Ne güzel değil mi? Bizim de bir günümüz var…
Gözümün önünden yıllar akıp gitti...
Neler yaşamışız, neler...
Zorlukla çıkan gazeteler... dolarla birlikte artan maliyetler... biriken faturalar... aksayan maaşlar...
Velhasıl bir düzine dert... Kervan olmuş katar katar gidiyor... Fakat yine de zevkli meslek... Bir bulaştın mı, bırakmak ne mümkün... Her sabah koltuğunuza oturduğunuzda, bilgisayarınızı haber portallarına ayarladığınızda, dünya ayağınıza geliyor... Bütün bunları okuyucuya ulaştırmak için yaptığınız planlama da cabası... Bir gazetecinin bunları yaparken, aklına ne maddi zorluklar geliyor, ne de günlük takıntılar... Ta ki, akşam gazete basılmış şekilde elinize gelene kadar... Gazete basılıp, dağıtıma gitti mi, "Eyvah, yine günlük dertler başladı" demektir...
Gazeteci milleti böyledir de, ya ötekiler? "Ötekiler" derken, normal vatandaşı kast etmiyoruz... Zaten onların derdi de hemen hemen bizimle aynı kulvarda..."Ötekiler"den derdimiz, vatandaşı "ötelemek", "öteleştirmek", "ötekileştirmek" değil. "Ötekiler"den kastımız, yöneticiler, bizi yönetenler. Yani kendi kendilerini "ötekileştirenler"...

Bildiğiniz gibi 10 Ocak, Çalışan Gazeteciler Günü... Hem çalışmayan gazeteci mi var? Benim bildiğim, gazeteci emekli olup, bir kenarda yatıp kalmaz... Zaten çalışmayan bir gazeteci ölmüş demektir... Hiç bir şey yapmasa, kağıdı - kalemi alır, birşeyler karalar... Bakın görün, yatağında ölen kaç gazeteci var ki? Yani sizin anlayacağınız, her gazeteci kendi çapında bir ulu çınardır... Ve de ağaçlar gibi, gazeteciler de ayakta ölür...
Dedik ya, "10 Ocak, Çalışan Gazeteciler Günü" diye. Bakın, görün 10 Ocak tarihli gazeteleri... Yine "ötekiler"den kutlamalarını yayınlanacak. Bu kutlamalarda, genelde şöyle sözler yer alacak, “Basın Demokratik sistemin vazgeçilmez unsurlarından biridir. Toplumun bilgilendirilmesi, vatandaş ile devlet arasındaki iletişimin sağlanması, kamuoyunun tüm yönleriyle aydınlatılması gibi önemli görev ve sorumlulukları üstlenmektedir. Özel, hayata ve kişilik haklarına saygı duyan, toplumun önemli değerlerine gereken hassasiyeti gösteren kutsal bir meslektir...” falan... filan...
Yıldan yıla kuru bir kutlama... Acaba kendilerini "ötekileştiren"lerden kaçı, meslekdaşlarımızın dertleriyle ilgilendiler? Kaç tanesi mesleki sorunlarını irdelediler? Kaç tanesi onların derya yüküyle dolu olan sorunlarını tartıştılar? Kaç tanesi mesleki sorunlarına deva oldular?
Yoksa, "Gazeteci” denince sadece yaygın basında “dört köşe başı”nı tutmuş köşe yazarları mı geliyor aklınıza?
"Ötekiler" lütfen biraz da "berikiler"e bakın!.. Bakın bozkırda filizlenmeye çalışan "Anadolu basını" ne zorluklarla çıkıyor... Anadolu basını, Türk basınının mihenk taşıdır. Bozkırdaki zirveyi besleyen vadiler, dereler, göller olmasa, zirvedekilerin hiçbir hükmü kalmaz!..
Zirveden inen gözler, taşrada yaşanan sıkıntılar arasında yeşeren güzellikleri görecektir. Ancak bu güzelliklerin, ne zorluklarla beslenip büyüdüğünü bilmek gerekir. Öyle kuru kuruya her 10 Ocak'ta “çalışan gazetecilerin günü kutlu olsun” demekle "ötekileşmek"ten kurtulamazsınız.
Önemli olan taşradaki gazetecilerin "derlerine derman" olunması, sadece 10 Ocak'ta "gönüllerine ferman" olunmamasıdır. Önemli olan taşradaki gazetecilerin “ocaklarının tütmesi”, yoksa ocaklarının üstünde “baykuşların ötmesi” değildir!..
Nice 10 Ocak'larda, “bozkırdaki gazetecilerin de ocaklarının tütmesi” dileğiyle…

Kalın sağlıcakla…


Şerife TÜRKEŞ KANAATBİLEN
Niğde Gazeteciler ve Yazarlar Cemiyeti Başkan V.