Eğitim-İş Niğde Şube Başkanı Timur Özkan ; “Çalışanlar olarak, lütuf değil toplu sözleşme istiyoruz.”dedi

 

Eğitim-İş Niğde Şube Başkanı Timur Özkan yaptığı basın açıklamasında ; Bilindiği üzere geçtiğimiz Ağustos ayında, hükümet adına “Kamu İşveren Heyeti” ve kamu çalışanları adına “Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti” arasında 2014 ve 2015 yıllarını kapsayacak şekilde sözde toplu sözleşme imzalanmıştı.

 

Birleşik Kamu-İş olarak bu toplu sözleşmenin dayanağı olan 4688 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinin Anayasa’ya aykırı olması nedeniyle meşru olmadığını belirten bir rapor hazırlayarak, söz konusu raporu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na sunmuş ve kamuoyuyla da paylaşmıştık. Taraflar arasında kamu çalışanlarının hak ve beklentilerini boşa çıkaran bir sözde toplu sözleşme imzalanması üzerine de bu sözleşmenin iptali için 29 Ağustos 2013 tarihinde İş Mahkemesinde dava açmıştık. Umuyoruz ki bu davada ileri sürdüğümüz gerekçelere dayanarak İş Mahkemesi, 4688 sayılı kanunun ilgili maddelerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu tespit ederek konuyu Anayasa Mahkemesine taşıyacaktır.

            AKP Hükümeti işbaşında olduğu 11 yıl boyunca demokratikleşme sözünü ağzından düşürmemesine rağmen çalışanlara demokrasinin gereği olan örgütlenme özgürlüğü ve sendikal haklardan yararlanma olanağını halen getirmemiştir. Hükümet yandaş sendikal yapıları da kullanarak, çalışanların haklarını tek taraflı olarak belirlemektedir.

          Tüm çalışanlar farkına varmalıdır ki, sözde toplu sözleşme, hakem heyeti, asgari ücret tespit komisyonu gibi düzenlemeler birer aldatmacadan ibarettir. Hükümet her şeyi bütçe kanununa koyduğu ödeneklerle tek taraflı olarak belirlemeye devam etmektedir.

          Birleşik Kamu-İş olarak bu aldatmacaya son verilmesini istiyoruz.

 

HÜKÜMET KENDİ YAPTIĞI AÇIKLAMALARLA UYGULADIĞI POLİTİKALAR SONUCU ÜLKENİN BİR MALİ KRİZE GİRDİĞİNİ İTİRAF ETMEKTEDİR.

 

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı, hükümet tarafından TBMM Başkanlığına sunulmuş ve tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilerek genel Kurul'da görüşülmeye başlanmıştır. Burada sayın maliye bakanının TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki sunuş konuşması üzerinden bir değerlendirme yapmak gerekirse;

 

Maliye Bakanı sunuş konuşmasının daha başında, küresel ekonomik krizin devam ettiğini belirterek, (artan nüfusa rağmen) en önemli sorunun, büyüme görünümünün olumsuz etkilenmesi olarak belirtmiştir. Bu olumsuzluğa etki edebilecek dört temel riski ise;

 

•Genişletici para politikalarından çıkışın iyi yönetilememesi,

•Gelişmiş ülkelerde mali sorunlar ve zayıf iç talebin devam etmesi,

•Gelişmekte olan ülkelerde büyümenin daha da zayıflaması,

•Jeopolitik gerginliklerin tırmanması , olarak sıralamıştır.

 

  Bu tespit Konfederasyonumuzun da sık sık dile getirdiği toplumun emekçilerden oluşan geniş kitlelerinin yaşadığı sorunların, emperyalizmin ve küresel sermayenin kendi krizinden kaynaklandığı tespitiyle örtüşmektedir.

 

Bu tespitler;

- Küresel ekonomik krizin asıl nedeninin, insanlara iş ve daha iyi yaşam koşulları sağlayacak sanayi yatırımları yerine, paradan para kazanmayı amaç edinen küresel sermayenin parasını satacak pazar bulamaması,

- Gelişmiş emperyalist ülkelerin üretimlerini iç piyasadaki doygunluk nedeniyle pazarlayamaması sonucu yeni pazarlar bulamaması,

- Ağır bir sömürü altındaki gelişmekte (geri kalmış) olan ülkelerde de büyümenin yavaşlaması neticesi, pazar yaratılamaması,

- Enerji savaşları nedeniyle yaratılan jeopolitik gerginliklerin finansmanının ağır gelmesi olarak açıklanabilir. 

 

Bu giriş Türkiye ekonomisinin de aslında iyiye gitmediğinin itirafı öncesinde suçun dış etkenlere atılması çabasıdır. Sayın Bakanın şu değerlendirmesini de dikkate almak gerekir. Maliye Bakanı sunuşunda “Son olarak jeopolitik gerginliklerin arttığı Orta Doğu’da politik belirsizlik risk primini artırmaktadır. Arzdaki iyileşmeye rağmen jeopolitik riskler uluslararası enerji fiyatlarını olumsuz etkilemektedir.” demiştir.” Bununda tercümesi Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği politikanın yanlış olduğudur. Başta Suriye olmak üzere bölge ülkelerindeki istikrarın bozulmasına, ABD müdahaleleri ve politikaları ile ABD’nin bu tutumuna hükümetin iş birlikçi yaklaşımı neden olmuştur.

Sonuç olarak AKP Hükümetin uyguladığı başarısız dış politika, masum onlarca yurttaşımızın canına mal olmasının yanı sıra, yurttaşlarımıza mali fatura olarak da yansıyacaktır.

 Daha yıl sonu gelmeden, üretim için gerekli en önemli enerji kaynağı olan motorin fiyatları, benzin fiyatlarıyla aynı seviyeye gelmiştir. Yine geçtiğimiz günlerde bir gecede otogaza getirilen %30'luk zam, şu soğuk kış günlerinde doğalgaz fiyatları ve doğalgaz satışına getirilen tahditler, daha bütçe tasarısı yasalaşmadan bütün öngörülerinin çöktüğünü göstermektedir.

Ülkemizi belirsizliklere sürükleyecek, kaynaklarının heba edilmesini sağlayacak, insanlarının canına mal olacak emperyalizmle işbirliği politikalarından vazgeçilmelidir.

 

HALKTAN YANA, EMEKÇİDEN YANA, ÜRETENDEN YANA BÜTÇE İSTİYORUZ.

 

Kamu çalışanlarının temsilcisi Birleşik Kamu-İş olarak, hükümetten hiç bir zaman sadece temsil ettiğimiz kitlenin sorunlarına çözüm istemedik. İşçi sınıfı bilinciyle hareket ederek, tüm işçi sınıfının ekonomik ve demokratik taleplerinin karşılanması bizim de talebimiz olmuştur. Yine emeklimizin, üretici köylümüzün, esnafımızın, işsizimizin, kadınlarımızın, gençlerimizin, engelli yurttaşlarımızın, hatta yerli sanayi ve ticaret erbabının sorunlarını da kendi sorunlarımız bildik.

 

 Ancak 2014 bütçesinde beklentilerimizin karşılığı yoktur. Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi işsizliktir. Hükümet 2014 yılı bütçesinde personel alımlarında kısıtlamaya gidileceğini vurgulamaktadır. Yani işsizlik sorununu çözmeyeceğini söylemektedir. Personel harcamalarına bütçeden %25 pay ayrılmıştır. Bu pay geçen yıla oranla %14'lük bir artışı ifade etmektedir. Ancak Hükümet tasarı gerekçesinde bu artışın daha çok kısıtlıda olsa yeni personel alımından kaynaklandığını ifade etmektedir. 2014 yılında yandaş sendika-hükümet işbirliği ile satılan kamu çalışanlarının maaşına sadece 123 TL. zam yapılacaktır. Üstelik öngörülerin çok üstünde çıkacağı şimdiden belli olan enflasyon farkı da 2014 yılında ödenmeyecektir. Birleşik Kamu-İş olarak bu sefalet ücretlerini kabul etmiyoruz.

 

Hükümet bütçesinde yıllarca bu ülkeye hizmet etmiş emekliler bir yük olarak gösterilmektedir. Emeklilerin maaşları artık çalışırken aldıkları maaşların yarısı kadar bile değildir. Dünya'da sadece ülkemizde, çalışma süresi uzadıkça emekli maaşı düşen bir sistem mevcuttur. Yine emeklilik yasalarına göre insanlar zorunlu olarak 30 yıldan fazla çalıştırılmakta ancak emekli ikramiyeleri 30 yıl üzerinden ödenmektedir. Hükümet sosyal güvenliğe bütçeden yeterince pay ayırmazken, sermayenin ödemediği sosyal güvenlik primlerine her iki yılda bir af getirmektedir. Birleşik Kamu-İş olarak emeklilere reva görülen bu düzenlemeleri kabul etmiyoruz.

 

Hükümet 2014 bütçesi için seçim bütçesi değildir demektedir ancak; işsizlere, yoksullara, hastalara, engellilere demokratik ve sosyal devlet olmanın gereği çözümler üretmek yerine oy karşılığı yapacağı yardımlara ödenek ayırmakta, siz çalışmayın, üretmeyin, sosyal hayata katılmayın, biz sizin karnınızı doyururuz demektedir. Böyle bir sosyal politika anlayışını kabul etmiyoruz. Sosyal yardımlaşma bir sadaka değil haktır.

 

ADALETLİ BİR VERGİ POLİTİKASI İSTİYORUZ.

 

Hükümetin 2014 bütçesinin gelir kalemleri, giderlerinden de daha vahim bir tabloyu gözler önüne sermektedir. Hükümet 403 milyar liralık gelir bütçesinin 348 milyarını vergi gelirlerinden beklemektedir. Çünkü artık üretim yapan, katma değer yaratan, gelir elde edilen bir kamu kurumu kalmamıştır. Hepsi satılmıştır. Bu yüzden 2014 bütçesinde özelleştirme gelirleri de 6,9 milyar gibi çok küçük bir miktara düşmüştür.

 

Vergi gelirlerinin sadece %29'u doğrudan vergi gelirlerinden oluşurken, bunun da %70'i gelir vergisinden oluşmaktadır. Bütçe gelirleri; gelir vergisi yoluyla doğrudan, ÖTV, KDV gibi  vergiler yoluyla da dolaylı olarak emekçilerin, emeklilerin, köylülerin, esnafın sırtından sağlanmaktadır. Kurumlar vergisi oranı bir çok istisna düşüldükten sonra %20 iken, ücretlilerin gelir vergisi oranı %27'lere çıkmaktadır. Açlık sınırının altındaki asgari ücretten hala gelir vergisi alınmaktadır. Bu tablo 2014 bütçesinin vergi adaleti yönünden de kabul edilemez olduğunu göstermektedir.

 

BİRLEŞİK KAMU-İŞ KONFEDERASYONU VE BAĞLI SENDİKALARI OLARAK, EMEKÇİLER OLARAK, İŞÇİ SINIFI OLARAK, İŞÇİ SINIFIYLA ORTAK SORUNLARA SAHİP DOSTLAR OLARAK 2014 BÜTÇESİNİ PROTESTO EDİYOR TBMM'DE HALK ADINA GÖREV YAPAN MİLLETVEKİLLERİNİ HÜKÜMETİN BÜTÇESİNİ REDDETMEYE ÇAĞIRIYORUZ.

 

YAŞASIN BİRLEŞİK KAMU-İŞ,  YAŞASIN EMEK MÜCADELEMİZ...”dedi.


 

Editör: TE Bilişim