Gündem oluşturmada hakkı inkar edilemeyecek (!) ve bunu milletle dalga geçer gibi ilan eden“Muhteşem” her fırsatta muhalefetle “Sizi nasıl peşime takıyorum” diye kafa buluyor. O da yetmiyor, ağır bilançolu patlamaların, her gün kafaların yarılıp, gözlerin patlatıldığı bir ortamda oluşturduğu gündemden çok memnun olduğunu milleti enayi yerine koyarak pişkince söylüyor.

Reyhanlı patlaması ile birlikte İstanbul Gezi Parkı fotoğraflarına dikkatlice bakın. Birileri bize açıktan şu mesajı veriyor;
“Welcome to Middle East” (Ortadoğu’ya hoş geldiniz)

Parçalanma projesinde uluslar arası güçler tarafından kullanılan “Muhteşem”in iyi analiz edilen elverişli ruh haline yazının ikinci bölümünde değineceğim.

Muhalefetin gerçek gündem oluşturmadaki yetersizliği ortada. “Muhteşem”in peşine takıldıkları zamanlarda da (maalesef) bazı gerçekler gün yüzüne çıkmıyor. “Muhteşem”in ve AKP iktidarının gerçekle alakalı olmayan icraatlarını bile en basit ve ulaşabilir kaynaklardan elde edip belgeleriyle ortaya koyamıyorlar. Böyle olunca da karşımıza bol gürültü muhalefet anlayışı çıkıyor. Bağırmalar, çağırmalar, efelenmeler karşılıklı hakarete dayalı sözler.. Bunların hepsi gerçek gündemi milletin gözünden kaçırmaya çalışan AKP iktidarının işine geliyor. Muhalefetin hamasetle gazının alınması da “Muhteşem”i pek ziyade memnun ediyor. Türkiye’yi bölünme eşiğine, yolsuzluklar, hırsızlıklar, kanunsuzluklar cenneti haline getiren AKP iktidarı ile kora kor mücadele edilmesin mi?..

Tabii ki edilsin.. Ama yalnızca hamasetle değil belgelerle, dosyalarla da olsun bu mücadele. Gazeteci olarak birçok bürokrattan neler dinliyorum neler!.. Çoğundan duyduğum ortak şikayet şu; “Muhalefetin kapıları kapalı. Gittiğimizde, belgeleri ile teslim ettiğimiz dosyalardan da çıt çıkmıyor.”

“Muhteşem”in son gündem maddelerinden biri de IMF borçlarının tamamen bitirilmesiyle ilgiliydi. Bu konuda asılsız bir algı yaratıldı. Kimse de çıkıp gerçekleri halkın anlayacağı dilden anlatamadığı için iş yine bize düştü!..

IMF’ye olan borcumuz halen devam ediyor. Stand-by anlaşmalarından dolayı bitirilen 23 milyar Dolarlık borcumuzun 10 milyar Dolarlık bölümü 2004-2005 yıllarında AKP iktidarı döneminde gerçekleşti. (Başbakan IMF’den hiç borç almadık diyordu)

Hazinenin, merkez yönetim dış borç stokuna bir bakın. AKP iktidarı IMF’den kısa adı (İngilizce) SDR olan Özel Çekiş Hakları Fonundan 2009 Eylül ayında 1,5 milyar Dolar kullanmış. Bu fon IMF üyesi olup döviz sıkıntısı çekenlere ayrılı. SDR’den dolayı kalan borcumuz ise bugün itibarıyla 1,455 milyar Dolar civarında.

Sarhoş gündemden bir ayılabilsek!..

Dış politikada dönen dolapları, TSK üzerinden vatanı parçalamaya yönelik tezgahlanan kirli siyaseti, talanı, hırsızlıkları, soygunları belgeleyen çok sayıda hazır bekleyen dosyaları, ekonomideki acı bilançoyu muhalefet yapma görevi olanlar halkın gündemine taşıyabilse!..

Sünni-Alevi, Türk-Kürt, içen-içmeyen, namaz kılan-kılmayan kaşımaları ve provokasyonlarına düşmeden ihanetin belgelerini bir ortaya koyabilsek!..

Suriye ile savaşa girmedik ama Ortadoğu’daki savaşın bize sokulmaması için çok uyanık olmalıyız. AKP iktidarının kışkırtmalarına karşı akıllı politikalar üretilmeli.

Gezi parkına gösterilen ve saygı duyulacak duyarlılık, AKP iktidarının üzerine inşa ettirmeyi planladığı AVM’nin ortaklarının kimler olduğuna da gösterilmeli. Muhalefet milletvekilleri bu konuda Ankara bürokrasisinde biraz zaman harcamalı!..

***

Gerginlik ve tahrik stratejisinin ustasına gelelim. “Muhteşem” 1995 yılında rahmetli Aydın Menderes ve arkadaşlarının Refah Partisi’ne katılmasına çok sert tepki göstermişti. Merhum Erbakan’a el altından bir sürü tehdit içerikli mesajlar gönderdiğine bugün yaşayan kurmayları şahit, ben de onlardan dinlemiştim. O yıl yapılacak genel seçimlerde hazırlanan listelerde Aydın Menderes başta olmak üzere iki arkadaşının İstanbul’a koyulmasına yüksek sesle itiraz edip Erbakan’ı çok kızdırmıştı. Erbakan, “Muhteşem”i dinlemeyip bildiğini okuyunca “neler yapabileceğini” göstermek için İstanbul’dan gönderdiği bir ekibe partinin genel merkezini bastırmıştı. Çıkan kavgada Erbakan’ının korumalığını yapan “Sakaryalılar grubu”,“Muhteşem”in adamlarını bir güzel dövmüştü. Epey bir cam çerçeve inmişti. Şimdi o Sakaryalıların çoğuna Başbakanlık’ta önemli görevler verildi.

“Muhteşem” 28 Şubat sürecinde de Erbakan’ı devamlı tahrik ediyordu. Sık sık İstanbul’dan Ankara’ya gelip parti toplantılarına katılıyordu. Abdullah Gül’ün başını çektiği “yenilikçi” ekibin arkadan verdiği gazla Erbakan’a sokağa dökülme, İmam Hatiplileri ve başörtülüleri meydanlara indirme önerilerini sunuyordu. Erbakan bunların hepsine karşı çıkıyordu, hatta bir grup toplantısında “Muhteşem”e bakarak “Çok bağırmak istiyorsanız, ormana gidip ağaçları tekmeleyin orada avazınız çıktığı kadar bağırın” demişti.

Unutmayın! Belki farkına varmadınız ama..

“Muhteşem” Erbakan’ın partisini ve Milli Görüşü gere gere parçaladı..