Büyük âlim Muhammed Ali es-Sâbûnî “Tefsirlerin Özü” adlı Kur’an-ı Kerim tefsirinde şu bilgileri naklediyor: “Henüz Müslüman olmamış bilginlerden biri , ‘…o münafıkların durumu, üzerini dalgalar kaplamış derin denizlerdeki karanlıklara benzer…’ ayetini işitti. Şöyle sordu, “Muhammed, deniz yolculuğu yaptı mı? “Hayır” diye cevap verdiler. Bilgin: “Ben, şahitlik ederim ki, o, Allah’ın peygamberidir” dedi. “Nasıl anladın?” diye sorduklarında dedi ki: “Denizi bu şekilde, ancak ömrünü denizde geçiren ve ondaki tehlikeleri ve korkuları gören kimse tanıtır. Onun denizde yolculuk yapmadığını öğrenince, bu sözün Allah kelamı olduğunu anladım.” ( 4. Cilt, s.243)
 İslam’ın hakikat dini olduğunu belirten daha yüzlerce bilgi, yaşanmış olaylar ve mucizeler vardır. Her şeyden önce Kur’an-ı Kerim’in kendisi bir mucizedir. Allah tarafından Peygamber Efendimize indirildiği günden beri bir harfi bile değişmemiş adeta yeni inmiş gibi tazeliğini korumaktadır. Yol göstermeye ve gönüllerimizi sevinçle doldurmaya devam etmektedir. Kıyâmete kadar da devam edecektir.
 Diğer dinler ve inançlar sonbahar yaprakları gibi dökülürken İslam, ahlak anlayışıyla inanç ve ibadetleriyle adeta ebedi bir baharı andırmaktadır. Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak, Meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına, öldükten sonra tekrar dirilmeye ve kaza ve kaderin Allah’tan olduğu inancı hem duygu ve düşüncelerimize hem de ruhumuza yatkındır.
 İslam’ın ibadetleri de mükemmeldir. Bir huzur ve mutluluk kaynağıdır. Namaz bizi faniliklerden koparıp sonsuzluk iklimini yaşatır. Oruç ibadetiyle Allah’ın nimetlerinin değerini daha iyi anlarız. İftarla birlikte yeme ve içmenin zevkini yaşarız. Zekâtla insanlar arasında özellikle zengin ve fakir arasında kardeşlik bağları kurulur. Hac sayesinde Dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanlar toplu olarak Allah’a yönelir ve adeta bir mahşeri yaşarlar.
 Yüzlerce yıl içerisinde gelişen İslam kültür ve medeniyeti birçok alim, evliya ve Kahramanlar yetiştirmiştir. Eşsiz şehirler kurmuşlardır. Batı Rönasansı bile büyük ölçüde İslam’dan etkilenerek gerçekleşmiştir.
 Üzülerek belirtmeliyiz ki İslam’ın düşmanları da çoktur. Başta Doğu ve Batı onu yok etmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Şehirleri yakıp yıkmakta, Müslümanları katletmektedir ve Dünya bu katliamlara seyirci kalmaktadır. Seviyesiz bazı dini topluluklar da İslam’a içten zarar vermektedirler. Batılılar ve onların yerli uzantıları da İslamı yok etmek için uğraşmaktadırlar. Dini, dindar insanları ve toplulukları itibarsızlaştırmak, halkın gözünden düşürmek için bazı insanları da kullanarak ki son zamanlarda çeşitli illerde heykellere yapılan  saldırılarda ve tahriplerde olduğu gibi şeytanın bile aklına gelmeyecek yöntemler uygulamaktadırlar.  Ama bunlar nafile çabalardır.
 İslam ile Müslüman arasındaki farkı da iyi bilmek gerekir. Bazı Müslümanların yanlış eğitim-öğretim sonucu eksik yetişmelerini ve yaptığı hataları İslama yüklememek gerekir. Örneğin, zaman zaman gazetelerde ve dergilerde “ 70 yaşındaki emekli imam hırsızlık yaptı.” Türündeki haberler okuruz. Bazıları böyle haberlerden yola çıkarak hemen İslamı karalama yoluna gider. Oysa o insana hırsızlık yapmasını dinimiz mi söylemektedir?
 İnanıyorum ki milletimiz büyük bir millettir. Müslümanlık bu memleketin her şeyidir ve alternatifi de yoktur. Aydınlarının yani okumuş insanlarının bazılarında bir kısım tereddütler olsa da bu millet asla İslam’dan vazgeçmeyecektir. Şehitlerin kanlarıyla sulanmış, atalarımızdan miras bu topraklar eski günlerdeki ihtişamına tekrar kavuşacaktır.
 İslam’ın eski ihtişamına kavuşması da elbette kendi kendine olmayacaktır. Mehmet Akif, Necip Fazı, Sezai Karakoç, Nurettin Topçu vb mütefekkirlerin ektiği tohumlar bir gün tam olarak yeşerecek bunlardan beslenerek yetişen gençlikte  bu tarihi görevini yerine getirecektir.
 İnançsızlık hiçliktir, mutsuzluktur. Terör ve anarşi doğurmaktan, insanları intihara sürüklemekten başka bir özelliği yoktur. Sadece dünya için yaşamak belki geçici bazı hazlar verebilir ama verdiği bu hazlar da kısa bir süre sonra acıya ve hüzne dönüşmeye mahkûmdur. Maruz Kalınan bir diş ağrısı veya yakınlardan birinin ölümü o anki mutluluğu sonlandırmaya yeter. Onun için geçici şeylere değil bizi sürekli mutlu edecek olan İslam’ın inanç ve ibadetlerine sıkıca sarılmalıyız vesselam…