Bulunduğuyla yetinmeme ve sürekli ilerleme isteği…
   İnsanlığın oluşma noktasında sergilediğimiz, çaba ve özveri…
    Bireysel bazda bizlerin de bu ilerlemenin içerisinde, bilerek ya da bilmeyerek aktif halde bulunması veya yaşaması…
   Yaşantımız da aldığımız sorumluluklar, üstlendiğimiz görevler, hayat akışının sürati içerisinde bir akarsu gibi sürüklenmemiz..
    İşte bu koşuşturma içerisinde sıkça duymaya başladığımız;
 “Yapamıyorum”,
 “Olmuyor”,
  “Neden beceremiyorum?” sorularıyla karşılaşmamız…
  Tüm bunlara cevap veremememiz ya da verilebilecek cevaplara gerekçeler üretecek sebepler peşinde olmamız, mazeretlerimiz.
   Yukarıdaki sızlanmalarımıza nihai olarak koyduğumuz ve hemen hemen hepimizin ortak şikâyeti ve akabinde feryadı;
   Evet, “Bunalıyorum” ve “ Bunalıyoruz” serzenişi…
   O zaman  “Neden ve nasıl bunalırız?” sorusunun arayışları…
   Kısaca olaylar karşısında çıkış yolu bulamama hatta daha geniş bakış açısıyla çözümsüzlük olarak belirteceğimiz bunalımın cenderesinde eğilip büzülüp, yaşam karşısında teslim bayrağını çekişimiz.
   Örneğin bir iş yapılması gerekiyor, bu işi yapmakta bize düşüyor. Çok geçmeden hatta hiç başlamadan “olmuyor” demeye yönelmemiz.
   İşin garibi neden bunaldığımızı, neden başarısız olduğumuzu veya olabileceğimizi cevaplama ihtiyacı duymadığımız gibi, bu soruları sormayı ve cevaplamayı belirsiz bir tarihe ertelediğimiz içinde herhangi bir adımda atamayışımız.
    Bunalmamıza yol açan etkinliklerden en önemlisi, işlerimizin yoğunluğu ve onunla beraber zamanında o işi bitirememek. Bunlar pratikte iş yapmamızın ve işi almamızın önündeki engeller.
    Yine de temel sıkıntılarımızın biri olan, emek vermeden, sabır göstermeden sonuca ulaşmayı istememiz.
     Yapacağımız işi bitirebilmek için düşünmemiz, düşünmeyle beraber o işe yoğunlaşmamız, çalışmamız, üretmemiz, kaynakları ortaya çıkarmamız ve her şeyden ötesi bunların toplamı olan, emek ve alın terinden kaçmamız.
    Emek dökebilme noktasında ortaya çıkması gereken fedakârlık ve gönüllü çabalama davranışının kolay olmaması ve karşımıza zaaf olarak çıkması.
   Tabi ki bir işe başlamak ve sonuçlandırabilmek, lakin öyle veya böyle başarılı olmak içinde ısrarcı olma gerekliliği…
   Tuttuğumuz bir işi sonuçlandırabilme ısrarımızı yitirme ve otomatikman başarısız olmaya çanak tutma, elbette biraz sıkıntıya gelememe…
    Oysa sıkıntıya gelememekte özünde emek vermek ve çaba harcamaktan kaçmak demek değil midir?
    Öyleyse bunalıma düşmemede, özünde emek dökmekten kaçınmadan ısrarcı şekilde sıkıntılara göğüs germeyi göze alarak, işlerin olumsuz yönlerinden ziyade olumlu yönlerine bakıp kullanabilme becerisini, tembelliğe ve bunalımın sıcak kollarına teslim etmeyelim.  
    Bunalmaktansa; harekete geçebilme kabiliyetimizle pozitif düşüncemizin hazzına varabilecek iradeyi göstererek, kendimize saygı duyalım.
   Öyle ya da böyle, dikkati elden bırakmadan  
   Bunalıp bunalmama konusunda…
   Yine de bunalmayalım...