Kitap ve kültür. Birbiriyle alakalı, birbirini destekleyici ve besleyici nitelikte iki kavram. Okuma alışkanlığından yoksun bir toplumun, kültür noktasında yozlaşmayla karşı karşıya kalması bir gerçektir.

 

    Türk milleti olarak kültürümüzün özünün kitap olduğu bir gerçektir. “Oku!” emrinin hikmeti üzerinde oluşturulmuş bir medeniyetin evlatları olarak, nasıl oldu da bu mesajdan uzak bir yaşam sürmeye başladık. Kıraat Arapçada okumak, hane farsça yer, ev demek. Kıraathanelerin ortadan kaybolduğu, yerlerinin ise en kıymetli olgu zaman kavramının heba edildiği kahvehanelerin aldığı gerçeği üzerinde hiç düşündük mü? Dünyada en az okuyan milletler içerisinde yer almamız ne derece doğrudur? Tarihinde birçok ilim ve fikir adamları çıkaran bir medeniyete bu paye ne kadar yakışmaktadır?

 

     Otobüste yolculuk esnasında gazeteyi okuduktan sonra yanımızdaki kişinin isterken kullandığı -içerisinde nezaket olan- cümle “Gazeteye bakabilir miyim?” ifadesi bile düşündürücüdür. Bakmak ve okumak arasındaki fark.

 

   Hangimizin modayı takip edip çeşitli eşyalarla döşediğimiz evlerimizde kütüphanesi var?

 

   Türkiye’de okuma noktasında eksikliklerin farkına varılması ve yurt genelinde bir okuma seferberliği başlatılması bence hikmetsiz değil. Zamanımızın bilgi çağı olduğu gerçeğinden hareketle bilgi otobanında hızımızın artması, kültürümüzde eksik kalan okuma faaliyetlerine gerekli önemi vermekle mümkün olacaktır.. Okuduğumuz takdirde olaylara, olgulara bakış açımız değişecektir.

 

   Yavuz Bülent Bakiler Sözün Doğrusu adlı eserinde şu çarpıcı bilgilere yer vermektedir: “Türkmenistan’ın başkenti Aşgabat’ın nüfusu 400 bin. Bu şehirde bulunan Türkmenistan Millî Kütüphanesi’nde kitap sayısı 5 milyon. Türkiye 70 milyon nüfuslu  bir ülke. Ankara’nın nüfusu Türkmenistan nüfusu kadar. Ankara’da bulunan Milli Kütüphanemizde buluna kitap sayısı 1 milyon.” Daha sonra ise şu dehşet verici tabloya dikkat çekiyor. “Amerika Birleşik Devletlerinde her yıl 1.000 kişi için 4.000 kitap basılıyor. Almanya’da bin kişiye 2.700 kitap, Fransa’da 1.000 kişiye 1.700, Japonya’da 1.000 kişiye 1.000 kitap düşüyor.

 

Türkiye’de 1.000 kişi için basılan kitap sayısı sadece yedidir, yedi, yedi!..”

    Türkiye’de 95 kişiye bir kahvehane, 64.000 kişiye ise bir kütüphane. Batı dünyasında kitap insan ihtiyacının 18. sırasında yer alırken Türkiye’de ihtiyaçlar listemizde 122. sıradadır. Bunlar ise üzerinde düşünmemize neden olacak diğer veriler.

 

   Batı ile aramızdaki fark bence esasında bu. İlimden, irfandan, teknikten uzak olmamızın temelinde yatan gerçek neden. Okumamak, araştırmamak, düşünmemek. Toplum olarak kitap okumayı boş zamanlarımızı değerlendirmek olarak görüyoruz. Bir alimin ölüm döşeğinde bile kitap okuduğunu gören kimsenin, “Öleceksin, hala kitap okuyorsun.” sözü karşısında alimin verdiği “Olsun belki bilmediğim bir şey daha öğrenirim” cevabı hikmetinde gerçeklerin farkına vardığımız zaman kültürümüzdeki eksikliğin ne kadar çabuk kapandığının farkına varacağız.

 

   Olcay Yazıcı’ın ifadesi ile “Kitapsız bir toplum, kıymet ölçütleri, moral değerleri, töresi, geleneği ve kökleri ile ilişiğini kesen; millî ve manevî hafızasını kaybeden; Cengiz Aytmatov’un deyişi ile “makurtlaşan” bir toplumdur.”

 

     İlçemizde bu eksikliğin farkına varan bilinçli bir okul olan Kamil Alakuş İlköğretim Okulu bu süreci kendi imkanları ölçüsünde yerine getirmiştir. Bugün, yarışmada dereceye giren öğrencilere ödülleri verilmiştir. Ödül töreni esnasında bir şey dikkatimi çekti. Okul müdürünün törene davet ettiği kişilerin gelmesindeki eksiklik. Bu kadar önemli bir faaliyetin kurum amirlerince dikkatlerden kaçması ve katılımın istenilen düzeyde olmaması. Kendilerince haklı sebepleri olacaktır lakin bu tören yetişmedeki gayretlerinden dolayı Bor Belediye Başkanı Sayın Sıtkı Erat’ın gayreti gözümden kaçmadı. Konuşmasında geç kalma sebebini açıklaması ve özür dilemesi ayrıca büyük bir olgunluk örneği idi. Bor İlçe Milli Eğitim Müdürü Sayın Adnan Solak, Çamardı İlçe Milli Eğitim Müdürü Sayın Mehmet Ulusoy ve Çamardı İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Hacı Dündar’ın, bazı okul müdürlerinin törene gelişleri takdir edilmesi gereken bir davranıştı. Bu davranışların yarışmayı düzenleyenlere ayrıca bir mutluluk verdiği kanısındayım. Gönül isterdi ki bütün yöneticilerimizin o tören esnasında öğrencilerimizin sevinçlerine ortak olmaları.

 

 

     Âlimlerin kanını şehitlerin kanından kutsal sayan bir milletin evlatları olma inancıyla okuma noktasındaki eksiklerimizin farkına varan değerli bir okul müdürü ve personeli, üzerine düşen sorumlulukları hakkaniyet ölçüsünde ve alınların akıyla yerine getirmişlerdir.

 

 

   Bu etkinlikten kazançlı çıkılmıştır. Kazanan ise geleceğimizdir.

 

   

Editör: TE Bilişim