HİÇ DOĞRU DEĞİL.. AMA HİÇ DE ÖNEMLİ DEĞİL !..                                              
Aday listeleri gündemimiz..
Yine alışıldığı üzre - hatta bu defa alışıldığından öte- siyasi yelpazede daha merkeze  yakın, Ülkücü Hareket’in mazisi ve keza değerleri ile daha az bağı olan adaylar genellikle daha ön sıralarda yer bulmuşlar kendilerine..
Tabii ki bunun konjonktürle alakalı dayandırılabileceği gerekçeleri vardır..
Dilimizden düşürmediğimiz, ittifak önerimize de gerekçe olarak sunduğumuz “kırılgan süreç”, (seçimden sonra dayatılacak olan “bölücü anayasa” nın ülkeyi götüreceği karanlık süreç), ANAP-DYP birleşmesinden doğan DP’nin “merkez sağ” seçmen için kısmen de olsa umut teşkil etmesi ve oradan gelecek oyların önünü kesme ihtimali, bu defa adayların bu seçmen kitlesine hitap eder hüviyette olmasına bir izah olarak sunulabilir mesela..
Bu kabil adayların “bürokrasi deneyimleri” ve “uzmanlık kariyerleri” de bir gerekçe olarak sunulabilir..
Yada bizim aklımıza gelmeyen başka akla uygun izahlar yapılabilir..
Ama bunlar şahsımızı tatmin etmez.. Sanırım ki Ülkücü tabanı da tatmin etmeyecektir..
Onyıllardır yazageldiğimiz yanlış politikalar zincirine eklenmiş yeni bir halkadır bu aday listeleri..
Biz isteriz ki, bu aday listeleri hazırlanırken “ORTAK AKIL” kullanılsın, “ÜLKÜCÜ İRADE” tecelli etsin. Elbette ki Genel Başkan’ın bir “kontenjan” hakkı olmalıdır, ama bu sınırlı ve kabul edilebilir boyutta olmalıdır.. Mesela, 3 ve daha fazla vekil çıkarabileceğimiz seçim çevrelerinde Genel Başkan kontenjan hakkı kullansın, diğer adayları belirlemek için oluşturulacak GERÇEK bir “ortak akıl” zemini ile “ülkücü irade”nin önü tam açılsın.. Üçten az vekil çıkarma ihtimalimiz olan seçim çevrelerinde ise, istisnai olarak kontenjan kullanma ihtiyacı doğarsa da bunun gerekçeleri ülkücü taban ile paylaşılsın, heves kırıklıklarının önü alınsın.. Bizce yakışığı budur.
Ve fakat 5.000 şehidi, 10.000 gazisi ve 100.000 “istikbal mağduru” bulunan bu büyük dava, bu defa da hak ettiği saygıyı görmemiştir MHP yönetiminden..
Ve fakat bunun bir önemi yok !..
İki nedenle yok ;
Bir defa, geçmiş dönemlerde de gördüğümüz ve bildiğimiz üzere, “gurup kararı” adı verilen ve aslında “genel başkan sultası” olarak tanımlanması gereken merkezi otorite disiplini sebebiyle, mecliste kimin bulunduğu, bulunacağı, çok da önem arzetmemektedir, çünkü kim de olsa bu merkezi otoriteye teslim olmak zorunda kalacaktır. Meclis oylamalarında -hatta meclis çalışma komisyonlarındaki oylamalarda dahi- kişisel düşüncelerin ne olduğu hiç fark etmeden, MERKEZİ OTORİTENİN BUYRUĞU doğrultusunda parmak kaldırmaya mecbur kalacaklardır. Yapı budur ve istemeseler de buna teslim olacaklardır. Yada itiraz edenler bir şekilde bloke edilirken yalnız kalacaklardır, Ali Güngör örneğinde olduğu gibi..
İkincisi ve konjonktürel olanı daha önemli..
Bu dönemle sınırlı olarak, ülkemizin içinde bulunduğu bu kaygı verici süreçle sınırlı olarak, ilk defa parlamento aritmetiği politik kimliğin önüne geçen bir ehemmiyet kazanmıştır. Yani şahsımız için de, ilk defa olarak “nicelik”, “nitelik”ten önemli hale gelmiştir.
Bu gün, içinde yaşadığımız vahim durum, BOP sürecinde eski Osmanlı Coğrafyasının DÖNÜŞTÜRÜLMESİ uygulamaları sınırlarımıza dayanmış iken, ÜLKE MENFAATLERİ  PARTİ MENFAATLERİNİN ÖNÜNDE olarak, MHP’nin siyasi geleceğinden ziyade TÜRKİYE’nin siyasi geleceği için, ADAYLAR KİM OLURSA OLSUN, ne kadar DOĞRU yada YANLIŞ belirlenmiş olursa olsun, BÜTÜN ÜLKÜCÜLER, BÜTÜN ENERJİLERİNİ MHP’NİN AZMİ BAŞARISI İÇİN SARFETMEK MECBURİYETİNDEDİRLER !
Keza AKP’nin tasfiyesi için.
ÜLKÜCÜLÜK BUNU EMREDER !..
ÜLKÜCÜLÜK, toplumsal menfaatleri bireysel menfaatlerini önünde tutmak ise, ülkenin menfaatlerini partinin menfaatlerinin önünde tutmak ise, BUNU EMREDER !..
Nefsimizle aklımızın mücadelesinde bu defa aklın galibiyeti her zamandan önemlidir !
Özetle ;
“ MEVZUBAHİS VATAN İSE GERİSİ TEFERRUATTIR !..” 


12/04/2011