Hoşafın Yağı Kesildi

 Osmanlı İmparatorluğu’nun debdebeli yıllarında askeriyenin içerisinde yeniçeri ocağının ayrı bir yeri vardır. Onlar, yemeleri, içmeleri, giyimleri, kuşamları yanında yetkileri açısından da farklı bir sınıftı.

 İşte o dönemlerde Yeniçerilerin mutfak işlerini yürüten bir “Kazan Zabiti” bulunmaktadır. Bu zabit Yeniçeri askerlerine mahsus özel yemekler hazırlatırdı.  Özellikle pilav kazanlarını yıkatmadan onun içinde hoşafı kaynatmak suretiyle üzerinde biriken şeffaf yağ tabakası hoşafın lezzetini, tadını artırdığı için onun içimine doyum olmazdı.
Bu kazan zabiti bir ara yer değiştirmiş, yerine gelen subay, pilav kazanını yıkattıktan sonra hoşafı pişirtmişti. Yeniçeriler önlerine gelen yağsız hoşafı görünce şaşırmışlar ve bunun üzerine tepkilerini ortaya koyarak;
– “Vay anasını ağalar; demek ki artık hoşafın yağı kesildi, ağzımızın tadı bozuldu. Buna karşı tepkimizi ortaya koyalım, kazan kaldıralım, isyan edelim” demişlerdir.
 Diğer yandan işin kötüye gittiğini gören subayların, askerleri yatıştırmak için “Hoşaf yağsız olur, yapmayın, etmeyin” diye ikna çabaları boşa çıkmıştır. Sonuçta isyanın önü alınamayınca bu ocağın kaldırılmasına karar verilmiştir. Tarih boyunca bu ve buna benzer olaylar hep böyle devam ede gelmiştir.
Bir zamanlar bankaların içini boşaltanlar, milletin sırtından geçinen, kan emicilerin hortumları kesilince, tıpkı Yeniçeri ocaklarının son dönemlerinde olduğu gibi tepkilerini,  “Rantları’nın kesilmesine” gönlü razı olmayanların tedirginliğini ve şaşkınlığını görüyoruz
 Türkiye’yi dışarıya muhtaç edenler, bu güne kadar çok huzurlu yaşadılar. Buyurun şimdi hep birlikte görelim. Hoşaf yağlı mı,  yoksa yağsız mı olurmuş?
Ama bunu başarmak için kesinlikle radikal kararlara, siyasi iradeye ihtiyaç vardır