(Birinci Bölüm)

 
Dünya tarihinde, fiziki olarak ülkeler fetheden Türkler, İslam’ın yayılmasında da başarılı hizmetler vermişlerdir. Bu konuda asıl etki kültürel açıdan olmuştur.



Avrupa 4.asırda Hıristiyanlığın taassubu altında bulunduğu bir dönemde İmparator Konstantin’in beyannamesiyle Doğu ve Batı Avrupa diye ikiye bölündü. Bu noktada Batı medeniyeti çöküntü içindeydi. Kültürün beşiği olan Atina fikir kırıntılarının çöplüğü haline gelmişti. Felsefe okulları kapatıldı. İlim dalları katledildi. Avrupa karanlığa büründü.



Bu sırada doğuda İslam medeniyetinin ışığı parlamaktaydı. Avrupa’da Papa’nın manevi baskısı, Hıristiyan yönetiminin taassubu, Grek ve Latin medeniyetinin enkazı altında inleyen halkın imdadına İslam’ın hoşgörülü, sosyal adaleti yetişti.



Halife Memun döneminde (813-888) Bağdat’ta İslam kültür merkezi kuruldu. Burada Müslüman Türkler gerekli inceleme ve laboratuar çalışmaları yaptı ve birçok kitaplar yayınlandı. Yeni buluşlara imza atıldı, Küfe, Basra, Belh, İsfahan ve Semerkant illeri ilim merkezleri oldu.



 Kahire’de de büyük bir okul açıldı. Bu ilim merkezlerinde büyük Türk alimleri müderris olarak ders verdiler. Avrupa’dan, Asya’dan ve Afrika’dan binlerce öğrenci bu ilim merkezlerine gelerek ders aldılar. Türk-İslam felsefe kitapları, Yahudi ve Hıristiyan okullarında tam 4 asır okutuldu. Avrupa’nın tanınmış bilim adamı Descar, bu çalışmaların müspet açıdan dünyayı yönlendirdiğini ifade etmektedir.



 Tıpta yeni ufuklar açarak birçok hastaneler kuran Müslümanlar operatörlüğünde ilk mucidi oldular. Tarihte ilk operatörlük unvanı Ebul Kasım Zuhrevi’ye verildi. Eczacılığın ilk mucidi de bir Türk’tür.



Felç hastalığının sıcak ilaçlar yerine soğuk ilaçlarla tedavisi, ameliyatta kullanılan narkozun, göz hastalıklarındaki ak suyun ameliyatla alınması, sarılık ve kolera gibi hastalıkların ilk teşhisi Müslüman Türk tabiplerin çalışmalarının ürünüdür. “İslam Medeniyeti Tarihi” eserinde Corci Zeydan’ın anlattığı gibi Horasanlı Ebu Bekir Razı (850- 925) Tıp dalında ve ebelik konusunda dünyada ilk eseri yazan Türk doktorudur. 



Ebu Bekir Razı’nin Asıl adı Muhammet’tir. Rey’de doğdu. Onun eserleri dünyada birçok dile çevrildi ve 1537’de Balşehri’de basılıp yayınlandı. Çiçek ve kızamık hastalıklarını ilk inceleyen-bulan da odur.



Kaytan yakısını bulan, kalp sektelerinde kan alma ve ateşli hastalıklarda soğuk su tedavisi yapma fikirleri onundur. Razi’nin olağanüstü keşiflerinden birisi de böbrek ve mesanedeki taşları ilaçlarla parçalama ve operasyonla almasıdır. Böylece ilk operatör olarak böbrek ve mesane taşının bütün devrelerini gören, taş oluşumuna engel olma yada ilaçla parçalama yöntemlerini dünyada ilk olarak kullanan Türk doktoru olmuştur.



Razi’nin eserleri 1509’da Venedik’te, 1528’de ve 1548’de Paris’te basılıp yayınlandı. Çiçek hastalığının ilk teşhisi ona aittir.
Ebu Bekir Razi’nin eserleri  Bağdat’ta, İskenderiye’de, Yunanistan’da, Asya’da özellikle Gazneli Mahmut döneminde Hindistan’da, Moğolistan’da, Osmanlılar döneminde Çin’de, Semerkant’da, Fransa’da, İtalya’da ve Avrupa’nın bütün merkezlerinde, Yahudi ve Hıristiyan okullarında tam dört asır okutulmuştur.





.