Tarihin en büyük çarpıtmalarından birisi olan “PKK’ya taviz vermedik” çarpıtmasına halkı inandırabilmek için Türk Milletine yönelik kapsamlı bir sansür uygulaması gerçekleştiriliyor.Halkın büyük bir çoğunluğu PKK ile sürdürülen müzakerelere karşı. Bunu ortaya koyan araştırmalar ancak Türkçe gazetelerde yayınlanamadığı için İngilizce yayın yapan gazetelerde yayınlanabiliyor. Metropoll Kamuoyu Araştırma Şirketi tarafından yapılan araştırma, AKP Hükümetinin bunca çabasına ve çok boyutlu baskısına rağmen Türk Milletinin sürdürülen psikolojik savaşa direndiğini gösteriyor. Ancak Türk Milletinin sürdürülen psikolojik savaşa karşı direnmesi için muhalefet partileri, aydınlar, sivil toplum örgütleri tarafından sürekli bilgilendirilmesi gerekiyor.
PKK ile müzakere, mütareke (ateşkes) ve kirli barış yani adil olmayan, sürmeyecek, daha büyük çatışmaların temelini atacak olan sözde “barışa” karşı çıkan aydınların televizyonlarda yer almaması için çalışılıyor. 300 aydın bildirisinden son 500 aydın daha bildiriye imza attı. Ancak yapılan basın toplantısına, Kandil’e gidip PKK’lılara üstlerini aratanlar dahil hiçbir basın ajansı katılmadı. Kandil’de Karayılan’ın basın toplantısını doğru dürüst değil, sansürleyerek, AKP Hükümetinin hoşuna gidecek şekilde verdiler. Sadece Birgün gazetesinin Karayılan’ın açıklamasının tamamını verdiğini, Sözcü gazetesinde 30 Nisan 2013’te Emin Çölaşan “Terörist konuştu” başlıklı yazısında yazınca öğrendik. Karayılan, “Eyalet sistemi, federal sistem daha iyi olabilir. Eğer anayasada milletler yazılacaksa hepsi yazılsın. Başbakan sayıyor ya Gürcü, Çerkes, Arnavut…” diyerek, PKK’nın karşılıksız geri çekilmediğini ortaya koymaktadır. Bu büyük sansürün amacı Türk Milletinin ancak çok geç olduğu zaman uyanmasını sağlamaktır. Çok geç uyanınca, çok geç olacaktır.
PKK’nın şartsız çekilmediğini bir kez daha Karayılan 29 Nisan 2013’te yaptığı açıklamada PKK’nın şartlarını tekrar etmiştir. Karayılan Vatan gazetesinin 30 Nisan 2013 tarihli haberine göre şöyle demiştir: “Geri çekilme tamamlanırsa 2. aşama başlayacak. Bu aşamanın özellikleri Türk Devleti’nin çözüm karşısındaki görevlerini yerine getirmesidir. Yani anayasada bir reform yapması, koruculuk sistemi ve özel kuvvetleri vb.. güçleri bir kenara çekmesi ya da bunları sivilleştirmesi. Bu savaş güçlerinin ya lağv edilmesi ya da geri çekilmesi gerekiyor.
Aynı şekilde yeni bir anayasanın düzenlenmesi gerekiyor. Bunda Türkiye’nin demokratikleştirilmesi, Kürt inkarının kaldırılması ve varlığının kabul edilmesi, Kürt halkının özgürlüklerinin garanti altına alınması, aynı şekilde Türkiye’de yaşayan diğer halkların da yaşayan farklı etnik ve dini kimliklere özgürlük tanınması gerekiyor.”
Karayılan şartlarından bahsederken, daha birkaç gün önce Neşe Düzel’e Öcalan, PKK ve BDP’nin şartlarından bahseden S. Demirtaş, şimdi AKP Hükümetini rahatlatmak için “Hiçbir müzakere yok. PKK çekildikten sonra Hükümet demokratikleşme adımları atacak” diyerek, aklımız ve hafızamızla dalga geçmektedir.
AKP Hükümetinin uyguladığı büyük sansürü aşmak için bütün fırsatlar kullanılmalı, bütün alanlar değerlendirilmelidir. Bu mücadele insanların beyinleri ve yürekleri için verilen bir mücadeledir. Türk Milletinin bir daha aldatılmasına izin verilmemelidir. Hepimizin omuzlarında büyük bir yük vardır. Bıkmadan usanmadan her gün bir kişiye daha doğruyu anlatmak için mücadele etmeliyiz. Gelecek hafta www.21yyte.org’a PKK ile Müzakere, Mütareke ve Kirli Barış Sürecinin Analizi başlıklı 29 sayfalık bir rapor koyacağım. Okuyucularımdan ricam, bu makaleyi en geniş kesimlere ulaşmasını sağlayacak şekilde yaymalarıdır.