Bir gönül meclisinde vakit ikindi suları ve hayal perdelerini savuran kelam rüzgârı.
Bir perdeden başka bir perdeye açılıyor âlemler. Zaman ve mekânın kaydından sıyrılmış gönül. Masanın üstünde hünkârın bütün kitapları. Bir manevi mecliste konuşuyorum kendisiyle. Bir hasbıhal başlıyor bu demde.
 
Hünkârım efendim sizi tanımak ve tanıtmak kalbinizin ateş bahçelerinde açan çiçekleri koklamak sizin vahdet ırmağınızda yıkanmak ve durulanmak ne güzel bir lütuf ne hoş bir talihtir size soru sormak haddimiz değildir ama ne olur cahilliğimize bağışlayın bizi.
 
Aklımız ve gönlümüz ekincisini bekleyen çorak bir tarla gibi sizin himmet tohumlarınıza muhtaçtır. Bu hayat tarlasında ilim irfan başaklarını esirgemeyin bizden. Kabul edin şu sorularımızı.
 
Efendim insan kimdir ve insan olmak nedir?
“Ey dostlar! Bu hikâyeyi dinleyiniz. Hakikatte o bizim bu günkü halimizdir”
 
***
“Sen su değilsin, toprak değilsin başka bir şeysin sen...
Balçık dünyadan dışarıdasın yolculuktasın sen
Kalıp bir arktır can o arkta akan bengisu
Fakat sen senlikte kaldıkça ikisinde de haberin yoktur.
 
***
“Sende bir hayvan bir şeytan bir de rahman sıfatı var
Hangisinden sayılırsan sayı günü ona katılırsın”
***
“Madendeki inciyi aradıkça madensin
Ekmek lokmasına heves ettikçe ekmeksin
Şu kapalı sözü anlarsan anlarsın her şeyi
Neyi arıyorsan osun sen...”
 
 ***
Efendim içinde binlerce lambanın yandığı bazen zindan gibi karanlıkların çöktüğü bazen bir mengene gibi sıkılan bazen gökyüzü gibi genişleyen şu gönül nedir sizce.
 
“Sen gönlünü gönül sanıp mağrur olmuş bu yüzden asıl gönül sahiplerini aramaktan uzak kalmışsın. Gönül öyle bir şeydir ki, onun içinde bu yedi gök gibi yüzlerce sema kaybolur.
 
****
Yoksa hile dolu küçük bir kalbi isteme..”
 
****
“Hangi gönülde senin sevgin gizli değilse
Kâfirdir o gönül Müslüman olamaz
Bir şehirde padişahın heybeti yoksa
Yıkılmamışsa bile yıkılmış say o gönlü”
 
 ****
Ey görklü nazarlı hünkârım iyiyi kötüden ayıran kanat olup uçuran göz olup baktıran ateş olup yaktıran insanı varlık âleminin şereflisi yapan ilim nedir
 
“Süleyman mülkünün yüzüğü ve mührü ilimdir. Bütün âlem suret ilimse candır. Beşeriyet ilimle itibar kazandı. Denizlerin sahra ve dağların mahlûkatı da bu yüzden onun hükmüne girdi. “
 
 ***
“İlimden başka ona yol gösteren yoktur. Canın aydınlığı ilimle artar. Bizdeki ruh hayvan ruhundan daha üstündür. Çünkü biz ilimle ledünni sırları elde ederiz. “
 
 ***
Ey dünyayı bir sürgün yeri olarak gören ey ölümü bir düğün gecesi olarak gören ey varlık semasında dalgalanan tevhit bayrağı Mevlana söz nedir onun hikmeti nedir.
 
“Dile ve söze bakılır sanma. Bizim baktığımız gönül ve haldir. Kalpte huşu varsa biz ona bakarız; görünüşte huşusuz olsa bile. Sözde yanılsa bile ona bir korku yoktur. Şehit kan içinde olsa da gusül olunmaz. .”
 
 ***
“Gönülden olmayan söz.,külhanda ki yeşillik gibi cansız ve dağınıktır. “
 
 ***
Ey madde zincirlerini kırarak beden kafesini parçalayarak ruh göklerinde pervaz eden sultanım hürriyet hakkında ne söylersiniz.
 
“ayran kasem önümde oldukça
vallahi kimsenin balını düşünmem
akılsızlık kulağımı bursa bile,
hürriyeti kulluğa satmam ben”
 
 ***
Ey ilim kalesinin dizdarı ey gönül hazinelerinin bekçisi ey gönül kimyasının kimyageri âlim kimdir nasıl olunur
 
“cüppe ve sarık ile insan âlim olmaz. Âlimlik insanın zatında bulunan bir hünerdir. Bu hüner ister ipekli bir elbise ister yünden bir aba içinde olsun farketmez. “
 
 ***
Ey âşıkların yol göstericisi ve göklerin şemsiyle tutuşan kamerimiz bize bir lahza aşktan söz et.
 
“Birisi sordu “aşıklık nedir?” dedim ki:
“benim gibi olursan bilirsin.”
 
***
peygamberimizin yolu aşktır
aşk oğullarıyız biz anamız aşktır
a anamız a beden elbisemizde gizlenen anamız
a bizim kafir tabiatımız yüzünden gizlenmiş anamız. “
 
 ***
“sen şehvete aşk adını takmışsın
fakat şehvetten aşka dek uzun bir yol var”
 
 ***
 
“aşk büyükler için bal çocuklar içinse süttür. Aşk her gemiyi batıran istiab fazlası son yüktür. “
 ***
Ey Belh ilinden Konya ellerine bir ırmağın peşinden sürüklenerek gelen okyanus ey iki dünyayı gönül potasında eritmiş gül yüzlü gönül sultanı nedir bu dünya?
 
“Dünya kendisini yeni gelin gibi gösteren cilveler eden kokmuş bir kocakarıdır. Sen onun rengine ve kokusuna aldanma. Zehirli şerbetini içmekten sakın. “
 
 ***
“Güneşle ayı taç edinip başına vurunsan bile
ömür sona erince bir kerpiçe baş koyacaksın”
 
 ***
Ey doktorlar doktoru manevi hastalıkların ilacı Mevlana bize hırs ve tamahtan söz et.
 
“Bütün zahmetler ham tamahtan gelir
nefsin şehvetinden damağımızın kaşınmasından çatar bize
kuş da yem için tuzağa düşer, daracık kafese kapatılır,
dam kenarına asılır o kafes”
 
 ***
 
"Ey oğul bağını kes, kurtul; gümüşe altına esaretin ne vakte kadar? Testiyi denize daldırsan bir günlük rızıktan fazlası kısmet olmaz. Harisin göz testisi doyar mı? Kanaatsiz sedefte inci olmaz. "
 
 ***
 
Ey dünya çöllerinde susuzlara su dağıtan gönül sakisi ey gaflet zehrinin panzehiri zulüm ve zalimler hakkında ne dersin.
 
“Zalimlerin zulmü karanlık bir kuyudur. Âlimler böyle demişlerdir. Ey makam sahibi eğer bir zulümde bulunursa o senin karanlık bir kuyun olur. Sen fil olsan düşmanı zayıf görme Allah sana ebabil kuşlarını gönderir.”
 
 ***
 
“Yoksulun gönlünü kebab edip yiyen zalim; iyice dikkat edersen görürsün ki kendi budunu kızartıp yemededir. “
 
 ***
 
Ey doğru sözlerin sahibi ey doğrunun ve yanlışın mihengi sükût hakkında sorsak ne dersin bize.
 
"Başında aklın varsa,gözün görüyorsa
sat dilini de başını kılıçtan satın al
balık söyleyen dile tamah etmedi de
bu yüzden balığın başını kesmezler"
 
 ***
 
Ağzını kapa da o alemi açıkça seyret zira ağız ona göz bağı oldu. Dil süpürgesiyle gözüne toz saçma. Çer çöple ona zarar verme.
 
 ***
Efendim dünya lezzetlerini acılaştıran ölümün mahiyeti nedir?
 
Ölüm herkesin kendi rengindedir. Saf ayna iyiyi de kötüyü de gösterir. Güzel yüz aynada güzeldir. Çirkin yüz de çirkin. Sen ölümden korkup kaçıyorsun. Bil ki asıl seni kendi çirkinliğin korkutmada. Gördüğün kendi çirkin yüzün ölümün yüzü değil. Canın o suretten ürktü. İyi de kötü de senden yetişmiştir. Çirkin de güzel de kendi elinle kazandığındır.
 
 ***
 
"Hem arı duruyum hem arı duru hem de tortulu
hem pirim hem pirim hem de küçücük çocuk
ölürsem ben öldü demeyin
çünkü ölüydüm dirildim dost aldı götürdü beni"
 
 ***
 
Ve bu sohbetin son demlerinde söz dile düşer ve şunlar söylenir:
 
Ey “Cenab-ı Hak’la beraber olmak isteyen kimse velilerin huzurunda otursun
 
Şeytan yolunu kaybedene musallat olur onu hileyle mağlup edip başını yer gönül sahiplerinden bir an bile ayrılmak şeytanın hilesidir” diyen sultanım bizi huzurundan ayırma.
 
“Sen yürü bir akıllının gölgesinde yer edin gizli düşmanlardan en iyi sığınak orasıdır. Bir pir eline geçince teslim ol. Musa gibi Hızırın hükmüne gir. “ sözlerinin sırrıyla bize gölgende yer ver.  Ey sevgililer sevgilisi Mevlana.