EMEKÇİLERİN BÜYÜYEN DEMOKRASİ MÜCADELESİNİ YÖNETEMEYEN BÜROKRATİK SENDİKA YÖNETİCİLERİ!
 
 
 
Türkiye'de ve dünyadaki sendikal hareketin dünü, bugünü ve yarını tek bir yazıyla ele alınamayacak kadar kapsamlı ve de çok yönlü. Onu değerlendirirken tek yönlü, tek bir nedene bağlayan ve sınırlı sayıda olgu ile açıklama yöntemi bizleri sonuca götürmeye yaramayacaktır. Ancak çok yönlü bir ele alışın sadece bir yazıda mümkün olamayacağı da açık. 


      Bu nedenle, sendikal hareketin yaşadığı genel kriz sürecini, kendiliğinden bir hareket ve ücret sendikacılığının bir sonucu olarak etkisizleşme, küçülme, devletin çizdiği sınırlara daralma, sendikal bürokrasi gibi pek çok sonucun her birini ele almak mümkün değil. Amacım, son 10 aylık süreçte yaşanan ve birbirine çok benzeyen ve aynı zamanda birbirinin devamı niteliğindeki pratik kimi süreçlerin ışığında, somut göstergelere dair düşüncelerimi paylaşmaktır.
 

      Taksim'den başlayarak yurdumuzun geneline yayılan ve merkezine demokratik bir ülkede yaşamak istiyoruz talebini yerleştiren hareketlilik artarak devam ediyor. Yurdumuzun hemen her köşesinde, kentlerinde sayısız ilçe ve kasabasında yediden yetmiş yediye “halk” sokaklarda.


     AKP'ye yönelik büyük öfke dalgası hiçbir engel tanımadan yükselmeye devam ediyor.   Son bir haftadır yaşananlar eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye hasret bırakılan tüm kesimlerin umutlarını yeniden filizlendiriyor. Yaşadığımız coğrafyada toplumsal mücadeleler tarihine yeni sayfaların eklenmesine tanıklık ettiğimiz günlerden geçiyoruz.


     Tamda bu günlerde düzenin soğutma ve soğurma operasyonları başladığını da görüyoruz. Bu kapsamda 4-5 Haziran grevi ve ülke genelindeki Gezi Direnişi ile ilgili KESK Genel Başkanı Lami Özgen’in Milliyet’e verdiği demeçler ortadadır.


     Kitlelerin tarihsel inisiyatifi ancak sokaklarda, alanlarda oldukları, kendi kararları kendi mücadele organlarıyla kendileri aldıkları ölçüde vardır. Bizim yaşamımızı ve irademizi Başbakan belirleyemediği gibi, düzeni savunucusu itfaiyeciler, düzenin soğutma ve soğurma mekanizmaları ve elbette yerelde ve geneldeki sendika bürokratları da belirleyemez.


     Yaşadığımız il Niğde de ülkemiz genelinde olduğu gibi özellikle son 15 gündür Hükümet Meydanı ve çevresinde Taksim Gezi Parkı protestoları yapılmakta. Taksim de olduğu gibi sosyal paylaşım sitelerinden bir birlerini örgütleyen liseli ve üniversiteli öğrencilerle bir avuç Niğde de ikamet eden duyarlı yurttaşın desteklediği eylemlilikler konfederasyonumuz KESK’in 5 Haziran da yapmayı planladığı “uyarı grevini” Taksim Gezi Parkı protestolarıyla “birleştirme” amaçlı bir gün öne çekmesi ilimizde “alan kullanma” üzerinden “ayrışmaya”  neden oldu. Hatta eyleme çıkmış kitle önünde hiçte hoş olmayan gerginlikler yaşandı.


      Sendika kavramının öznesi olan “dayanışma, birlik ve mücadelenin” herhangi bir harfinden haberi olmayan ve neyi temsil ettiklerini bilmeyen “yönetici baylar” her türlü “kışkırtmaya” açık liseli ve üniversiteli gençliğe yönelik Eğitim Senli kimliğine yakışmayan saldırgan davranışları kelimenin tam anlamıyla olanı biteni kavrayamamanın tezahürüydü.


      Bundan öncekilerde olduğu gibi 4-5 Haziran Grevi nede ciddi bir ön hazırlık ve planlama yapmadan, her eylem ve etkinliğin kendine istediği eforu harcamadan “alana” çıkmanın gerçekliği ile yüz yüze geldi. Yönetime geldikleri günden bu güne yaptıkları bir elin parmakları sayısını geçmeyen tüm toplantılarda üyelerine yönelik tahammülsüzlüklerinden kaynaklı gerginliklerin bir ve benzerini eylem içinde ve kitle önünde sergilemekten çekinmemişlerdir.


      Temelinde sendikal örgütlülüğe ve onun önemine inanmamaktan kaynaklı olan üyelerin sorunlarına sahip çıkamama, yerelde gündem tutucu saygınlıktan gün be gün uzaklaşma ve içe bükülerek yaşanan olaylara tepkisiz kalma halinin dışa yansıması olan sürgün edilen yönetici ve üyelerinin protesto basın açıklamalarına katılmayarak, iki satır yazılı ve sözlü tepkisini dilendiremeyerek, hatta yöneticisi olduğu sendikanın pankartını dahi açamayacak düzeyde sergiledikleri basiretsizliklerini “sendikal faaliyetlerden değil kişisel nedenler” bahanesine indirgeyen tavırlarıyla dibe vuruşları Niğde Eğitim Sen örgütlüğü ve devrimci demokrat kamuoyu için züldür.

      Anlaşılan şudur ki; bu bürokratik yöneticiler genelde olduğu gibi Niğde Eğitim Sen örgütlülüğü içerisinde de belli bir rol oynamakla birlikte, Niğde yerelinde sendikalara ve kamu emekçilerine yön verebilecek bir kapasiteye sahip değildir. İstifa bir kurumdur onu bile düşünecek kapasite bu yönetici baylarda bulunmamaktadır.


      Niğde Eğitim Sen öznelinde ilimizdeki sendikal mücadelenin sınıf sendikacılığı yönünde ve devrimci bir yönde gelişmesi için yani olması gereken doğal mecraya dönmesi için birikimi olan, ayrımcı değil bütünleyici sınıf sendikal kadrolar derhal bir araya gelip sendikasına sahip çıkma yol ve yöntemlerini bulmalıdır.