“ Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” diyen
 Kanuni Sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selim Han’ın oğludur. O, çıkardığı Kanunlarla, adli ve mali konulara ve fikir hürriyetine, hak ve adalete büyük önem vermiş bir hükümdar olarak tanınır. İşte onun adalet anlayışından bir iki misal vermek istiyorum.  
Kanuni Sultan Süleyman Batıya yaptığı seferlerden birinde, sıcaktan ve susuzluktan bunalan bir Yeniçeri neferi, Sahibinden habersiz bir bağa girip, bir salkım üzüm koparıp yemesi üzerine, başındaki komutan tarafından azarlanıp ceza verilmiştir. Ordu hareket halinde olduğu için başka bir işlem de yapılmamıştır. Olayı bir şekilde haber alan Kanuni, bu askeri derhal birlikten uzaklaştırdıktan sonra, erin orduda kalmasına göz yumanlara, şöyle uyarıda bulunmuştur;
“Baka komutanlar! Kursağına bir lokma haram düşen bir kişinin bulunduğu bir ordu ile asla zafer kazanılmaz” demiştir.
Bir başka hususta, geceleyin evinin hırsızlar tarafından soyulduğunu şikâyet eden bir kadına Kanuni;
Ne diye o kadar derin uykuya daldınız da evinize sahip çıkmadınız demesi üzerine kadın;
Hünkârım biz seni uyanık bilirdik, onun için rahat uyurduk diye verdiği cevap hünkârı duygulandırmış ve ona hak vermiştir
Sultan, Süleymaniye külliyesinin Cami ve imareti inşaatı için; 53.782.980 akçe, yani 3.200 kg altın kullanmıştır. Bu harcama, 1527-1528 yılı büt­çesine göre, Osmanlı İmparator­luğunun gelirlerinin onda birine denk düşmekte ve inşaatın 10 yıl sürdüğü hesaba katılırsa, bütçe payının yüzde birine denk gelmektedir. Yapılan masraf tutarının % 98’i padişahın kendi bütçesinden karşılanmıştır.
Sultan, hayvan haklarına da çok önem vermiştir. Süleymaniye Camisinin yapımında, merkep ve atların dinlenme ve yemlenme saatlerine uymayanları cezalandırmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman, Zigartvarda on üçüncü seferi sırasında 7 Eylül 1566’da vefat etti. O, iyi bir komutan, teşkilatçı, ömrü seferlerde geçen, 46 yıllık saltanat tecrübesi olan güçlü bir devlet adamıydı. 1526 senesinde kazanmış olduğu Mohaç Meydan Savaşında, Macar ordusunu tamamen yok eden, Gazi Balı Bey, bu başarısından dolayı “Beylik” alameti olan iki tuğu üçe çıkarılmasını talep etti. Kanuni Balı Bey’e öğüdünde:
“Yadigârım, Lalam, Gazi Bey! Her iyiliğin kaynağı adalettir. Adil olmayanın elinden çıkan iş, kötü iştir. Peygamberimiz: ”Bir günün adaleti, yetmiş yıllık ibadetten üstündür” buyururlar.
Öyle insanlar vardır ki, ellerinde fırsat yok iken Salih, fırsat geçince de Nemrut kesilirler. Sen tecrübenle onların halini anlayasın. Berhudar olasın. Yüzün ak olsun. Bizden bir tuğ istediniz. Henüz terfi zamanınız gelmedi. Serasker olduğun yerlerde, zulümden sakınasın.
Hizmetinde kullandığın adamların dış görünüşlerine aldanmayasın. Mala, mülke fazla sevgi gösterip gururlanmayasın. Askerlerin ihtiyarlarını baba, orta yaşlılarını kardeş, gençlerini oğul bilesin. Babalara hürmet edesin, oğullara şefkat gösteresin.
Askerlere zorluk vermeyesin. Eğer hazinen tükenirse, masrafım yetmez diye endişe etmeyesin. Sana bir iki bin kese göndereyim.
Fakirleri düşünesin, onlara ağır görev verip incitmeyesin. Şiddetten kaçınasın ki, bizim halkımızı rahat görüp, küffar halkını imrendiresin. Fukaraya, şefkat ve muhabbetle hayır kapılarını açasın. Dürüst insana görev veresin.
İmdi ey Gazi Balı! Sana öğüdüm odur ki, atın yürüğünü, kılıcın keskinini, bey’in bahadırını saklıylasın. Allah Telala, yolunu açık, kılıcını keskin etsin” dedi.[1]
Kanuni Sultan Süleyman’ın 46 yıllık saltanatının 4/3 at üstünde seferlerde geçmiştir. Bugünün senaristlerinin yalan yanlış olarak sinema ilimlerinde Sultan Süleyman’ı sanki harem hayatına düşkün bir hükümdar olduğunu anlatmaları o büyük sultana yapılan en büyük haksızlık olur. Diye düşünüyorum. Yorumunu okurlarıma bırakıyorum
 


[1] Türk ve İslam Ansiklopedisi, C. 4, s. 564- 565.