Bir devleti devlet yapan,  sahip olduğu topraklar üzerindeki vatandaşlarının hak hukuk ve eşitlik çerçevesinde yaşamlarını idame etmelerini sağlamaktır. Aynı zamanda bunların uygulanması ve korunması noktasında kendi silahlı kolluk gücünü bulundurması, devletin varlığı için olmazsa olmazlardandır.

Ülkemizin kan gölüne çevrilip, kardeşi kardeşe kırdırarak bulunduğu stratejik konumda etkisizleştirip, istediği gibi at oynatmak isteyenlerin gününü gün etmeye çabaladığı şu günlerde, ülkemizin teminatı olan ve 171. Yılını kutladığımız “Polis Haftasının”, ayrı bir önemi ayrı bir değeri var desem, herhalde birçoğunuz bana katılmamazlık etmezsiniz.

Toplumun her kesimiyle her zor anda karşı karşıya gelen, suçluyla suçsuz, yardıma muhtaçla uyuşturucuya aç arasında mesleğinin ve sorumluluğunun bilincinde hareket etmesi gereken, yine bu hassas noktalarda görev yaparken bizler gibi anne, bizler gibi baba, bizler gibi evlat olup, insan olmanın gereklerini yerine getirmeye çalışan dostlarımız, arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, polislerimiz.

Başımızın derde girdiği bir sataşmada…

Trafiğin allak bullak olduğu yoğunlukta…

Okul önünde çocuğumuzun güvenle girip çıkmasında…

Uyuşturucu pazarlayan densizin ensesinde…

Haraç isteyen silahlı çetenin karşısında…

İşlenmiş cinayette katilin izinde…

Teşekküllü dolandırıcının takibinde…

Daha yazacak onca iş ve gücünüz arasında sizlerin her daim yanımızda olduğunuzu, dara düştüğümüzde geleceğinizi, zora düşsek yetişeceğinizi bilmek, polisimizin kanun ve adalet içinde her daim var olacağını hissetmek dahi, bir vatandaş olarak hepimizin içini ısıtıyor, yüreğimize ferahlık katıyor.

Lakin sizler görevinizin başında özveriyle çalışırken, evinizden çıkarken gelecek hain bir mermi, aracınızda kontrol yaparken ateşlenen bir roket, terörist takibinde yola döşenen mayın, servis aracınızı bekleyen bomba yüklü araç karşısında bile…
Askerimizle kol kola…

Şehit, arkadaşınızın cenazesinde yanağınızdan süzülen gözyaşı…

Şapkanızı başına geçirip bayrağa sarılı tabutunuza selam duran evladınızın dirayeti…

Arkanızdan mağrur mağrur el sallayıp kederini içe atan eşinizin asaleti…

Acınızı yüreğine gömmekle yetinemeyen ana yüreğinin feryadı…

Ve bu satırlara sığdıramadığım, dahası birçok durum…

Bu toprakların üstünde tükenmeyen her türlü kirli hesap ve oyunun cenderesinde, rol almak isteyenlerin hesabını bozuyor…
İşte onlar da bu milletteki vatan ve millet kavramını…

Kendi sosyolojik araştırmalarında bir türlü anlamlandıramıyorlar ya…

Bu da sizlerin yüzyıllara dayanan vatan bilincinizin genlerinize işleyen haritası oluyor ki…

O harita da…

Her daim var olan imanınız sayesinde…

Washington, Brüksel, Moskova, Londra dan çizilemiyor…