İnsana yapılan yatırım, insana verilen değerin en canlı örneğidir. Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan’dan Süleymaniye Külliyesi çevresinde dört medrese kurulmasını hastane, aşevi, basımevi, kervansaray, hamam ve su tesisleri ve camiye gelir kaynağı olsun diye dükkânlar yapılmasını istemiştir.

Süleymaniye camisinin yapımında çalışan sanatkârlar ve işçilerin ihtiyaçlarını karşılamak için en ince noktasına kadar düşünmüş ve tedbir alınmasını dilemiştir. İşçilerine sabah akşam rahat yıkanma, temizlenme imkânı sağlamıştır. Onların barınması için odalar yaptırmıştır. Külliyenin tamamlanması ise tam on bir yıl sürmüştür. Burada çalışanların isimleri, memleketleri, aldıkları ücretler günü gününe tutulmuş. İnşaata harcanan paranın tamamı da tespit edilmiştir.

Çalışanlara hafta başı, cumartesi, hesap kesimi perşembe, Cuma ise tatil olarak bildirilmiştir. Türkler bayramlarda, Hıristiyanlar da yortu günlerinde izinli sayılmıştır. Çalışanların ücretleri, genellikle on beş günde bir verildiği, bazen de haftalık dağıtıldığı olmuştur.

Burada kul hakkına son derece riayet edilmiş. Türk ya da gayr-i Müslim olarak ayrılmamıştır. Adalet terazisinde kesinlikle sapma olmamıştır.

Kanuni’nin kesin talimatında ise; “Ne halka zulüm edilsin, haksızlık yapılsın ne de israf edilsin. Herkese tam olarak hakkı verilsin” derken Kanuni’ye yakışır bir emir vermiştir.

Kanuni yalnız çalışanların hakkını koruma değil, arazi, malzeme alımları, nakliyeler, işgal edilen yerlerin ücretlerinin tam olarak ödenmesini istemiştir.

Taş, kum, kireç çıkarılması ya da nakli sırasında hiç kimseye zarar vermeden, hak sahibinin izni alınmadan iş yapılmamasını isteyen Kanuni taş arabalarını bile tarla sahibinin rızası alınmadan geçirilmesini uygun bulmamıştır. Sürekli olarak verdiği talimatlarda; “Hiç kimsenin bir akçe hakkı kaybolmasın alnının teri kurumadan ücreti ödensin, çalışanların hakları korunsun, ihtiyaçları görülsün” demiştir.

İnşaatta çalışan hayvanların yemleri, suları, bakımları, istirahatları vaktinde yerine getirilmesini emretmiştir. İşte modern anlamda insan ve hayvan haklarını koruma kuralları.

Kanuni Batı seferlerinden birinde, mevsim yaz, asker bunaltıcı sıcak altında yürüyüş kolunda iken susuzluktan dudakları çatlayan bir yeniçeri, sahibinin izni olmadan bir bağa girip bir salkım üzüm koparması ve yemesi üzerine, komutanları tarafından cezalandırılıp, ikaz edilmiş, ordu hareket halinde olduğu için başka işlem yapılmamıştır. Bu durumu duyan hükümdar bu yeniçeriyi derhal ordudan atıp, geri göndermiştir. Buna göz yumanlara hitaben de;
“Bakınız Komutanlar! Bir ordu düşününüz ki kursağında bir lokma haram bulunsun. O ordu zaferle müyesser olamaz” demiştir.

Geceleyin evinin hırsızlar tarafından soyulmasını şikâyet eden bir kadına, Kanuni’nin; “Ne için o kadar derin uyudunuz da evinize sahip olmadınız” demesi üzerine kadının; “Biz seni uyanık bilirdik de onun için rahat uyurduk padişahım” diye cevap vermesi hünkârı düşündürmüş ve ona hak vermişti.

Günümüzde, bu kurallara ne derecede uyulduğu ortadadır. Biraz düşünecek olursak, dünle bugün arasındaki insan haklarına riayeti daha net olarak anlama şansına sahip oluruz.

İşte insan hakları ve işte adalet..