Niğde ili, Ulukışla İlçesi, Çiftehan kasabasında bulunan şifalı ve dualı suyun dilden dile, kulaktan kulağa, günümüze kadar intikal eden sırrını okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Selçuklular döneminde, 1203 yıllarında Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mevlevizade Rıfat isminde bir talebesi vardı. Bu zat tekkeye tam 20 sene hizmet etmiş ancak kendisinde herhangi bir ışık hissedemediğini ifade ederek Mevlana’ya; “Ben buradan gidiyorum” deyince; Mevlana ona; “Nereye gideceksin” sorusuna; “Halep’teki dayımın yanına” diye cevap verir. Yükte hafif, pahada ağır neyi varsa hayvanlara yükleyip yola revan olur.
Mevlevizade Rıfat, İpek yolunu takip ederek bu günkü Çiftehan kaplıca suyunun olduğu yere geldi. Rıfat’ın karısı hamileydi ve burada doğum yaptı. Öyle bir kız çocuğu dünyaya getirdi ki canı var, eli, ayağı var ama kulağı ve gözü yoktu.  O dönemde bu suyun aktığı yerde bina mevcut değildi ama burada sıcak su akmaktadır. Hanımına;
-Bu suda bu çocuğu banyo yaptıralım dedi. Dağınık akan suyu toplayıp havuz şekline getirdikten sonra çocuğa banyo yaptırdılar. Bebek üç günlük olduğunda dile geldi ve;
-Bu suya gelen, bu sudan şifa bulsun! Bu suya gelen muradına ersin! Bu suya gelen ömür boyu mutlu olsun! Diyerek dua eder ve gözden kaybolur.
Mevlevizade Rıza ve eşi çocuğun kaybolmasından sonra üzüntülü olarak yollarına devam ederek Antep’e varırlar. Hanımıyla birlikte bir hana yerleşirler.
Mevlevizade Rıfat, birkaç gün burada kaldıktan sonra karısı ile birlikte Halep’e gitti. Burada karısı vefat etti ve bunun üzerine:
Şu dünyanın dört bucağı köhne bir meyhanedir
Ecel geldi, gönlümüz peymanedir
Giden gelmez, kalan bilmez
Dünya bir misafirhanedir.” Diye üzüntülerini dile getirdi.
Çocuğunu kaybeden, karısı ölen Mevlevizade tekrar Konya’ya dönmek zorunda kaldı. Konya’da Mevlana Celaleddin Rumi’ye müritleri gelerek;
-Pirim, Mevlevizade Rıfat geri geldi. Mevlana;
-Söyleyin ona, yıkansın, giysin sonra onu bana getirin.
Mevlevizade Rıfat, Mevlana’nın huzuruna gelince Mevlana;
-Rıfat! Gittiğinde bu kafa kabaktı, ama şimdi bu kafa olgunlaşmış dedi ve bir müddet dertleştiler sonra Mevlevizade Rıfat;
- Sultanım! Filan yerde bir sıcak su var, çok şifalıdır. Bu su boşa akmaktadır. Ancak suyun üzerine bir hamam yapılmasını istiyorum dedi.
Mevlana anlatılanlardan etkilendi ve konuyu Sultan Keykubat’a iletti.
Mevlevizade Rıfat ile Sultan Keykubat birlikte şifalı suyun çıktığı yere giderler ve buraya kaplıcanın temeli olan yapıyı inşa ederler. İşte bu Çiftehan kaplıca suyu tam 870 senedir insanlara şifa dağıtmaktadır.
Bursalı Abdurrahman Efendi isminde biri, bu sudan şifa bulmak için Çiftehan’a gelir. O zamanlar hamamın kalacak yerleri de vardır.  Hamamda banyosunu yapar ve dinlenmek üzerek yatar ve uyur. Geceleyin uyandığında, 3–4 tane yaşlı kişinin karşısında üç günlük bebeğin ders verdiğini görür. Bebek yaşlılara;
-Burada bir dünyalık vardır. Allah ona 20 sene lisan vermiştir. İçlerinden birini işaret edip, “Çekinmeden onun yanında konuşabilirsiniz” der ve orada Bursalı Abdurrahman Efendiye bir kitap verip;“Sen bu kitabı okuyacaksın” der.
20 sene boyunca konuşamayan bu adam, yaşadıklarını, gittiği, gördüğü yerleri kaleme alır ve altına imzasını atar. Bu kitabı, ölümünden sonra okunup yayınlanmasını vasiyet eder.
Bu nedenle Çiftehan kaplıca suları hem şifalı hem de manevi değeri yüksektir.