Dün (21 Aralık Çarşamba)  “gecenin en uzununda gündüzün en azında” sendikam ve konfederasyonumun çağrısı üzerine grevdeydim.

 
     Sürekli eylemde olmak için o kadar çok neden var ki tek, tek sıralasam her biri için ayrı, ayrı grev yapmak gerekir sanırım. Gerekçelerimizi toptan düşündüğümüz zaman grevin de ötesinde kamu emekçileri isyan etse, isyanı örgütlese yeridir.

 
      Konfederasyonum KESK bu meşru grevi örgütlemede hatta grev kararında geç kaldı. KESK bileşenlerinden Ses’in (Sağlık Emekçileri Sendikası) diğer sağlık örgütleriyle ortaklaştırarak öre geldiği 21  Aralık grevi sağlık iş kolu hariç (o da yalnızca anakentler de %95 greve katılım sağlamıştır) başarılı olmadığı, işçi ve emekçilerin ana gövdesinin bu eylemliliğe seyirci kaldığı izlenimleri çıkartılsa da, sonuçlarının etkili olup olmadığına bakılmaksızın (başkaca zaman tartışılır.) Kapitalizmin yeni-liberal politikalarla kuşatmış olduğu yaşamımızda bize dayatılan, sömürü düzeninin kıskacında kişiliksizleşmektir. Teslimiyetçiliği doğallaştıran, itirazları sistem içine emen bu düzen, otoriteye buyun eğen ve giderek tarafsızlaşan ya da güçlüden yana taraf olan ( “bitaraf olan bertaraf olur” tehditlerime tırsan) insanı yaratmayı hedeflediği bilinmesine rağmen emekçileri, ezlilenleri ortak bir eylemlilikte buluşturamamak,güçlü bir çıkışı örgütleyememek,21 Aralığın ilerisinde onu aşan eylemlilikleri de örgütlemede KESK’in ileri dönük planlamalara şimdiden dört elle sarılması gerekliliğini gösteriyor.(Dostlar alış verişte görsün misali örülen grevin sönüklüğü bu bakımdan bizlere ders olmalıdır.)

 
     Yirmi birinci yüzyılda emperyalist kapitalizmin yarattığı kişiliğin, insanda, doğada, çiçekte, böcekte, suda bir bütün olarak her şeyde “olup biteni izleme”, “itiraz etmeme” (otizm) hali sistemi güçlendiriyor. Ve fakat biz itiraz edenler olarak, sayımızın az olacağını bilerek eylemlerimize sahip çıkmalıyız.

 
     Eylemlerle her zaman somut kazanımlar elde edilemeyeceğini bilecek kadar deneyimimiz var, ama olsun bu bir günlük grevler dahi kişiliğimizi yeniden test etmemize aracılık etmesi bakımından bence önemlidir. Dediğini yapan sendika olmak bakımından da en önemli ölçütlerden biridir eylemliliğe kattığın üye sayısı. Biz varız, bizi teslim alamazsınız denmiş olur böylelikle hep bir ağızdan egemenlere karşı.

 
     21 Aralık grevini bu bakımdan bir final olarak görülmemeli, başlangıç olarak görülmeli ve böyle yorumlanmalıdır. Sınıf mücadelesi için daha bir yol gösterici olması için 21 Aralık grevini değerlendirirken “Polyanacılığa” kaçmadan ve fakat kötümserde olmadan objektif bu bakış açısından ve geleceğe dönük eylemlilikler bakımından değerlendirmeliyiz.
 
      Pankartlarımızla, sloganlarımızla sokaklarda tutmamız gerekliliğini bilince çıkartarak, bizi izleyenlerin bizden daha fazla olacağını bile, bile ve elbette ki biz grevdeyken sınıf kardeşlerimizin aymazca ve ahlaksızca üretim bandında son sürat çalıştıklarını da bilerek, evet, evet yanlış okumadınız bütün bunları bilerek, insanı insanlıktan çıkaran  kapitalizme ve onun uygulayıcısı siyasi iktidara karşı soluğumuzu milyonlarca emekçiye hissettirmenin en güzel yolu üretimden gelen gücümüzü kullanmamaktır, kısacası grev yapmaktır.

 
     Dost ta düşmana dün bir kez daha gösterilmiştir ki düzenin polisleri köşe başlarında hazır bekleseler de, “işe gelmedi tutanakları” bir biri ardına işyerlerimizde tutulsa da tüm bu uygulamalar bizi değil, aslında bizi yöneten egemenlerin emekçilerden ne kadar çok korktuğunu sergilemektedir. Egemenler baskıcı düzenlerini başka türlü ayakta tutamayacağını gayet iyi bilir. Onlar adına üretmediğimizde “hiç”leştiklerini, değersizlikleştiklerini bildikleri için tüm aygıtlarıyla bizi hedef alıp yok etmek isterler.

 
      Alanlarda sürekli haykırdığım, yazılarımda defalarca aktardığım şu gerçekliği bu köşeden bir kez daha altını çizerek yazmak istiyorum; Her şeyi ticarileştirdiler. Sağlık, eğitim, ulaşım, su, iletişim… İnsanlığı kapitalizmin insafına terk ettiniz… Ne yani, itiraz etmeyecek miyiz? Kabul mü edeceğiz? Sisteminiz gün be gün tükeniyor, çürüyor. Biz emekçiler tükenenden ve çürüyenden yana olamayız. Emperyal sermayenin emek düşmanı programını yırtıp atacağız günler yakındır.

   
 
     Asıl bilinmesi gereken; 21 Aralık uyarı grevinde sayımız az olsa da emekçi milyonların vicdanında çok olduğumuzdur.

 
    Bu bilinç ve duygularla, 21 Aralığı aşan eylemleri yeni yılda da örgütleyecek, mücadele bayrağını yükselteceklerin biz sınıf sendikal kadrolar olduğunu bilmeliyiz. KESK dâhil tüm emek örgütlerini ve muhalif güçleri 21 Aralığı aşan eylemliliklere zorlayacak iradenin bizim mücadelemizle geleceği bir an dahi unutulmamalıdır.