Geçen zaman içinde birçok değerimiz kayboldu. Bu değerlerin kıymetini takdir edecek bir bakış açısı ise ne yazık ki tam anlamı ile gelişmedi. Çamardı ilçemizin yüksek rakımlı dağlarında ve köylerinde yaşayan ve kendine özgü bir tür olan atlar ise yavaş yavaş hayat sahnemizden çekildiler.

 

Bu atların sadece fotoğraflarda kalan o asil duruşu ise geçmiş günlerin geriye dönülmesi imkânsız saatlerini çağırmaktadır. Teknolojiye yenik düşen birçok şey gibi atlarda günlük hayatımızın bir parçası olmaktan çıkmışlardır.

 

Memleketimizin nesli tükenen at cinslerinden birisi olan Çamardı Kulası Çamardı İlçemizin köylerinde genellikle yılkı halinde yaşayan ve özellikle kış mevsiminde ağaç kabuklarını dahi yemek zorunda kaldıklarından, çene ve diş yapıları sağlam olan atlar olarak tarif ediliyor.

 

Zor tabiat şartlarında yaşamanın verdiği bir özellik olarak kolay kolay sakatlık görmeyen bu atların Cidago yükseklikleri (ön bacakların en tepe noktasından, yani sırtın ön tarafından yere kadar olan mesafeye denir )eski zamanlarda 155 cm civarında iken, son dönemde ki örneklerinin cidago yüksekliği 125-130 cm civarındadır.

 

 Genel vücut yapısı olarak Ahal Teke atına benzerler. Ancak ondan daha kısa, tıknaz ve iri kemiklidirler. Tırnakları oldukça sağlam yapılı olup, siyah renklidir. Kemik ve eklem yapıları sağlamdır. Bilekleri kısa ve sağlam yapılıdır. Son derece süratli hayvanlardır. Donları kula donun açıktan koyuya kadar tonlarıdır. Çamardı Kulası’nda seki ve nişaneler çok nadir görülür

 

Bu atların Türkmenistan’ın meşhur Ahal Teke atlarına benzemeleri onlarla aralarında bir soy birliğine işaret eder. Bu ise Orta Asya’dan gelen yörenin Türkmen olan halkının getirdiği bir at türü olduğunu anlamamızı sağlar.

 

Eğer ilçemizin köylerinde bu atlardan hala varsa korunma altına alınmalı ve uygun yerler yapılarak üretilmelidirler.

 

Son tahlilde şairimiz Necip Fazıl’ın mısralarıyla yazımıza son veriyoruz.

 

“Ne kervan kaldı ne at, hepsi silinip gitti,

İyi İnsanlar iyi atlara binip gitti.”