AKP, terörü 2002 yılı sonunda neredeyse “sıfır olay”la teslim aldı. Büyük beklentiler
yaratılmasına rağmen terör olaylarında sürekli artış oldu. İktidara gelmeden önce “terörü din
kardeşliğiyle yeneceğiz” diyenler olayın boyutlarının hiç de öyle olmadığını gördüler.
 
AKP ne yapacağını şaşırmış durumda. Bir yandan “sınır birlikleri” kurulacağı belirtiliyor,
bir yandan askerin etkisizleştirilmesi adına adımlar atılıyor. Güvenlik güçlerinin terörle
mücadelede elini-kolunu bağlayan uygulamalar devreye sokuluyor. Bugün yol kontrolü
yapmak da, operasyona çıkmak da bir yığın bürokratik işlemler sonucu ancak yapılabiliyor.
 
Rehine kurtarmak için yetiştirildiler
Ankara Esenboğa Havaalanını Ermeni teröristler basmıştı. Vatandaşları rehin almışlardı.
Aynı dönemlerde uçak kaçırılmıştı. Türkiye’nin rehine kurtarma, uçak kurtarma gibi
operasyonlarını yapacak timlerinin olmadığı anlaşıldı. Bu amaçla dönemin Emniyet Genel
Müdürü Saffet Arıkan Bedük, özel harekat timlerinin kuruluşu için Ankara-Gölbaşı’nda
çalışmalar başlattı. Özel harekatçılara, Özel Kuvvetler komutanlığı’nda görevli Yarbay
Korkut Eken de eğitim vermeye başladı.
 
Dönemin Başbakanı Turgut Özal, bu timlerin, sayısının artırılarak terörle mücadelede de
kullanılması öngörüyordu. Yetiştirilmeleri oldukça masraflıydı. 27 Temmuz’da, 40. dönem
özel harekat kursunu bitirecek olan 280 emniyet mensubu için tören yapılacak. Bu törene,
Başbakan, İçişleri Bakanı ve diğer yetkililer de katılacak. O törende, bundan önce 39 kez
yapıldığı gibi kursiyerler helikopterden iplerle inecek, rehine kurtarma gösterisini yapacak,
hedefleri nasıl delik-deşik ettiklerini de gösterecekler.
 
Önümüzdeki Çarşamba günü düzenlenecek törenin, belki bugüne kadar yapılanlardan farkı,
özel harekat timlerinin terörle mücadelede yeniden ve farklı bir biçimde kullanılacağına
ilişkin açıklamalarla daha da önem kazanmış olacak, basında bu timler göklere çıkartılacak ve
bugüne kadar mücadeleyi yapanlar ise ne yazık ki “yok” sayılacak… Yazık yazık…
 
O timlerin büyük yararlılıkları oldu ama
Özel harekat timleri, terörle mücadelede görev aldı. Başlangıçta asker ayrı, polis özel
harekat timleri ayrı çalıştı. Dağ-taş demeden terörist aradılar. Mücadelenin iki başlı olması
beraberinde sorunlar getirdi.
 
Polis timlerinin, o askeri birliğin emri altında görev yapması uygulamasına geçildi. Ancak
polis ile askerin olaylara bakışı alabildiğine farklı. Örneğin, bir bölgeden diğer bir alana asker
tarama yaparak gidilmesini isterken, polis, “olay yerine arabalarla gidelim” diyordu. Polis,
biraz daha serbest hareket etmek, inisiyatif kullanmak istiyordu, asker tam bir disiplin içinde
hareket edilmesinde ısrarcı oldu.
 
Sonra gün geldi, özel harekatçılar, “asker bizi istemiyor” demeye başladı. Doğru, asker kendi
kafasına göre hareket etmek isteyen polisin bu haliyle operasyonlarda bulunmasına karşı
çıkıyordu. Aslında bu durum özel harekatçıların da işine geldi.
 
Timler “Temiz Görev”lerde kullanılmaya başlandı
Onlar, arama-tarama işlerinden çıkarıp “nokta operasyonu”nda kullanmaya başladılar. Yani
timler bir yerden bir yere yürüyerek “intikal” etmiyor, yorulmuyor. “Görev emri” geldiği
zaman olay yerine en yakın yere kadar araçlarla ya da helikopterlerle gidişleri sağlanıyor.
 
Buna “Temiz görev” deniliyordu.
Teröristler, karşılarında çok özel eğitimli bu timler karşısında hem kayıp veriyor, hem de karşı
karşıya gelmek istemiyordu. Yani, polis özel harekat timleri tam anlamıyla etkili oluyordu.
Ancak işin bir başka gerçeği de var. Polislerimiz öyle bir dönem geldi ki kendilerini tam
anlamıyla film kahramanı “Rambo” olarak görmeye başladılar. Bıyık şekilleri, silahlarına
yapıştırdıkları işaretler bölge halkının da tepkisini çekiyordu. Vatandaşın tamamı “terörist”
görülüyor, vatandaş psikolojisini dikkate almıyorlardı.
 
Komando birliklerinin Güneydoğu’ya gitmesiyle birlikte özel harekatçılar da şehir içinde
kullanılmaya başlandı. Bugün, 48 il’de polis özel harekat timlerinde toplam 5 bin 700
personel bulunuyor. Bu sayıyla mücadele yapılabilir mi, yoksa yeni bir plan mı var. Onu da
açıklayalım. maz…
 
Jandarmayı “kır polisi”ne dönüştürme planı
Terörle mücadelede kapalı kapılar ardında yıllarca gündeme getirilen konulardan birisi
de Jandarmayı kaldırıp “Kır Polisi”ne dönüştürmek. Aksi halde, 5 bin 700 polisle alan
hakimiyetini sağlamak mümkün değil. Bu kişileri yıllarca aynı yerde çalıştırmanız da
mümkün olamayacağına göre önce alt yapı kurulmalı. Bu da nereden bakarsınız bakın 5
yıldan önce bitmez…Yani, Polis özel harekat timlerinin terörle mücadelede kullanılmasına
öyle kolay kolay başlanamaz.
 
Öngörülen mücadele yöntemi ise güvenlik güçlerinin de terörist gibi yaşaması. Yani sabit
yerleri olmayacak, teröristler gibi onlar da sürekli dolaşacaklar. Böyle bir mücadele yöntemi
belli dönemlerde uygulandı ancak bunun da bazı sakıncaları saptandı. Yani bir tarafta terörle
mücadele ama bir yandan da yörede bulunan vatandaşların durumu. O dengeyi çok iyi
sağlamadıkça bugünleri de çok ararız…