Kralları kral eden soytarılarıdır. Soytarılar olmasa krallara kendilerini kral gibi hissettirecek başka sebepler bulmak çok zor olur.  Bunun için çoğu kral yanında soytarı gezdirmeyi sever. Dikkatle baktığımızda herhangi bir kral tablosunun hemen sağında bir soytarının bize gülümsediğini çok rahat görebiliriz.

Krallarla soytarılar arasında ki en büyük fark soytarılığın kalıcılığı ve devamlılığıdır. Çünkü krallıklar yıkılmaya mahkûmdur. Tarih bir krallıklar mezarlığıdır. Fakat soytarılık her halükarda yaşamaya devam eder. Soytarılık evrensel bir yapı olup her çağda ve her mekânda işlerliğini ve işlevini korumaktadır. Soytarılık köklü ve kurumsal yapısı ile tarihin en köklü imparatorluğudur.

Soytarılık her alanda hüküm süren bir yapı arz eder. İnsan inzivaya çekilse kimseyle görüşmese dahi nefsini krallaştırıp kalbini bir soytarıya çevirebilecek potansiyele sahiptir.  Kendi bencilliğinin kendi şehvetinin soytarısı olup da bir maskaraya dönenlerin sayısı haddinden fazladır. Zaten kendi ayaklarına çelme takanlar bu büyük hakikat koşusunda kaybetmeye mahkûm soytarılardır.

Soytarı olunmaz soytarı doğulur. Çünkü soytarılık kendi kendini doğurur. Bir amip misali bölünerek çoğalmak soytarılık için çok doğaldır. Her yalan vicdanın rahmine bir soytarılık olarak düşer. Arkasından boy boy soytarılıklar doğar. Bunlar riyayla beslenir, ihanetle süslenir,  kibirle seslenirler.

Özü sağlam olan insanlar hiçbir zaman soytarılık yapmaya tenezzül etmez.  Çünkü özü sağlam insanlar kalplerinin tarlasına Hak ve hakikat tohumları ektikleri için kendilerini soytarılık yapacak kadar alçaltmazlar.

Soytarı öyle bir insandır ki soğan misali kat kattır. Her katında ayrı bir karakter barındırır. Duruma ve ortama göre mevzilenerek kendini şekilden şekile sokar. Menfaati gereği dün dost olduklarına bugün düşman, dün düşman olduklarına dost gibi görünürler. Gülerken ısıran tipler bu soytarıların en göze çarpan türleridir. Gücünün yettiği karşısında aslan, güçlü gördüğünün karşısında ise minik bir kedi yavrusu gibi davranışlar sergilemek soytarıların temel yaşam felsefeleridir.

Her soytarı ilerde kral olmak için soytarılık yapar. Fakat bazı soytarılar ilerde kral olmayı başarsa bile  onlar artık ebediyen soytarı kalmaya mahkumdurlar. İçlerinden silip atamadıkları soytarılık onlar için artık bir yaşam biçimi haline gelmiştir.

Kralın yanında her zaman en iyi soytarılığı yapan kalacağı için her soytarı başka bir soytarının düşmanıdır.  Soytarılar kralın olmadığı yerde kral gibi davranırlar.  Çoğu soytarı ise bir soytarı olduğunu unutarak kendini kral zanneder.  Annesinden dayak yiyen çocuğun evde ki kediyi dövmeye kalkması gibi, bir soytarının içinde taşıdığı ezikliği başkalarını ezerek gidermeye çalışır. Her soytarı fırsat bulduğunda başkalarını soytarılaştırarak kendi krallığını kurmak için harekete geçer.

Ne yazık ki soytarılık virüsünün iyi niyet ve Allah korkusundan başka bir aşısı yoktur. Bu aşıyı elde etmek için de samimiyet ve teslimiyet gereklidir. Çünkü iman her zaman teslimi teslim ise sadece Yüce Allah’a kul olup ona dayanmayı gerektirir. Üç günlük dünya ve garantisi olmayan bir hayat için soytarılık yapmanın bir anlamı yoktur. Kralların yanında soytarı olmaktansa soytarıların yanında kral olmak daha güzeldir. Yeter ki kimse kimseyi soytarılaştırmasın.