“Türk Dili” dil ve edebiyat dergisi, Mayıs 2013'te yayımlanan 737. sayısında yazar, şair ve Defterk.com Yazıişleri Müdürü Murat Soyak'la bir röportaj gerçekleştirdi.




Murat Soyak:  "Necip Fazıl, şiirleriyle görkemli bir dağ. Ve dağın çağrısı hep devam edecek."


 mayis2013k

 Necip Fazıl Kısakürek ve Eserleri Hakkında

Necip Fazıl’ın yazı hayatı boyunca ortaya koyduğu nesir, nazım ve şiirlerinde, dilde “özleşme”ye hep olumsuz baktığını biliyoruz. Bu hususta neler söylemek istersiniz?

Necip Fazıl eserlerinde geçmişten bugüne Türkçenin köklü birikimini esas alır. Kesintiye uğramış ve “özleşme” uğruna kayıplar veren bir dil anlayışı karşısında eserleri ile kadim lûgate işaret eder. “Çile” kitabındaki şiirler toplamı bunun bir göstergesidir. Yaşayan Türkçe eserlerine kaynaklık eder. Anlamak, anlatmak için bir vasıta olan dile müdahale etmenin sakıncaları, zararları hususunda daima hassastır. Türkçe, geçmişten bugüne bütün söz varlığı ile anlamlıdır. Zira asırların yoğurduğu Türkçe kazandığı kelimeler ile güçlüdür.  “Özleşme” adına yapılan yanlış uygulamalara karşı Necip Fazıl’ın şiirleri, hikâyeleri, fikir yazıları, tiyatro eserleri birer cevap hükmündedir. 

Necip Fazıl’ın düzyazılarındaki dil tasarrufunu, cümle kurgusunu, üslubunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Üslubu ile benzersiz bir edip, okuyucu üzerinde müessir bir mütefekkir Necip Fazıl. Eserlerinde meseleleri derinden kavrayan, kuşatıcı, etkili bir anlatımın özelliklerini görmekteyiz. Yazılarında üslubu yer yer meydan konuşmasına bürünse de dil ve anlatım cephesinde sağlam çizgisini koruyan, sürdüren bir tutum içindedir. Sert, yüksek sesli bir üslup içinde duyguların ve düşüncelerin incelikle işlenişi görülür. Bir yönüyle ‘telkin’ özelliği taşıyan cümle yapısında Türkçenin zenginliğini, ince işçiliği ve derin kavrayışı okumaktayız. Dil hususunda şunu özellikle belirtmek gerekir: Türkçenin imkânlarını bilme ve dili etkili kullanma bakımından eserleri birer kıymetli kaynaktır. Necip Fazıl, o devirde, doğrudan bir dil tartışmasına, kavgasına girmek yerine kurduğu cümleler ile söylediği şiirler ile yazdığı fikir yazıları ile güzel örnek olmuştur. Yani nitelikli, sağlam eserleri ile Türkçenin gücüne, zenginliğine işaret etmiştir. 

Necip Fazıl’ın bir şair olarak, bugün gerektiği gibi okunup anlaşıldığını, Türk şiir tarihinde olması gereken yerde durduğunu düşünüyor musunuz?

Necip Fazıl’ın bir dönem iyi okunduğunu, kitapları üzerine güzel bir dikkatin oluştuğunu biliyoruz. Necip Fazıl’ın eserleri ile gerçek anlamda okuma-yazma dünyasına dahil olanlarımız hiç de az değil. Bu yönüyle Üstadın, ‘okudum-yazdım’ diyenlerin üzerinde büyük hakkı vardır diye düşünüyorum. Özellikle şiirleri ve fikir yazıları yoğun bir şekilde okundu. Yalnız son yıllarda Necip Fazıl’ın eserlerinin okunduğuna, takip edildiğine dair işaretler azaldı. Okumak eyleminin yerini adeta başka meşgaleler işgal etti. Yani Necip Fazıl’ın eserleri üzerindeki okuyucu dikkati –maalesef- dağıldı. Yaşanan sosyal-ekonomik değişimlerin, modaya kapılmış yeni algıların, sığ popüler tutumların olumsuz sonuçları yaşanıyor.

Necip Fazıl ismi anılmadan yeni edebiyatın, yeni şiirin tarihi yazılamaz. Son devir edebiyat ve düşünce tarihimizde belirleyici bir yeri var. Geleneksel hece ölçüsünü modern şiirde ustaca kullanmak suretiyle zirveye taşımıştır. Özgün benzetmeleri, ironik dili, öteleri anlatma çabası, manayı derin bir şuur ile dillendirmesi şiirimiz adına birer büyük kazanımdır. Necip Fazıl’ın şiiri ve poetikası üzerine yapılan kıymetli çalışmalar mevcut ama yeni araştırmaların, gayretlerin olması gerekiyor.

Necip Fazıl, şiirleriyle görkemli bir dağ. Ve dağın çağrısı hep devam edecek.

Bir tiyatro yazarı olarak Necip Fazıl’ı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tiyatro eserleri geniş kitleler tarafından kabul görmüştür. “Tokum”, “Bir Adam Yaratmak”, “Reis Bey”, “Siyah Pelerinli Adam”, “Sabır Taşı”, “Ahşap Konak” isimli tiyatro eserlerini özellikle anmalıyız. Necip Fazıl şiir ile başladığı edebî yolculuğuna tiyatro türünü de eklemiştir. 1935 yılında tanıştığı Muhsin Ertuğrul’un bu yönelişte etkisi olmuştur. Bu dönemde ilk tiyatro eseri “Tohum”u yazmış ve bu oyun Muhsin Ertuğrul tarafından sahnelenmiştir. Çok beğenilen, takdir edilen bu çalışmadan sonra diğer tiyatro eserlerini de kaleme almıştır. Necip Fazıl tiyatro hakkındaki bazı tespitleri şöyledir: “Her sanatkâra imparatorluk tacı tiyatrodur. Hele yeni insanla beraber cemiyet yoğurucusu, fikirci ve aksiyoncu sanatkâr, o pınardan başka hiçbir kaynakta susuzluğunu gideremez. Tez’in laf olmaktan çıkıp büyü olduğu yer, işte o esrarlı dört köşe.” Necip Fazıl, yaşanan medeniyet buhranını, toplumun hallerini, insanın varoluş çilesini tiyatro eserlerinde işlemiştir. Ezeli bir mücadele alanı olan iyilik-kötülük düşüncesi Üstadın tiyatro eserlerinde sıkça karşımıza çıkar. “Tiyatro benim için içtimai davada en büyük vaaz kürsüsüdür” der. Bu yönüyle tiyatro eserlerinde davayı esas alan bir çabayı görmekteyiz. Edebiyat-sanat eseri solmaz hakikate ulaşmak için bir vasıtadır.   

Necip Fazıl’ın tiyatrolarına yansıyan “politik söylem”in ve bunun metnin estetik dokusuna yansımasının boyutlarını değerlendirir misiniz?

Necip Fazıl zor olanı ustalıkla başarıyor. Sözünü estetik bir duyuş ve sahici bir yöneliş ile ifade ediyor. Olup bitenler karşısındaki muhalif duruşunu tiyatro eserlerinde açık ve net bir dille duyuruyor.  Yazarın bu tercihi estetik dokuyu zedelemiyor. Yani ruh-beden misali bir bütünlük içinde eser. Oyuna müdahil olup akışı kesmek yerine; oyunun tabii akışı içinde hayata, insana, sisteme, hakikate dair sözünü ustaca söyleyen bir yazar. Estetik duyuş ile hakikat bilgisi güzelce harmanlanmış. Eserdeki estetik doku ziyan edilmeden sağlanan bu başarı önemlidir.  

 

(Kaynak: “Türk Dili” dil ve edebiyat dergisi, Mayıs 2013, Sayı:737)



Editör: TE Bilişim