Ülkücü Hareket son zamanlarda kendine dönük eleştiriler yapabilmekte ve bu çalışmalar verimli de olmaktadır. Yıllardır diyar diyar dolaşıp bu konuda canhıraş feryatlarla yüreğimi ortaya koyarak çırpınışlarım beni de mevzuya ait genel bir değerlendirmeye itti. O zaman Nasıl bir ülkücü? Dediğimizde beslendiğimiz kaynaklardaki şu başlıkları hatırlamak gerekir diye düşünüyorum.
Tam bir Müslüman olmayı hedef alan ülkücü, İslamiyet’in bir bütün olarak değerinin şuurunda olmalıdır. Ama yine bilinmelidir ki som altından bir saat gibi her parçası ve her hükmü paha biçilmez değerde olan İslam’ın 23 yılda tamamlanmasındaki hikmet de doğru anlaşılmalıdır. Müslümanlığı particilik derekesine düşürmeden başkalarındaki İslami tavır ve davranışlar, ülkücüyü sevindirmeli, kendi hayatını da İslami ölçüler doğrultusunda şekillendirmelidir.

Ülkücü Müslüman’dır. İslam’ı pazara çıkaran zihniyetle aynı düşünceyi paylaşmadığı gibi dini kul ile Allah arasına sıkıştırmaya çalışan neydüğü belirsiz güruhun tavrını da şiddetle reddeder.

Ülkücünün mezhebi vardır ve İslam’ı mezhebinin yorumlarına göre yaşar. Ancak başka mezhep sahiplerini hasım sayan mezhepçiliğin gayr-i İslami bir tutum olduğunu bilir. Kabe’ye varmak için yollar muhteliftir. Bütün hak yollar da ulaştırıcıdır. Mezhepler, mektepler, tasavvufi tarikatlar,  dini zümre ve gruplar birbirlerini Hak ölçüsünde sevmek ve birbirleriyle müsamahaya dayanan bir dayanışma içinde bulunmak zorundadırlar. Her ülkenin, içinde bulunduğu şartlara göre menfi manada tefrikaya yol açacak bir hizipçiliğin savunulması mümkün değildir.  Bu tür ayrılıkçılar kendilerine hangi ismi takarlarsa taksınlar onların bölücü tavırları ülkücülerden asla destek göremez.

Ülkücü birleştirici ve bütünleştirici görevini yapacak ve inananların Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak suretiyle gerçek mücadele çizgisine gelmelerini sağlamakla görevli olduğunu bilecektir.

Ülkücüler, tarihin Türk Milletine yüklediği İlahi vazifeyi bir kez daha üstlenmek mecburiyetindedir.

Ülkücüler, “Gözümde ne cennet sevdası ne de cehennem korkusu var. Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevlerinde yanmaya razıyım.” Diyebilen insanlardır.

Ülkücüler, Elhamdülillah inanmış samimi bir Müslüman’ım. Ben hiçbir beşeri gücün önünde eğilmedim ve eğilmem. Yarın huzuru ilahide vereceğim hesabın dışında hiçbir hesabın korkusunu taşımıyor ve hissetmiyorum..” haykırışını yaşayıp yaşatan  kişilerdir.

Ülkücüler mazi ati köprüsünü doğru kurup istikamet sahibi olan tarihi ile barışık yaşayan,  bir milletin top yekün derdi ile dertlenen vazife erleridir. 

Türk tarihinin bir bölümünü kabul  diğerini red anlayışı  ülkücünün kabul edemeyeceği bir anlayıştır. Beş bin yılı aşkın bir  tarihimiz var. Hepsi bizim geçmişimizdir. Ancak 940 yılında  Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han’ın, peygamber efendimizi rüyasında görerek Müslüman olması  ile milletimizin ebedi tercihini yapmış olduğunun  idraki içinde tarihimizi değerlendiririz.  Çünkü, bedenimiz İslam ile ruh kazanmış, çeliğe su verilmiş ve Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi, Nizam-ı Alem  Ülküsüne dönüşmüştür. Bu tarihi ışık doğrultusunda; Oğuz Han bilinen ilk Ülkücü Başbuğ, Çiçi Yabgu, Türk Milliyetçiliği şuurunu misyonlaştıran bir sestir. Milliyetçilik nazariyesini günümüze ışık tutacak şekilde Orhun Kitabelerine yazdıran Bilge Kağan ve Kültigin ülkücülüğün abide şahsiyetleridir. Milletimizin son hak dine girmesine vesile olan Abdulkerim Satuk Buğra Han, Selçuklunun temelini Tuğrul ve Çağrı Beyler, Anadolu kapılarını açan Alparslan, Anadolu’yu yurt yapan Süleyman Şah, Kılıç Arslan ve Osman Gazi büyük ülkücü başbuğlardır. Osman Gazi ve kendisinden sonra başbuğ olan dokuz ahfadı Osmanlı mucizesinin temelini atan  ülkücü şahsiyetlerdir. Osman Beylerin Alperenleri dünün ülkücüleri idi; bugünün ülkücüleri de dünün Alperenleri olmak mecburiyetindedir.

Ülkücüler Nizam-ı Alem için İ’lay-i Kelimetullah mücadelesi veren Alperenlerdir. Küçük zevklerde soluğu kesilenle, hayatı beşikte başlayıp mezarda biter sananlar ülkücülüğü ve ülkücüleri anlayamazlar.

Ülkücü hizmette en önde olan ücrette ise en arkada durmayı bilen erdem abidesi bir karaktere sahiptir yaptığı hizmetler anlatılırken muaffakiyetin kendisinden değil davasının yüceliğine münhasır Allah’ın lütfundan kaynaklandığını belirtir.

Ülkücü bir kutlu davaya adanmış ve fena-fid dava olmuş, davanın içinde erimiş; milletinin felaketini felaketi, saadetini saadeti bilmiş insandır.

Ülküdaşlık karındaşlıktan daha ileri bir akrabalıktır. Ülkücü ülkücünün öz kardeşidir. “Fena fil ihvan”  olma yani kendini kardeşi için feda eteme anlayışı gerçek ülküdaşlığın en güzel tarifidir.

Ülkücü ülküsünü bütün unsurlarıyla yaşayan, göründüğü gibi olma gayretini güden insandır. İnandığı gibi yaşayan, şahsında davasının yara alabileceğini hiç unutmayan ülkücü örnek bir Türk, örnek bir Müslüman olmak hedefini  hiç aklından çıkarmaz.

Ülkücü davası için yaşayan insandır. Sadece boş vakitlerini değil, bütün vakitlerini davasının muaffakiyeti doğrultusunda planlayan,  attığı her adımda inançlarının izzetini ön planda tutan insandır.

Allah rızasını kazanmak için İlay-i Kelimetullah yolunda cihana öncü bir Türkiye oluşturmak ülkücülerin ana ülküsüdür. Bu ülküyü gerçekleştirmek için ülkücülerin sahip olacağı aksiyoner ruh ilim-iman-ahlak meşalesinin gönüllerde yanması ile sağlanabilir.