Türk Ocakları Niğde Şubesinin organizesi ile Dr. Muhsin Kadıoğlu, Romantik Turancılıktan, Akılcı Turancılığa konulu konferans verdi.

Niğde Türk Ocağı’nın 22 Nisan 2016 Cuma günü saat 20.00’de Niğde Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu’nda gerçekleştirdiği “Romantik Turancılıktan Akılcı Turancılığa” konulu konferansa konuşmacı olarak İTÜ Denizcilik Fakültesi Öğretim Görevlisi ve Aydınlar Ocağı Genel Merkezi Eski Genel Sekreteri Dr. Muhsin Kadıoğlu konuk oldu. Konferans çok sayıda katılımcı tarafından ilgiyle takip etti.

 

Yeni Düşünce, Ortadoğu, Kurultay, Türk Dünyası Tarih ve Kültür Dergisi gibi günlük, haftalık ve aylık dergilerde yazan ve iki dönem Aydınlar Ocağı Genel Merkezi’nde genel sekreterlik görevinde bulunan Dr. Muhsin Kadıoğlu, Macar ve Türk Turancılılarının Turancılık düşüncesini karşılaştırmış ve Macar Turancılarının iktisadi çıkarlara dayalı “akılcı” Turancılık yaparken Türk Turancılarının “romantik Turancılık” peşinde olduğunu vurguladı.

 

Dr. Muhsin Kadıoğlu ; Alfabede, Dilde Fikirde, İşte ve Duyguda Birlik için yeni bir medeniyet projesi üretiyoruz.

2008 yılında Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nda verdiği “Yeni Yüzyılda Türkçülük” konferansı sonrasında yüzyılımızın Dede Korkudu Prof. Dr. Turan Yazgan tarafından “Türkçülüğün yeni ideoloğu” olarak takdim edilen Kadıoğlu, savunduğu görüşleri “Turan Yazgan ekolünün devamı” olarak tanımlamıştır. Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” fikrini savunduğunu, Turan Yazgan’ın bu fikre “alfabe”yi eklediğini belirten Kadıoğlu, Türkçülük ve Turancılık düşüncesinin hedeferi arasına duygu birliğinin de eklenmesi gerektiğini belirtmiştir.

Kadıoğlu konuşmasında Turan coğrafyasında ortaya çıkan devletleri M.Ö 2500 yılından günümüze haritaları ile göstermiştir. Hun ve Göktürk İmparatorlukları devresinde henüz İslam dininin ortaya çıkmadığını hatırlatan Kadıoğlu, “şimdilerde Kur’an’da yer almayan isimler çocuklara konulmaz şeklinde bir algı yerleştirilmeye çalışılıyor. Bu şekilde Hun ve Göktürk dönemindeki isimlerin çocuklara verilmesi engellenmeye çalışılıyor. O devrede henüz İslam ortaya çıkmamıştı. Ancak o devrede de hak dinler vardı. Hunlar ve Göktürkler devresinde kimin hak peygamber olduğunu kimse bilmiyor. Hunlar ve Göktürkler o devrede hak dine de inanıyor olabilirler. Öyleyse, bu isimleri İslam dışı ilan ederek Türk düşmanlığı yapanlar, Allah huzurunda bunun hesabını nasıl verecekler?” diye sordu.

 

Etrüsk tanrılarından birinin adının “Turan” olduğunu vurguladıktan sonra konuşmasında Turancılık düşüncesine ilişkin kısa bir tarihçe veren Kadıoğlu, 1905 yılında Macaristan’da kurulan Turan Derneği’nin kurucu başkanı Pal Teleki’nin yine Macaristan’da yayınlanan Turan dergisindeki görüşlerini analiz etmiştir. Teleki başta olmak üzere diğer Macar turancılarının da “Turancılığı, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkistan Türk cumhuriyetlerindeki petrol, doğalgaz gibi yer altı ve yer üstü kaynaklarına ulaşmanın aracı olarak kullandıklarına” ve günümüzdeki Macar turancılarının da farklı düşünmediklerine dikkat çekti.

 

1905 devrimi sonrasında Rus çarlığı işgali altında yaşayan Türkler arasında bağımsız devlet kurmak isteyen Zekki Velidi Togan, Yusuf Akçura gibi aydınların devleti Türk yöneticiler yetişinceye kadar Macar teknokratlarla yöneteceklerini açıkça belirttiklerini ortaya koyan Kadıoğlu, bu fikre göre Türk Turancılara macar teknokratları halka sevdirme görevi verildiği sonucuna ulaşmıştır. 1914 yılından itibaren Türk ve Macar Turancıları arasında bir takım ortak fikirler oluştuğunu savunan Kadıoğlu, 100 yıl sonra yeniden ortaya işbirliği imkanları arayan Türk ve Macar Turancılarının 1914’te her iki tarafça ittifak edilen görüşleri benimsemesinin, ilişki zeminini sağlamlaştıracağını ileri sürdü ve bazı tekliflerde bulundu.

 

Kadıoğlu, “Macar Turancıları, Türk Turancılarının isteği doğrultusunda Macaristan’da İslamiyet’i resmi din olarak kabul ettirdiler. Bugün Macaristan’da İslamiyet resmi din değil. Öyleyse ilk adım olarak Macar Turancıları, İslamiyeti Macaristan’da resmi din olarak tanıtma konusunda çaba sarf etmelidir. İkincisi, 1914 yılında Macar Turancıları, Budapeşte’deki Gül Baba türbesi ve çevresinde bir cami, İslam kültür merkezi ve öğrenci yurdu yapılması konusunda anlaştılar. Bunun projeleri bile ortadadır. Macar Turancıları Gülbaba türbesi ve çevresinde bu eserlerin yapılması konusunda pozitif tavır sergilemelidir. 1915 yılında Budapeşte’de büyük bir caddeye Fatih Sultan Mehmed adı verilmişti. Biz de buna karşılık, günümüzde İstanbul Büyükşehir belediyesinin önünde olan caddeye Macar Kardeşler adını verdik. İstanbul’da hala Macar Kardeşler caddesi var ama Budapeşte’de Fatih Sultan Mehmed caddesi yok. Öyleyse Macar Turancıları, Budapeşte’de caddede kaldırılan Fatih adının iade edilmesi için çaba sarf etmelidir” dedi.

 

Türk ve Macar Turancıları arasında yakın gelecekte sorun teşkil edecek hususlara da değinen Kadıoğlu, “Macar milli marşı Himnusz’da Türkleri aşağılayan unsurların ve Macar kahramanların heykellerinin ayakları altına serilen Türk-İslam sancaklarının kaldırılması”nın en öncelikli sorunlar olacağına dikkati çekmiştir. Macarların iktisadi çıkarlara dayalı Turancılık yaptığının bilinmesi gerektiğini ve Türk Turancılarının da Turancılık fikrini milletin zenginleşmesi ve refahın artırılmasına vesile olacak bir fikir haline dönüştürmesi gerektiğini hatırlattı.

 

Bazı farklı algılara rağmen Turancılık fikrinden vazgeçilmemesi gerektiğine dikkati çeken Kadıoğlu, “Turancılık, ırkçılık değildir. Turancılık, tarihte ortak coğrafyada barış içinde yaşayan halkların ortak atalarını anması ve kardeşçe birbiriyle medeni ilişkiler kurmasının felsefesidir. Bu yönüyle Turancılık, dünya barışına ve çok çeşitli ülkelerin iktisadi kalkınmasına ivme getirecek bir medeniyet projesidir. Turancılık, Turan halklarından olmayan milletlere de huzur ve barış vaad eden bir anlayıştır” dedi.

 

Konuşmasında Niğde’deki Türkçülerin açtığı Turan evlerini bizzat ziyaret ettiğini ve yapılan işlerden gurur duyduğunu ifade eden Kadıoğlu, “Bu çalışmalara destek veren herkese teşekkür ediyorum. İnşallah bu güzellikleri ortaya koyan kıymetli gönlü dostlarını kayda geçeceğiz. Yapılan iyi şeyleri takdir etmek ve başkalarına örnek göstermek hepimizin boynunun borcudur” dedi.

 

Konferansının sonunda Dr. Muhsin Kadıoğlu’na, Niğde Türk Ocağı Başkanı Doç. Dr. Metin Hakan Severcan tarafından teşekkür plaketi takdim edildi.

 

 

Editör: TE Bilişim