Eğitim-İş Sendikası Niğde Temsilcisi Timur Özkan ; Sayın bakanın bu açıklamasını “Öğretmene Maaş Müjdesi” diye haber yapanlar, ya gerçeklerden habersiz ya da özellikle kamuoyunu yanıltmaya çalışan maaşlı propaganda görevlileridir” dedi. 

Timur Özkan’ın basın açıklaması ;

 Sayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,hafta sonu yaptığı açıklamada en düşük öğretmen maaşının bin altı yüz TL. olduğunu, ayrıca öğretmenlerin 450 TL ek ders aldıklarını ve bu rakamın Ocak ayında artacağını söyledi.

 

Sayın Şimşek’e hatırlatalım. Bu ay itibarıyla en düşük öğretmen maaşı, 1.600.00(bin altı yüz) TL’nin altındadır.  Ek ders ücretlerinin 450(dört yüz elli) TL. olduğu durumlar olduğu gibi olmadığı durumlar daha fazladır. Dört yüz elli TL.yi ancak haftada 15 saat ek dersi olan bir öğretmen alabilmektedir. Her hangi bir nedenle izinli ya da raporlu olanlar ile büyük bir bölümü branş öğretmeni olan arkadaşlarımız ek ders ücretinden yararlanamamaktadır.

 

Ocak ayında maaşların belli bir miktar artacağı doğrudur. Çünkü 2011 Haziran, Temmuz aylarından itibaren yüzde yirmiye yükselen gelir vergisi dilimi, yıl başında yüzde on beşe düşecek; buna iktidarın lütfettiği yüzde üçü de ekleyebilirsiniz. Ancak, gerek enflasyonun gerçek yaşamdaki değerini ve gerekse 2012 yılının ortalarından itibaren vergi diliminin yeniden yüzde yirmiye çıkacağını düşünürseniz, maaşların bir yıl öncesinden çok daha geride olacağını anlamak için hesap uzmanı olmaya da gerek yoktur.

 

Ne yazık ki kamu çalışanları yıllardır müjdeli haber almadı. Sayın bakanın bu açıklamasını “Öğretmene Maaş Müjdesi” diye haber yapanlar, ya gerçeklerden habersiz ya da özellikle kamuoyunu yanıltmaya çalışan maaşlı propaganda görevlileridir.

 

Ayrıca Sayın Bakan açıklamasında, “öğretmene ayrıcalıklı bir durum olmayacağını,  enflasyon ve toplu sözleşme kadar maaş artışı alacaklarını” söyledi.

 

Öğretmenler ayrıcalık beklemiyor, emeklerinin karşılığını olan, insanca ve onurlarıyla yaşayabilecekleri bir ücreti talep ediyorlar.

 

KHK’larla birçok bürokratın maaşlarını “eşit işe eşit ücret” diye arttırırken öğretmenler  göz ardı edilmiştir. Bu nedenle öğretmenlerin maaşları, kamu çalışanları içinde en geride kalmıştır. Buna rağmen sayın bakan yeni göreve başlamış bir öğretmenin 1600+450=2050,00TL aldığını iddia edebiliyorsa, kendisinin çok iyi bir hesap uzmanı(!) olduğunu söyleyebiliriz.

 

Biz Eğitim-iş olarak Sayın Şimşek’e şunu teklif ediyoruz: Göreve yeni başlamış bir öğretmenin maaşının 1600+450=2050,00 TL olduğunu iddia ediyorsanız, aybaşında en az bu kadar maaş almasını sağlamalısınız. Aksi halde herkes sizin doğru söylediğinize inanır ve göreve yeni başlayan bir öğretmenin her ay 2050.00(iki bin elli)TL den fazla maaş aldığını zanneder. Bu durum öğretmenle halkı karşı karşıya getirir. Ne yazık ki Milli Eğitim Bakanları da açıklamalarıyla da sürekli böyle bir durum yaratmaktadırlar.

 

Bugün sadece MEB’de yüzlerce bürokrat ballı maaşlar alıyor ve bankamatik memuru gibi çalışıyor. Yaratılan bu yandaş bürokrat kadrolarına her çeşit iyileştirme yapılırken, öğretmen kadrolarına iyileştirme yapmak kimsenin aklına gelmiyor; bundan sonra da gelmeyeceği de aşikârdır. Öğretmene ödenek ayrılmadığı gibi bir de maaşları kamuoyuna yanlış açıklanıyor.

 

Sayın bakandan en düşük öğretmen maaşını açıklarken en düşük bürokrat maaşını da açıklamasını;  öğretmenin yerinin kamu sistemi içinde nerede olduğunu net bir biçimde ortaya koymasını bekliyoruz.

 

Ayrıca, okullarımızda memur ve yardımcı hizmetli sınıfında çalışan arkadaşlarımızın da gerek özlük ve gerekse ekonomik anlamda ciddi sorunları bulunmaktadır. Eğitimimizin önemli bir öğesi olan bu arkadaşlarımızın sorunlarına ne yazık ki bugüne kadar elle tutulur, gözle görülür bir iyileştirme getirilmemiştir. Çalışma koşulları ve iş tanımları yapılmamıştır. Sayısal olarak yeterli personelin olmayışı birçok işin bu arkadaşlarımıza yüklenmesine neden olmaktadır. Bu nedenle birçoğu, işyerlerindeki idarecilerin insafına terk edilmiştir. Bu konuda acilen ciddi bir düzenlemenin yapılması gerekmektedir.

 

MEB Bakanı Sayın DİNÇER kendisine verilen soru önergesine verdiği yanıtlarda, ek ders ücretlerinin arttırılmasının ancak kanunla mümkün olduğu belirtilmekte ve bu yönde bir çalışma olmadığını söylemektedir. Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerini kanun hükmünde kararnamelerle yok sayan bir iktidarın, ek ders ücretlerinin düzenlenmesinde  kanun yapılması gerektiğini söylemesi de ayrıca çok manidardır.

 

Buradan şöyle bir sonuç da çıkarabiliriz: Öğretmenlerin ekonomik haklarının iyileştirilmesine yönelik bir çalışma söz konusu değildir. Unutmamalıyız ki, haklarımızı ancak örgütlü bir mücadele ile elde edebiliriz. İktidarın sözcülüğünü yapan sendikaların bunu yapma şansı yoktur. Önlerine konulanı imzalamak zorundadırlar. Pazarlığın adının “toplu sözleşme ya da toplu görüşme” olması bir şeyi değiştirmez. Sonuçta kararı iktidarın verdiği bir süreç yaşanmaktadır.

 

 Eğitim-iş olarak biz bu tiyatroyu asla benimsemeyeceğiz ve kararı kendimizin verdiği “toplu sözleşmeli ve grevli sendikal hakkımızı” sonuna kadar savunacağız.

 

 

                                                                                                    

Editör: TE Bilişim