , Belin kalça kemiği tarafına "Bıkrık", Danayı bağlamaya yarayan ipe "Bunek", Masum ve savunmasız kadın ve kızlara "Kanayaklı" Bahçede hayvanlara musallat olan sineğe "Bunelek" denir.

"Galan, taman" kelimeleri ise Konuşurken her cümlenin sonunda bir nokta gibi kullanılır. Başına buyruk inatçı ve kavgacı bayanlara "Caddıra", Hayvanların tersinden oluşan yakacağa "Kerme", Gürültü yapmaya "Cavurdamak", Sırf inat olsun diye yapılan şeylere "Kesirinden gelmek", İmece yapmaya " Keşşik" Üzüm posasına"Cıbra", Kıvılcıma "Cımgı", tırnağa "Cırnak", Üzüm suyu ve nişasta ile yapılan tatlıya "Köfter" , Yosmaya "Çaşarat", Damata ise "Köreken" denir.

Beceriksizlere "Çolpa" Büyük tencereye "Guşane" Her istediğini yaptırmaya "Dandininde oynatmak", Susama "Küncü", Herşeye bir kusur bulmaya "Maana", Ayçekirdeğine "Devramber", İçeri girmeye "Dıkılmak" , Hoplayıp zıplamaya "Mertlemek" , Durduk yere kavga çıkarmaya "Dırdıbık", Mundar olmayan temiz anlamında "Mısmıl”, somurtup, yüzünü asmaya "Domuşmak" , Doğru düzgün hareket etmeye "Mısmıl durmak", Yaramazlık yapmadan durmaya "Dölek durmak", İşi ağırdan almaya "Mızıklanmak" Bahçe sulayan kimseye "Mirav" Ne zaman geldine "Nahal geldin" Sermayeye"Enek", Ne yapıyorsuna "Nörüün" denir.

Nasılsın neler yapıyorsun anlamında "Nöörüpbatın", Kilere "Eşgane", Vakti zamanında, geçmiş zamanda karşılığında "Zamanın behrinde", Fırlatmak manasında "Fıcıtmak", Korkmak anlamında "Ödü sitmek", Ağaç sürgününe "Fışkın", Yeşil renkli burun akıntısına "Fotuk", Soğanlı, domatesli yemeğe "Papara", Kabuğa "Gamga", Heyecanlı şekilde koşmaya "Pelezimek", Rastgele, toptan, miktarı belli olmayan anlamında "Gabala", Havluya "Peşkir", Doymak bilmeyenlere "Ganara", Gereksiz öteberiye "Garsamba", Solmaya "Pürüşmek" Öfkeli ve telaşlı yürümeye "Gıcılamak", Havuça "Pürçüklü", Birazı açılmış kapı ve pencerelere "Gıydalı" , Kandırılmaya elverişli olanlara "Samarık", Kaşınıp durmaya "Gidişmek", Yorgunluktan bir hal olanlara "Saptan gelmiş golük gibi serilmiş", ata eşeğe "gölük" , Koşmaya "Gopmak" ,uğurlamaya "Savuşturmak", Şişmanlara"Göde" ,makasa "Sındı", Geriye gitmeye "Götün götün gitmek", Hastalıklıya "Sıracalı" ,Doğum yapmaya(genelde hayvanlar için kullanılır) "Gunnamak" ,Kuyruk yağı ile kızartılıp küpe basılan kışlık kuşbaşı ete "Sızgıt", Kıskanmaya "Günülemek", Söylenip durmaya "Sohranmak", Lastik ayakkabıya "Soğukkuyu", Keyifsiz halde durmaya "Sorutmak", Ölüden kalan kıyafetlere "Soyha", Halsiz ve cılızlara ise "Sünepe" denir.

Tokat atmaya "Şaplak", Az pişmiş yumurtaya "Teleme", Hızlı koşmaya "Tızıkmak", Ekmek yapılırken atılan kepeğe "Uğra" , Uyku mahmurluğuna "Uyku semesi" ,Açlıktan perişan olmaya "Ümüğü ötmek", Bisiklete "Velesbit", İnatçıya "Yanaz", Kire pise "yağır" , Bütün gücüyle kaldırmaya çalışmaya "Yekinmek", Yani anlamında "Hezaar",Zorla uyumaya "Zıbarmak", Yüksek sesle bağırmaya "Zığarmak", Kaymaya "Zıymak", Çöpe "Zibil" denir.

Son tahlilde çağın ve şartların karşısında direnemeyip kaybolan yöresel unsurlardan biriside konuşma ağzımızdır. Esasında sadece yöresel ağzımız değil aziz Türkçemiz bile yüz iki yüz kelimenin ötesine geçemeyen dil fakiri insanların elinde oyuncak haline gelmiştir. Dil bir milletin varlık sebeplerinden birisidir yozlaşma ve yabancılaşmaya karşı korunmalıdır.