Çuvalcı Amerikalı general için karşılama töreni düzenlenen, Kuzey Irak’taki PKK kamplarının/ “Kandil”in hali hazırdaki hamisi olan peşmerge ağası için  “kırmızı halı”  serilen, Devleti katil, soykırımcı ilan eden pabucumun aydınları onuruna protokol masaları kurulan Ankara’da, Türkiye Cumhuriyeti’nin 89. kuruluş yıldönümünü kutlamak isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için de  “üst düzey”de hazırlık vardı.
Habur’da “Pişman da değilim... Öcalan da liderim...” diyen teröristleri  “engin hoşgörüsü”, “eşsiz tahammülü”, “gülen yüzü”yle  “şefkatli bağrı” na basan devlet, -eeeee masum halkı teröristle aynı kefeye koyacak değil ya!- teröriste yapmadığını Ankara’da  “Cumhuriyet’e sahip çıkmak suçu(!)”nu işlemeye teşebbüs eden vatandaşa yaptı;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin polisi, aldığı emir gereği Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin var olduğunu, bağımsız olduğunu simgeleyen ve uğruna bir çok meslektaşının da şehit olduğu Türk bayrağını taşıyan kalabalıkları biber gazıyla, tazyikli suyla dağıtmaya çalıştı.
40 yıldır  “dağ yollları”nı kesemeyen kafa, panzerlerle Anıtkabir yolunu kesti!
Katil, cani, canavar Öcalan’ı Meclis’e sokmanın zemini döşenirken, siyasetçiler yaklaşmasın diye Meclis’i (Birinci Meclis) polis kordonuna aldılar!
Terör örgütlerinin lojistik üssüne dönüşen, silah dahil her türlü sevkiyatın yapılabildiği, sınırları kevgire dönen, girenin çıkanın belli olmadığı, mısır gibi mayın patlayan yollarda kontrolü sağlayamadığından her gün canından can kopan ülkede,  “emniyet güçleri”  Türk bayrakları, Atatürk posterleri taşıyan araçları aradı;  “Nutuk”  filan vardır mazallah; malum Atatürk’ün eserleri  “terör örgütü üyeliği”nin en somut delili!
Emniyet teşkilatında bütün izinler iptal edildi...
Her köşe başına, kasklı, coplu, kalkanlı, tam teçhizatlı kolluk kuvveti dizildi...
Ne var?
Bayram!
Skandal... Rezalet... Utanç tablosu... Kara leke... Hiçbiri yetmiyor şu manzarayı tasvir etmeye:
Seçilmişler, atanmışları kullanarak kendilerini seçenlerden koruyorlar Cumhuriyet’i!
Devlet  “Cumhuriyet”i milletten koruyor!
(İronik olan şu ki millet de “Cumhuriyet”i, siyasi iktidarın tekelindeki devletten korumaya çalışıyor aslında!)
Gel çık işin içinden:
Cumhuriyet halk egemenliğine dayandığına göre; kim, kimin rejimini, kimden koruyor anlayabildiniz mi?
Koruduğunuz Türkiye Cumhuriyeti ise; onun asli kurucusu da, sahibi de millet!
Millet, Atatürk’ün  “Milletler egemenliklerini geçici olarak da olsa verecekleri Meclislere dahi lüzumundan fazla güvenmemelidir. Çünkü Meclisler bile istibdat (keyfi hareket) edebilirler...” sözünü kulağına küpe etmiş, gereğini yapma kararı almışsa, siz kim oluyorsunuz, hangi hakla durumdan vazife çıkarıyorsunuz?
Siyasi iktidarlar yolcu, hancı olan Türk Milleti!
Ha “koruyorum”  dediğiniz  “Cumhuriyet”  başka ise,  “Türkiye Cumhuriyeti” ne değil de  “Korku Cumhuriyeti”ne zeval getirmemek ise niyetiniz, o sindirme eşiğini aştırmamak için ise kurduğunuz barikatlar;
Bilmem fark edebildiniz mi, dün Cumhuriyet’in kurulduğu yerde yıkıldılar!
 
N(eptün) TV
Jülide Ateş’in, Ulus’ta Cumhuriyet kutlaması yapmak üzere toplanan kalabalığın arasından bildiren NTV muhabirine, “Neyi protesto ediyorlar, talepleri neler, neye sahip çıkıyorlar?” diye sorduğunu duyunca ciddi ciddi şüpheye kapıldım; NTV başka bir gezegenden yayın yapıyor olabilir mi!