İkinci Sultan Selim Han, Ramazan paşanın Tunus beylerbeyliğine getirilmesi sebebiyle paşaya verdiği öğütte;
Görev esnasında halkın beynine değil kalbine gir. Eğer beyne girersen bir müddet sonra unutulursun. Kalbini kazanırsan sonsuza dek yaşarsın.
·Yolunuz almak yolu değil vermek olsun. Yük olmak değil, yük almak gerekir. Sıkıntı vermek değil, sıkıntı çekmek gerekir. Hep sen sineye çek, kimseyi şikâyet etme ki, kimse de seni şikâyet etmesin.
·Aynanın karşısına mum koysanız, ayna mum gözükür, oda ışık verir. Dilediğiniz kadar ayna koyun, mum yine orada ışık vermeye devam eder.
·İnsanlar zorluklarla karşılaşınca müdara etmemeli. Bencil, bencilliğini, fedakâr, fedakârlığını, hain hainliğini gösterir.
·Yarına çıkacağın belli değil. İnanan insan, insanın değerini bilmelidir.
·Müslüman dinini, malını, namusunu, şerefini korumak için zengin olmak zorundadır. İsraftan kaçınmak, tasarrufa yönelmek gerekir.
·Zalimlerin ölümleri, insanları rahatlatır.
·İnsan bir sözle Müslüman olur, bir sözle dinden çıkar.
·Kişinin dili, konuşmasıyla iç dünyasından dışarıya açılan bir penceresidir.
·Söz var iş bitirir, söz var baş kestirir, söz var yılanı deliğinden çıkarır, söz var fitneye neden olur, cinayetlere, ölümlere sebep olur.
·Akıl altından bir taçtır, her kafaya uymaz. Fitne uyuyan yılan gibidir, uyandırmaya gelmez.
·Konuşurken tahrik edici, ölçüsüz, sert ve kötü sözler söylemeyin. Kişi konuşmasıyla değerlendirilir.
·Kötü söz söyleyen, insanları kınayan, hafife alan kimse için hemen karar verilir. Bu insan kararsız, ölçüsüz ve dengesizdir.
·Ağızdan çıkan söze dikkat etmeli. Kötü söz söylemeyi adet edinen kişi hayâsızdır.
·Çok konuşan, çok yanılır.
·Büyük lokma yiyin, büyük söz söylemeyin. İki dinleyin bir söyleyin.
·Ölçülü olmayan, başkalarını eleştirmeyi sanat haline getirenler, kendi değerlerini düşürürler.
“Ne kendi etti rahat, ne âleme verdi huzur
Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehli kubur”.
İnsanların istifadeleri için devlet bütçesinden, vatan savunmasına, yollar, köprüler, çeşmeler, hanlar, kervansaraylar, hamamlar, hastaneler, düşkünler yurdu gibi gariplerin yararlanacağı hizmet alanları yapmak gerekir. Yaşamımız “ Baki kalan, boş kubbede hoş bir sedadan ibarettir.[1]” Diye öğütlerde bulunmuştur.