MİT'çi Kaşif Kozinoğlu'nun ölüm nedeni ise henüz netleşmedi. Adli Tıp, Kozinoğlu'nun vücudunda zehirli madde araştırması yapacak.
Odatv davası sanığı MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu 22 Kasım'da hakim karşısına çıkacaktı. Ancak Kozinoğlu 10 Mart’tan bu yana tutuklu kaldığı Silivri Cezaevi’nde hayatını kaybetti.
Ölüm nedeni olarak kalp krizi ihtimali ağır basıyor ancak duruşma öncesi ölüm çeşitli şüpheleri de beraberinde getirdi.
Kesin ölüm nedeni Adli Tıp Kurumu’nun otopsi raporuyla belirlenecek. Kozinoğlu'nun kan idrar, göz sıvısı gibi vücut sıvılarında ilaç veya zehirli madde olup olmadığı araştırılacak.
BABAMIN KALP RAHATSIZLIĞI YOKTU
Kaşif Kozinoğlu’nun eşi Yeşim Kozinoğlu ile oğlu Özel Kozinoğlu dün Silivri Cezaevi’ne gitti. Aile Kozinoğlu’nun koğuş arkadaşları, ikinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli Albay Hasan Atilla Uğur ve emekli Yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım ile görüştü.
Eşi Yeşim Kozinoğlu ile oğlu Özel Kozinoğlu’nun da Kaşif Kozinoğlu’nun ani ölümüne şüpheyle yaklaştığı öğrenildi. Yeşim Kozinoğlu, avukatı aracılığıyla Adli Tıp'a ölümle ilgili şüphelerinin bulunduğunu ve cenazenin detaylı bir incelemeye tabi tutulması isteğini iletti. Özel Kozinoğlu da, "Babamın kalp rahatsızlığı yoktu, bu konuda hiç hastaneye gitmedi" dedi.
Bir dönem Milli İstihbarat Teşkilatı Dış Operasyonlar Daire Başkanlığı görevini yürüten Kozinoğlu, terör örgütü üyeliği ve devletin gizli belgelerinin sızdırmakla suçlanıyordu.
İddianameye göre, Soner Yalçın'ın ofisinde bulunan 'koz' isimli dosyada MİT'e ait bilgi ve belgeler ile bazı AK Partililer hakkında istihbarat notları bulundu ve bu bilgilerin MİT mensubu Kozinoğlu tarafından sızdırıldığına inanılıyordu .
Emekli binbaşı eski MİT'çi Kaşif Kozinoğlu için bugün İstanbul'da Selimiye Camii'nde tören düzenlenecek.

**************************************************************
YILMAZ ÖZDİL KOZİNOĞLU'NU YAZDI
Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil de bugünkü yazısında Kaşif Kozinoğlu'nu yazdı ve 'mermilerin öldürmediği Kozinoğlu spordan öldü' diyerek kuşkuları dile getirdi.
Kaşif
Trabzon’da doğdu.
Dedesi kahramandı.
İstiklal harbi şehidi...
Onun adını verdiler.
Kaşif.
Babası öğretmendi.
Halası da öğretmendi, hatta, kendisinin ilkokul öğretmeniydi. Atatürk ilkeleriyle büyütüldü. “Herkes biraz İzmirlidir” derim ya... O da öyleydi. Babası Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi’ne atanınca, İzmir’e taşındılar, Hatay Nokta durağına... Atatürk Lisesi’ne kaydoldu. Dar gelirli baba, ailesinin geçimini sağlamak için ek iş yapar, marangoz olarak Fuar’da stant kurardı. Gene tayin... Kırklareli Atatürk Lisesi’nden mezun oldu.
ODTÜ’yü kazandı.
Ama, subay olmak istiyordu. İzmir Atatürk Lisesi’nin boks takımındayken burnu kırılmış, vaziyeti idare etmiş, öylesine kaynamıştı. Bu halde olmaz dediler. Ailesinden gizli gizli yattı masaya, ameliyat oldu, düzeltti. Sınava girdi, Kara Harp Okulu’nu kazandı. Bordo bereli’ydi. Dünya Özel Kuvvetler Şampiyonası’nda, teçhizatlı koşu, paraşütle atlama, sualtı dalışı, keskin nişancılık, hayatı idame, yarma, sızma filan, dünya şampiyonu oldu. Seçkin birlik, Muharebe Arama Kurtarma MAK’ın kurucuları arasında yer aldı. Sayısız subay, astsubay ve özel harekâtçı polis yetiştirdi. Binbaşı rütbesindeyken, Milli İstihbarat Teşkilatı’na geçti.
Madalyaları evine sığmıyordu, bazıları, örnek bir Atatürk kızı olan 75 yaşındaki annesinde duruyordu. Hep vardı ama, hiç yoktu... Babası vefat ettiğinde, yurtdışı görevindeydi, cenazeye katılamadı. Kız kardeşine çok düşkündü, eline doğan yeğeninin düğününe bile gelemedi.
Parayla pulla hiç işi olmadı. Mütevazı bi evi var. Ankara’da. Hepsi o... Didik didik ettiler manşetlerden linç edebilmek için, bula bula, anca bi de yazlık bulabildiler. Ki, o yazlık, eşine babasından miras kalmıştı. Tek serveti, 21 yaşındaki oğluydu. Üniversite öğrencisi... 55 senelik ömrü operasyonda geçtiği için, toplasan, üç sene ya gördü büyüdüğünü, ya göremedi.
Karnında...
Sırtında...
Mermi izi vardı.
İleride belki ama, şu anda size söyleyemeyeceğim yerde yedi.
MİT’in Asya Ülkeleri Daire Başkanvekili’ydi. Özbekistan, Kazakistan, en son Afganistan’daydı. Afgan köylerine Atatürk posteri asarken, “sen teröristsin, gel buraya” dediler. Koşarak geldi.
Türk halkı, ilk kez ve son
kez, mahkemeye “koşarken” gördü onu... Zımba gibiydi. Çünkü, çocukluğundan beri haftanın yedi günü aralıksız
spor yapardı. Her nedense, cezaevinde son görüştüklerinde kız kardeşine vasiyet etti, “ölürsem, beni babamın kucağına koyun” dedi.
Ve, öldü.
Mermi öldürememiş...
Spordan öldü deniyor.