Türk Eğitim-Sen Niğde Şube Başkanı son günlerde eğitim camiasında yaşanan olayları değerlendi.

 

 

Türk Eğitim-Sen Niğde İl Başkanı  İhsan Uğraş açıklamasında;     Bu güne kadar sürekli mağdur edebiyatı yaparak prim sağlamaya çalışanlar, son zamanlarda sermayeleri ellerinden gidip kullanacak malzeme bulamayınca; nasıl olup da bitiremediklerine hayret ettikleri Türk Eğitim-Sen’e  sataşarak prim yapma çabasına girdiler. Başta Türk Eğitim-Sen’in çok değerli Genel Başkanı İsmail KONCUK olmak üzere, sadece Şube Başkanlarına değil, üyelerine bile çirkin ve seviyesiz iftira atma yarışında at başı gider oldular.

 

            Memurun haklarını masada gündeme dahi getirmekten korkan, ama şov yapmaya gelince on beş dakikalık konuşmasında on üç defa “sayın başbakanım” ifadesini kullanarak kakafoni yapanlar, iş eğitim çalışanlarıyla yüzleşmeye gelince öğretmen odalarını teğet geçerek, özellikle de aday memurlara “bize üye olmazsanız adaylığınız kalkmaz” tehdidini savuracak kadar seviye kaybına uğradılar.

            Kamuoyunda MEB Yasası diye bilinen “MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞINA BAĞLI EĞİTİM KURUMLARI YÖNETİCİLERİNİN GÖREVLENDİRİLMELERİNE İLİŞKİN YÖNETMELİK” daha çıkmadan, kendi sendikalarına üye olmayan idarecilere ulaşıp “bize üye olmazsanız idareciliğiniz sona erer, paşa paşa sınıfa girersiniz” tehditleriyle 25-30 yıl idarecilik yapanların bile haysiyet ve şahsiyetleriyle oynayanlar, hormonal büyümenin sarhoşluğu ve hatta sancısıyla, az ama istikrarlı büyüyen Türk Eğitim-Sen’e karşı kapıldıkları kibirle ezikliklerini bastırma çabasına girdiler.

            2014 yılı Ağustos ayından itibaren  haksız ve hukuksuz yere aldıkları, hatta –tabiri caizse- tırpanladıkları idarecilerin yerine; hak ve hakkaniyete, adalet ve hukuka, saygı-sevgi iklimi dairesinde insan haklarına sığmayan bir biçimde, ehliyetine, liyakatine bakmadan “benim adamım” çarpık zihniyetiyle iş başına getirdikleri beceriksiz idareciler yüzünden mahvettikleri Türk Milli Eğitimi’nde ki başarısızlıklarını, hak ve hakkaniyet mücadelesi veren ve Türk Memurunun sığınacak tek liman olarak gördüğü sendikamıza sataşarak, çamur atarak örtme gayretindeler.

            Serbest kıyafet uygulamasında kendileri dışında mücadele verenleri görmezden gelerek sadece kendilerini ön plana çıkaranlar, nöbet ücreti konusunda Türk Eğitim-Sen ve diğer sendikaların eylemi karşısında paniklemiş olacaklar ki; “Nöbet Tutuyoruz, Ücretimizi İstiyoruz” gibisinden ucube bir girişimde bulunarak; nöbet ücreti elde edildiği zaman sanki kendileri hak etmiş gibi, çaresizce sahiplenmenin yollarını aramaktadırlar.

            Bugün haksız yere işgal ettikleri o koltuklarda ki iktidarlarının, ağababalarının iktidarına bağlı olduğunu çok iyi bilmektedirler. Görünen odur ki, ağababalarının iktidarlarının sona ermesiyle o koltuklardan kaldırılacakları ve yaptıkları usulsüz işlerin hesabının sorulacağı paniğini yaşamaktadırlar.

            Bor İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün odasına bizzat çağırdığı, yaşanan tartışma sonrası gözlerini morartacak kadar darp ettiği öğretmenin karşısında, kendi referanslarıyla, ehliyet-liyakat-başarı gibi kriterleri göz ardı ederek, sadece bizim adamımız zihniyetiyle koltuğa oturttukları müdüre, öğretmeni hakir görerek ve saldırdı iftirasını atarak sahiplenmeye ve bu doğrultuda kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar.

Şimdi şunu merak ediyoruz:

            Yarın kimin başına ne geleceğini hiç kimse bilemez. Önümüzde ki günlerde kendi üyelerinizden biriyle, liyakat ve ehliyetine bakmadan referans olup koltuğa oturttuğunuz idareci arasında istenmeyen bir olay meydana gelirse, siz kimin yanında yer alacaksınız? “Benim adamım” zihniyetiyle referans olduğunuz idarecinin mi, yoksa size referans olma gücü veren üyenizin mi?

            Bor İlçesi’nde yaşanan olayda;

            Biri adamınız ve amir konumunda;

            Diğeri Türk Eğitim-Sen üyesi ve sadece öğretmen…

            Arkasında siyasi ve bürokratik hiçbir güç yok. Elbette siz kendinize yakışanı yaptınız ve “vurun abalıya” dediniz. Türk Eğitim-Sen’in mağdur öğretmenini sahiplenmesini de hazmedemediniz.

            Eğer Türk Eğitim-Sen üyesine sahip çıkmasaydı bu sefer de “sendikanız kendi üyesine bile sahip çıkmıyor” propagandasını yapacaktınız.

            Böyle olunca da olan bizzat amiri tarafından makamına çağırılarak darp edilen öğretmene oluyor. Öğretmen gerçekte mağdur, sizin gözünüzde saldırgan… Ve verdiğiniz hüküm: Öğretmen suçlu.

            Ne de olsa “Yırtılan Deli Bekir’in Yakası…”

            Ama unutulmasın ki;

            Deli de olsa “velî”de olsa o Bekir bizim Bekir…

            Deliliği de velîliğide başımız üstüne…"dedi. 




Editör: TE Bilişim