Başkent 2. Niğde günleri etkinliklerinden izlenimlerimizi aktarmaya devam ediyoruz.

Fatma TAN / Niğdegünlerinden bildiriyor-Borhaber.et

Zehra Önügören, Niğde günlerine ilk gün katılan bir Niğdeli. Sohbetimiz sanat üzerine olunca yanımıza yaklaşıyor ve “Sanat ve sanatçıya verilen değerle ilgili konuşuyordunuz dayanamadım” diyor. Sitemli ve üzgün bir ifade ile sözlerine devam ediyor “Biz 103 kişilik bir topluluğuz. Ben böyle bir ses görmedim” diyor.


CAVİT KILINÇ İLE NİĞDE GÜNLERİ VİDEOSU AŞAĞIDA

27 yıldır Kültür Bakanlığı Türk Müziği korusundayım diyen Önügören heyecanlı bir şekilde anlatmaya başlıyor “Niçin sanatçımız Cavit Kılınç’a gereken ilgi gösterilmedi. Birinci gün Bor standında kendisini cümbüş çalarken dinleme imkânımız oldu. Bir gurupla gelmiştik hayran kaldık biz hepimiz. Muhteşem güçlü ve yetenekli bir ses. Günümüzün Âşık Veysel’i olacak bir insan. Şimdiye kadar nasıl fark edilmez. Böyle bir ses bir daha gelmez bunu nasıl fark edemediler. 3. Gün yine konseri var geleceğiz.  Bu sanatçımızın elinden birileri tutmalı mutlaka, hocalık yapmalı, ders vermeli virtüöz bu sanatçımız neden sahip çıkılmıyor” diye sitem ediyor. “Niçin sanata değer vermiyoruz. Sanatçılar hep başka memleketlerden mi çıkacak? ne güzel bir değerimiz var neden kıymetini bilmiyoruz. Birinci gün program yapan bir arkadaşımızda vardı bizde sesini dinledi cep telefonuna kaydetti dinledi dinledi hayran kaldı. Herkes, başbakan, cumhurbaşkanı veya milletvekili olabilir ama herkes sanatçı olamaz. Sanatsız ne yaparız ki?” diye sitem etti.

 

ALMA VERME BİR SANATTIR

Konuklar arasında bir kişi dikkatimizi çekiyor ve soruyoruz Niğde günlerini nasıl buldunuz diye?

70 yaşını geçmiş Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi profesörü olduğunu söylüyor ama ismini yayınlamamızı istemiyor. Reklam yapmak istemem diyor. “Benim için Niğde yakın bir yerdi ben hiç gitmedim Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini gezdim hep oraların sosyo kültürel yapısını inceledim. Niğde günlerinin olduğunu duyunca hemen geldim. Emekliyim Gitmediğim Niğde’yi burada tanımak istedim. Benim Türkiye’nin birçok yerinde kütüphaneler kurdum oralara Niğde ile ilgili dökümanlar göndereceğim. Niğde’yi anlatan kitaplardan aldım.”

Niğdeli tanıdıklarım oldukça çoktur benim diyen proferör, “Abdullah Emre İleri Cumhuriyet Senetosu Niğde Üyesi, Hikmet Terzioğlu Mühendis, Zeki Müftüoğlu, Avukat İrfan Bahar gibi tanıdığım çok arkadaşım vardır Niğdeli. Yaşayanları görmek çok isterdim. Niğde günlerini değerlendirmek hem de arkadaşlarımı hatırlamak istedim” diyor. Dolaylı bilgi edinmek isterim diyen profesör, “Alma ve verme diye bir şey vardır. Ben alırsam veririm. Bölgesel kalkınma ajansları var bölgeler için çok önemlidir. Bu ajanslar gerektiği kadar çalışırlar ve lafla değil fiilen objektif ve yansız çalışarak bulundukları bölgelere çok şeyler kazandıra bilirler. Stantları gezdim, Niğde’ye özgü köfter varmış yiyemedim ama evde tadacağım. Deri işlemesi varmış bu güzel bir çalışma. Eskiden tabakhaneler vardı şimdi var mıydı? bilmiyorum ama çok zahmetli ve zor bir iştir.  Bu işlerin üzerine düşmek lazım. Patates tatlısından bahsedildi ama ben sanırım geciktim tadamadım. Ama Niğde’yi her şeyi ile tanıtabilecek kapsamlı bir kitapta maalesef temin edemedim.  Böyle bir çalışma 1967 yılında Türkiye’de bütün illerin Başbakanlığın talimatı ile yıllıklar yapıldı. O yıllıklardan sonra hiçbir şehirde böyle bir yıllık yapılmadı. Bu bütün şehirler için bir eksiktir. İnanıyorum ki Niğde için hayırlı bir etkinlik olur” diyerek kendisine uzattığımız Altunhisar çileğini tattıktan sonra yorgun ve yaşlı ellerine taktığı Niğde tanıtım kitapları ile evine doğru yola çıkıyor. Anlıyoruz ki, geçmişte birçok şey paylaştığı dostlarını göremese de hatırlamanın verdiği hüzünle yanımızdan ayrılıyor…



 






Editör: TE Bilişim