6 Kasım YÖK'ün Kuruluş yıldönümü Niğde Eğitim Sen, Niğde SES, Niğde Üniversitesi öğrencileri ve Niğdeli emekçilerin katılımıyla kitlesel basın açıklaması ve yürüyüşle protesto edildi.
 
Niğde Eğitim Sen' in çağrısıyla 06.11.2009 Cumartesi günü saat 13.00 de Eğitim Sen binası önünde toplanan Niğde Eğitim Sen üyeleri ve Niğde Üniversitesi öğrencileri kortej halinde sloganlarla yürüyerek Niğde hükümet meydanında kitlesel basın açıklamasını gerçekleştirdiler.
 
       Atılan sloganlar “YÖK Kalkacak, Polis Gidecek, Üniversiteler Bizimle Özgürleşecek-YÖK' e Karşı Tek Yumruk Tek Barikat-Susma Haykır YÖK' e Hayır-Parasız Bilimsel Demokratik Eğitim-AKP’ nin Mollası Üniversitenin Hocası-Kurtuluş Yok Tek Başına  Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz-Parasız Eğitim Parasız Sağlık.
 
  Niğde Eğitim Sen Başkanı Göksel Rıza Özkan basın açıklamasında
  
12 Eylül Darbesi Ürünü YÖK Kaldırılmalıdır!
 
 
       “Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından üniversiteler üzerinde bir baskı aracı olarak kurulmuştur. Bu özelliğinden hiçbir şey kaybetmeden ve siyasi iktidarların üniversiteler üzerindeki denetimini 29 yıl boyunca yeniden üreterek bu işlevini kesintisiz olarak sürdürmektedir. Ancak YÖK’ ün asker postalı ile birlikte anılması her ne kadar kuruluşundaki izleri güçlü bir şekilde yansıtsa da günümüzdeki dönüşümü ifade etmekte yetersiz kalmaktadır. Çünkü YÖK, denetimi ve kontrolü tekeline alarak iktidarı bir merkezde toplayan ve bu iktidarını da hükümetlerin huzuruna sunabilen/sunan bir kurum olarak örgütlenmiştir.
       Daha açık söylemek gerekirse siyasi iktidarların üniversiteler üzerindeki hem kalemi, hem kılıcı olma işlevi görmektedir. Bu nedenden dolayı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gittiği her üniversitenin açılışında “üniversitelerin silkinerek, asli görevlerinin bilim ve teknoloji üretmek olduğunu anladıklarını” ifade ederken YÖK’ün kaldırılmasını değil yeniden düzenlenmesi vurgusunu yapmaktadır. Üniversitelerin “asli görevlerini” anlaması ile birlikte yürütülen dönüşüm politikalarının baş aktörü olan bu kurumu sadece askeri darbe ile simgeselleştirmek eksik bir tahlil olmaktan öteye geçememektedir.
        Bugün üniversitelerimizde yaşanan dönüşümü anlayabilmenin önemli bir ayağı olan Bologna sürecinin, istihdam biçimlerinden, akademik özgürlüklere kadar yaptığı tüm etkileri görmek gerekmektedir. Bu kapsamda Eğitim Sen 3. olağan Genel Kurulunda alınan karar gereğince Merkez Yönetim Kurulu tarafından Nisan 2009’ da çıkarılan yönetmelikle kurulan Yükseköğretim Bürosu’ nun Üniversite Temsilciler Kurulu ikinci toplantısını 29 – 30 Ekim 2010 tarihlerinde gerçekleştirmiştir. Türkiye’ deki birçok üniversiteden gelen temsilcilerimiz ile gerçekleştirilen toplantıda dönüşüm sürecinin farklı yönleri ele alınmış ve bir sonuç bildirgesi ile elde edilen tespitlerin, sorunların ve çözüm önerilerinin altı çizilmiştir.
        Bugün Türkiye üniversiteleri 12 Eylül askeri darbesinin etkisini, hukuksal düzenlemelerde, YÖK ve üniversite yönetimleri anlayışında büyük ölçüde taşımaktadır. Korku üreten “kışla üniversitesi” hiyerarşik yapılanması ile sürerken, devlet ve piyasaya bağımlı “güdümlü üniversite” neo-liberal renklerini üniversiteye hızla yaymaktadır.
      Üniversitelerde sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yaşanan dönüşüme paralel olarak araştırma görevlilerinin istihdam edilme biçimleri çeşitlenmiş ve esnekleştirilmiştir. Farklı adlar altında (50/d, 33/a, ÖYP, 35, teaching asistant) aynı işi yapan, kamuda ve vakıf üniversitelerinde çalışan araştırma görevlileri iş güvencesinden yoksun durumdadır. Dahası vakıf üniversitelerinde görev yapan araştırma görevlilerinin çoğu sosyal güvenceden yoksundur.
       Son dönemlerde bunlara ilaveten üniversitelerde proje asistanlığı, öğrenci asistanlık gibi uygulamalar devreye sokulmuş ve giderek artan biçimde bu örnekler kadrolu asistanlığın yerini almıştır. Ayrıca giderek yaygınlaşan asistan öğrencilik, kısmi zamanlı öğrenci çalıştırılması gibi uygulamaların yerine, karşılıksız burslarla öğrenciye destek sağlanması amaçlanmalıdır. Asistanların farklılaştırılan statülerine bakılmaksızın, aynı işi yapmaları sebebiyle tüm asistanlık biçimlerinin iş güvencesine kavuşturulması zorunludur.
        Türkiye üniversiteleri “insanın özgürleşmesi” amacından ayrılıp, akademik kapitalizme geçişin öyküsünü trajik bir biçimde yaşamaktadır. Üniversite özerkliği ve akademik özgürlükler kavramlarının içi boşaltılmıştır. Üniversite özerkliğinin içeriği yönetişim anlayışıyla doldurulmuştur. Üniversitede gerçeği arama ve ifade etme özgürlüğü yok edilmek istenmektedir. Üniversite yönetimleri, üniversite bileşenlerinin farklı düşüncelerine ve kendilerini ifade etme biçimlerine tahammül edememektedir. Düşüncelerini özgürce ifade etmek, diğerlerine kendilerini anlatmak isteyen tüm üniversite bileşenleri üzerinde baskılar sürmektedir. Gücünü 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’ ndan alan Öğrenci Disiplin yönetmeliği ve benzer biçimde Personel Disiplin Yönetmeliği anti demokratik / baskı yaratıcı uygulamalara kaynaklık etmektedir. Öğrenci soruşturmalarının sayısı üniversiteden üniversiteye farklılık göstermekle birlikte giderek çoğalmaktadır.        
       
      
        Sivil polis, özel güvenlik birimleri ve diğer tedbirler, güvenli ve özgür düşüncenin mekânları olması gereken üniversiteleri güvenlik gerekçesiyle baskı kuşatması altına almaktadır. Üniversitelerde öğrenme ve öğretme özgürlüklerini, güvenlik gerekçesiyle açık ve/veya örtük biçimde baskılayan bu tür uygulamalara derhal son verilmelidir. Silahların gölgesinde bilim yapılamayacağı herkes tarafından bilinmelidir.
       Eğitim Sen YÖK’ ün kaldırılarak Üniversiteler Arası Kurul türü eşgüdüm işlevi yerine getirecek yeni bir örgütlenme gerçekleştirilmesini, tüm kurul ve organların, üniversite bileşenlerinin demokratik katılımıyla oluşturulmasını, dışsal değerlendirme yerine içsel katılımı ve denetimi savunmaktadır. Bunun yolu “bilimsel, özgür, demokratik üniversite ve parasız eğitim” dir. Eğitim Sen olarak 12 Eylül ürünü YÖK’ ün kaldırılması talebimizi bir kez daha güçlü bir şekilde vurguluyor, YÖK kaldırılmalıdır diyoruz.”diyerek basın açıklamasına katılan mücadele arkadaşlarına ve diğer katılımcılara teşekkür etti.
 
Editör: TE Bilişim