Mesleğe ilk başladığım günlerde muhasebe müdürüm şöyle bir söz sarf etmişti:
“Çocuğunuza bile soracaksınız.”

Bunun anlamı; bir şeyler öğrenebilmek için çocuğunuza bile sormaktan çekinmeyeceksiniz. Bilginin nereden ya da kimden geleceği bilinmez.

Kimse kimseden üstün değildir. Bizim bilmediğimizi bir başkası bilebilir. Karşınızdaki kişi öyle bir kelime söyler ki beyninizde bilmediğiniz nice ufuklar açılır. Hani deriz ya, ben bunu niye düşünmedim ya da hiç aklıma gelmemişti! İşte, bizlerin düşünemediği şeyler bir başkasının aklına gelebiliyor.

Meclisler, toplantı kurulları, düşünce grupları bunun için var. Toplanmak, bir araya gelip bir konuyu ya da bir fikri enine boyuna tartışmak için. Zıt fikirlerden doğruya ulaşmak için. Durgun suda ancak mikroplar ürer ama dalgalı sularda binlerce canlı yaşar. Herkesin aynı düşüncede olduğu ortamlarda farklı ve yeni fikirler ortaya çıkmaz. Tartışarak, danışarak doğruya ulaşıp, bir fikir birliğine varmak o fikrin verimliliğini artırır. Doğruyu ancak “ben bilirim” diyen birini alkışlamak ona ve temsil ettiği makama hatta ülkeye bile yapılabilecek en büyük kötülüktür. Sürekli alkışlanan ve pohpohlanan insan, yanlışa sürüklenir. Her kim olursa olsun, “kral çıplak” diyecek bir çocuk ortaya çıkmalı. “Sen bunu yanlış biliyorsun. Bunun doğrusu budur” deme cesaretini gösteren insanlar toplumlarını refaha götürür.

Yüce Yaratıcı danışma konusuna o kadar önem veriyor ki; adına sure indirmiş; Şûra Suresi“Onların işleri şûra iledir.” (Şûra/Danışma, 37.) Evet, ayetin adından da anlayacağımız üzere şûra, danışma demek. Birbirinize danışın diyor. Danışma meclisleri oluşturun; Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi. Bir araya gelin fikir jimnastiği yapın, demek istiyor. Allah, Nebi’sine bile “…Durum hakkında onlara danış…” diyor. (Âli İmran/İmran Ailesi, 159)

Yani, “ben yaptım oldu” zihniyeti ya da “tek adam” yönetimleri Kur’an’dan onay almıyor. Gece yarısı tek bir imzayla hiç kimseye danışmadan çıkarılan yasalar Kur’an’dan onay almıyor. Gece yarısı, rektörün keyfine göre bir üniversitenin araştırma bölümlerini basıp, tüm çalışmaları ve projeleri çöp kutularına doldurmak Kur’an’dan onay almıyor.

Bilgiden kuvvet doğar. Konular tartışılmadan ortak akla ulaşılmaz. Bir grubun içinde her yaştan ve meslekten insanın olması o grubun bilgi ve fikir bakımından zengin olduğu anlamına gelir.

Hani kimse kimseden üstün değildir dedim ya işte size Hz. Muhammed Mustafa’dan (selam olsun) bir söz:

“Beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Birbirinizden üstün değilsiniz”

Toplumlarda herkesin birbirine ihtiyacı vardır. Kimse kimseden üstün değildir. Ne demiş atalarımız, “Altın kapının tahta kapıya ihtiyacı vardır.” Hiç kimse ben üstünüm, ben bilirim demesin.

Her insan özeldir ancak her insan bir diğerinden üstün değildir. Her insanın, hatta tüm canlıların onları diğerlerinden ayıran üstünlükleri vardır. Yaşam da öyle değil midir; kimi matematiğe meraklıdır, kimi resme… Kimi tarihe meraklıdır, kimi astronomiye. Bir temizlik işçisi bile pek çoğumuzun yapamayacağı bir işi yapar; hem de mükemmel bir şekilde. Herkes çay demler ama bazılarımız gibi “tavşankanı” demleyemez. Bu bile insanların birbirlerini tamamlayacağı anlamına gelir.

Bu eşyalarda bile böyledir. Eski bir tâbir vardır ki bizim meslekte çok kullanılır, “mütemmim cüz”; bütünü oluşturan tamamlayıcı unsur ya da parça demek. Mütemmim cüzü; bütünden ayrılmayan, ayrılamaz parçası. Yani o parça olmazsa bütünün bir özelliği kalmıyor. Örnek vermek gerekirse; yirmi dört saat hayatımızda olan bir televizyon cihazını düşünün. Kumandası ya da dâhili uydu alıcısı olmasaydı işimiz ne kadar zorlaşırdı. Ya da bir otomobil… Küçücük bir parçanın eksikliği, çalışmasına engel oluyor. Biri kocaman bir otomobil ancak o parça olmazsa otomobil özelliğini kaybediyor; yani gitmiyor. O küçücük parça ile otomobil, birbirini tamamlıyor.

Ülke yöneticilerini düşünün: Halk olmasa onlar olabilir miydi? Halk vermese onlar saltanat sürebilir miydi?

Firmaları düşünün; çalışanlar olmazsa firmalar da olmaz. Firmalar olmazsa da çalışanlar… Hepsi birbirini tamamlıyor. Hani patron işçisine “sana ekmek veriyorum” ya da işçi patronuna “şunca yıl ekmeğini yedim” der ya işin aslı öyle değildir. İşçi ile patron arasında bir alışveriş vardır. Biri emeğini satar, diğeri de bu emeği satın alır. Karşılıklı alışveriş sonucunda da ortaya bir ürün ya da hizmet çıkar. Biri, diğerini tamamlar. İşverenin, emekçiden zengin olmasının nedeni, hakça paylaşımın olmamasındandır. Bu da ayrı bir yazı konusudur.

Sözün özü, bu dünyada hiç kimse birbirinden üstün değildir. Buna bilgi de dâhildir. Hiç kimse kendisini üstün/ üstlerde görmesin!

Son sözü Kur’an’a bırakalım: “Her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.” (Yusuf,76) Ve de elbette her şeyi mükemmel bir şekilde bilen sadece Allah’tır.

Tülay Hergünlü

İstanbul, 25 Mart 2022