İrfan ve vicdan sahibi olanlar ne olur bu soruya cevap versin...   35 yıllık bir polis!
Üstelik istihbaratta efsane olmuş ve
Emniyet Müdürlüğüne kadar yükselmiş akıllı ve zeki biri!
Evet Hanefi Avcı’dan söz ediyorum!
Haliç’deki Simonlar adı ile yüz binler satan ve kıyametleri kopartan bir kitap yazmış!
Dahası bu kitabı yazdıktan sonra ekranlarda, “Bundan sonra hayatımı zindan edecekler ve başıma işler açacaklar” diyen de kendisi!
Sorarım size böyle birisi başına dertler açacağı kesin olacak şekilde ardında izler veya gerisinde belgeler bırakır mı?
Hem de nerede?
Emniyet Müdürlüğündeki makam
odasında!
Hayır Hanefi Avcı görevde iken makamı baskına falan uğramadı, yani suçüstü olmadı, tersine makamı boşaltan, yani beni merkeze çekin diyen kendisi!
Böyle biri masasını boşaltırken eski Başbakanların ya da ünlü gazetecilerin dinleme kasetlerini orada bırakır ya da unutur mu?
Diyelim ki Avcı’da böyle kasetler vardı!
Peki bunlar Emniyet Müdürlüğündeki odasında ne arıyor?
Söylenene göre kasetler 10 küsur senelik yani 28 Şubat günlerinden!
Ne yani Hanefi Bey bu kasetleri cebindeki kalem misali hep yanında mı taşıdı?
Edirne’ye müdür olunca oraya, Eskişehir’e atanınca buraya!
Sanki dinleme kaseti değil de sevgili, yanından ayıramıyor ve her gün onlarla özlem gideriyor!
Diyelim ki gerçekten sevgili gibi, iyi de o zaman bir insan bu kadar değer verdiği şeyi terk ettiği makamda unutur ya da
bırakır mı?
Bakın sorularım ilk mektep çocuklarının anlayabileceği kadar basit, söyleyin Hanefi Avcı kalibresinde biri bütün bunları
yapabilir mi?
Üstelik yukarıda da yazdım, her an bir saldırı bekler durumda iken yapar mı bunu?
Efendim ’zaten Hanefi Avcı bütün bunları şiddetle yalanladı’yı bırakın ve insaf ile yukarıdaki manzarayı sorgulayın!
Normal zekalı bir insanın bütün bunlara inanma ihtimali milyonda bir bile olamaz!
İşte tam bu noktada sorgulanması gereken bu kasetlerin neyin nesi olduğudur?
Bu ülkede adalet, hukuk ve vicdanın zerresinin var olduğuna inanan herkes bu soruya cevap bulmak zorundadır zira bu soruya cevap bulunmaz ise bundan böyle emin olunuz, hedef alınanların evinden ya da bürosundan sadece kasetler değil, bombalar, silahlar ve hatta esrar ile eroin bile
çıkabilecektir!
Anlayamadığım ayrıntı, Hanefi Avcı
28 Şubat sürecinde aynı bakışta olduğu Mehmet Ali Birand’ı niye dinler ve sesini kayda aldırıp o kasetleri yıllar yılı sevgili misali yanında taşır?
Yoksa bu kaset bulma olayı sadece Avcı’yı itibarsızlaştırma ve destekçilerini dağıtma operasyonu değil de aynı zamanda medya yöneticilerine dolaylı gözdağı mıdır?
Daha açık ifade ile bu kaset hikayeleri ile medyanın önde gelenlerine mesaj verilip sopa mı gösteriliyor yani onlara  “Elimizde itibarınızı sıfırlayacak kasetler var, bunların servis edilmesini istemiyorsanız, yönettiğiniz medyalardaki yayınlarınızda Avcı’nın değil bizim yanımızda olun” mu demek isteniyor?
Hayır bütün bunlar değil de Hanefi Avcı hikayesinde halen bilinmedik şeyler var ve kurulan oyunda süreç işlemeye devam mı ediyor?

 
ÖLÇÜ... 
Uygur Türkleri için one minute niçin yok?

Sahi Filistin Arapları onlarca yıl zulüm görüyor da Uygur Türkleri görmüyor mu? Görüyor ise Davos’da Araplar için Şimon Perez’e posta atan ve “one minute” cakalarını satan Başbakanımız bu konuda neden bir söz etmez ve Çin’i uyarmaz!.. Yoksa Başbakan’ın nezdinde Türklerin değeri Birinci Cihan Savaşında Osmanlı’yı arkadan vuran Araplardan daha mı değersiz?.. Öyle şey olmaz demeyin, ayinesi işse kişinin her şey ortada!.. Anlayamadığım bir şey de sözde muhafazakar gazetelerin bu konudaki tutumudur? Demek ki onların ölçüsü sadece ve sadece Tayyip Bey’in izinde yürümekmiş. Bu medyanın bir tanesinde bile bu hususa dikkat çekilmemesi bühtan değil midir? Maazallah Tayyip Bey dinini değiştirse emin olun bu medya mensupları da aynı şeyi yapar!
 
YANLIŞLAR DİZİSİ...
Kusturica, Akaydın ve AKP?
1) Antalya Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın Sırp yönetmen Kusturica’yı Altın Portakal için şehrine davet etmesi yanlış olmuştur!
2) AKP’nin Kusturica’yı 3 ay önce Bursa’ya getirmesi mazeret olamaz ve Akaydın’ı beraat ettirmez, zira bu adamın Bosnalı Müslümanlara yapılan soykırım için söyledikleri ortadadır.
3) Bosna katliamları sürecinde iffeti sembolize etmek adına Bosna-Hersek’e yaşmak götüren Deniz Baykal’ın himmetiyle Antalya’ya Belediye Başkanı olan Akaydın, siyasetteki sebebi vesilesi Deniz Baykal’ı bile inkar etme noktasına gelmiş ve tıpkı bira festivalinde olduğu gibi partisinin imajında durduk yerde gedik açmıştır.
4) AKP’li eski Antalya Belediye Başkanının 3 yıl önce 28 trilyona mal ettiği bu etkinliği 6 trilyona mal eden Akaydın, hiç gereği yok iken tabir yerinde ise okyanusu geçerken bir bardak suda boğulmuştur.
5) MHP’li Belediye Meclis üyesinin protestosu ise yerindedir ve takdiri hak etmektedir. MHP’li üye onu yapmamış olsaydı, Akaydın ve AKP ile aynı çizgiye düşerdi.
6) AKP’nin tutumu ise tam bir rezalettir, çünkü aynı AKP Kusturica denen adamı 3 ay önce şeref konuğu sıfatı ile Türkiye’de ağırlamış ve bağrına basmıştır.
7) Yandaş medyanın bu hadisede takındığı tutum ise onların aslında gazete değil, AKP bülteni olduğunun son vesikasıdır. Kusturica’yı AKP davet ederse sanat, CHP davet ederse rezillik diye sunan bir anlayışa ancak mevkute denilebilir!